SELAM VERİP ALMAK VE ÖNEMİ

  Muhterem Kardeşlerim… İnternette mesaj gönderirken veya chat yapıp giderken bye bye deniyor. Good bye deniyor. Yahut ayrılırken deniyor. Bonjur deniyor, goodmorning, hello, hi deniyor, yahut Türkçe günaydın deniyor. Selam vermeyip de bunları söylemek, küfre girmemize sebep olur. Kâfirlere, gayrı Müslimlere söylemek caizdir. Müslüman’a, cevazdan küfre kadar gider. Eğer selamı beğenmeyip de öyle diyorsa diyen kâfir olur. Size hello diyene hello demek, bye bye diyene aynısını söylemek küfür olmaz. Selamı hafife almadan böyle söylemek küfür olmaz. Ama söylememek daha iyidir.   Günaydın demek de öyledir. Selamın önemini bilmeyene, her zaman günaydın diyene günaydın demek caiz olur. Hello demek gibi bir şey. Selamı beğendiği halde, bir ihtiyaca mebni başka şeyler söylemek de caiz oluyor.   Selamün aleyküm yerine (s.a) yazmak uygun değil. Yeni yazılan bazı kitaplarda da aynı kısaltmalar var, uygun değildir, tam yazmalıdır. Peygamber Efendimizin ismi yazılınca da sallallahü aleyhi ve sellem yazmalı, kısaca (SAV) yazmamalı, Allahü Teâlâ’nın ismi yazılınca da (c.c.) yazıyorlar, böyle yazmamalı. Celle celalühü yazmalıdır. Yahut Allahü Teâlâ demelidir. Ayrılırken de, Allahaısmarladık da denir, selam da verilir.   Bir kadın “Hanımına selam söyle” dese, evde olay çıkmayacaksa, suizanna sebep olmayacaksa falanca hanımın selamı var denebilir. Ancak yabancı kadının selamını götürmek gerekmez. Mevtaya verilen selamı kendimizin alması da caizdir.   “Selam söyle” diyene, “Ve aleyküm selam” demek caizdir. Böylece selam götürmeyi kabul etmiş olur. Ve’siz “Aleyküm selam” demekle de selam alınmış olur. Falancaya selam söyle diyene, “ve aleyküm selam” dense de, denmese de o selamı götürmek kabul edilmiş olur ve o selamı yerine iletmek gerekir. İnşallah denirse, iletilemediği zaman mahzuru olmaz.   Sağır ve dilsize işaretle selam vermek caizdir. Yolda hanımı ile gezene selam vermemeli, kızı ile gezene selam verilir. Namahrem akraba “Eşine selam söyle” diyor. Caiz olmayan bu selamı götürmemelidir!   Eldivenle tokalaşmak (müsafeha) çok soğuk havalarda caizdir. İki el ile müsafeha daha efdaldir.   El öptükten sonra, alna koymak âdette bid'attir. Mahzuru olmaz. Müsafeha ettikten sonra eli yüze sürmek ise bid'atdir. Yaşlı fasıklar, ellerini uzatınca, kerhen öpmek caizdir. Gözden öpmek caiz değildir.   Karşılaşınca, kadın kadını, erkek erkeği umumi yerlerde öpse mekruhtur. Müslüman kadının, kâfir kadınla tokalaşması zaruretsiz caiz olmaz. Zaruret olunca da Hanbeli mezhebi taklit edilir.   Âyet-el-kürsi okurken selam alıp, okumaya devam caizdir. Evden çıktıktan sonra sokakta yürürken okuduğumuz sureler oluyor, biz okurken karşılaştığımız arkadaşlarla selamlaşmak gerekiyor, tabii ki okuduklarımızı keserek selamlaşıyoruz. Selamlaştıktan sonra kaldığımız yerden devam devam edilir.     Selam almanın önemi   Selam verince, selamı almak farzdır. Selamı mazeretsiz almamak haramdır. Bütün nafile ibadetler, selam almanın yanında, denizde damla bile olamaz. Farzın önemini düşünerek, selamlaşmayı büyük bir nimet bilmelidir. Bir Hadis-i Şerif meali şöyledir: “Allahü Teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, mümin olamazsınız. Size, bir amel bildireyim de, onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayın!” [Müslim]   Telefonda, alışverişte kâfire “efendim” demek, yani kâfirlere de âdet olarak söylenilen hitapları söylemek caizdir.   “Kendine iyi bak” demek   Gençlerin, ana babasına veya yaşlı kimselere, İngilizlerden gelen “Kendine iyi bak” ifadesini kullanmaları doğru değildir. Yaşlı olmasa da, arkadaşı bile olsa, yine böyle akıl verir gibi konuşmak edebe aykırıdır. Torunlarımıza bile böyle söylesek, tepki verirler, “Dede, biz çocuk muyuz?” derler. Hiç kimseyi küçük görmemeli, “O tedbir almayı bilmiyor da, biz hatırlatıyoruz” rolüne girmemeliyiz. “Kendine iyi bak” yerine, “Allah’a ısmarladık”, “Allah’a emanet ol” veya “Hoşça kal” demeli yahut selam verip ayrılmalıdır. Yani bunlardan birini yapmalı.   Bazı yerlerde, gelen misafire merhaba deniyor. Merhaba burada, “Rahat ol, serbest ol, hoş geldin, bizden sana zarar gelmez” manasındadır.   Selamda öncelik   Yaşça büyük olan, makam ve nimeti çok olan, önce selam verir. Peygamber Efendimiz, “Ben bu edebi [büyüğün küçüğe önce selam vermesini] Rabbimden öğrendim” buyurdu. (R. Nasihin)   Mirac gecesinde, önce Allahü Teâlâ, Resulullah’a selam verdi. Peygamber Efendimiz de, “Ettehiyyatü lillahi, vessalevâtü, vettayyibatü” diyerek Rabbimizi övdü. Allahü Teâlâ, “Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi veberekâtühü” buyurunca, Peygamber Efendimiz, “Esselâmü aleyna ve alâ ibâdillahissâlihîn” dedi. Cebrail aleyhisselam da, “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resülühü” dedi.   Baba oğluna, âmir memuruna, hoca talebesine, yaşlı olan genç olana önce selam verir. Sadece “selam” demek, selam yerine geçmez, almak da gerekmez. Böyle söyleyenlere, günaydın falan denebilir.   Selamlaşmak   Mübarek gün ve gecelerde selam vermeyi çoğaltmak çok iyi olur. Selam vermek, bir kimseye yapılacak en kıymetli duadır. “Dünyada ve âhirette selamette ol” demektir. Selam vermek sünnet, almak farz ise de, istisna olarak selam veren de, farz sevabı alıyor. Farzın yanında sünnetler ve nâfile ibadetler denizde damla gibidir. Eshab-ı kiram, farz sevabı almak için sokak başlarında durup bir arkadaş selam versin veya bir arkadaşa selam vereyim diye beklerlerdi. Selam verip almayı ve selamı herkese yaymayı asla ihmal etmemelidir. Selam vermek için bir bahane aramalı, Peygamber efendimiz, “Karşılaştığınız arkadaşa selam verin. Eğer aranıza ağaç, duvar yahut taş gibi bir engel girip de, sonra karşılaşırsanız tekrar selam verin” buyuruyor. Farz sevabını lüzumsuz görmemeli.   Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem” selamsız içeri giren kimseye geri dönmesini, selam verdikten sonra tekrar içeri girmesini, selamın kelamdan önce olduğunu, yani selam vermeden konuşmaya başlanmayacağını bildirdi. Birkaç Hadis-i Şerif meali: “Müslüman’ın Müslüman üzerindeki altı hakkından biri selam vermektir.” [Müslim] “Bir yere girerken oradakilere selam vermek borç olduğu gibi, çıkarken de selam vermek borçtur.” [Beyhekî] “Din kardeşinize rastlayınca selam verin!” [İbni Sünnî] “Allahü Teâlâ’ya yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size bir amel bildireyim onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayın!” [Müslim, Tirmizî] “İki Müslüman, selamlaşıp müsafeha eder ve bir de bana salevat-ı şerife okursa, yeni doğmuş gibi bütün günahları temizlenir.” [R. Nasıhîn] “Selam verip müsafeha eden iki Müslümanın arasına yüz rahmet iner. Bunun doksanı, önce selam verip elini uzatana, onu ise ötekine verilir.” [Bezzar] “Karşılaştığın herkese selam ver ki, hasenatın çoğalsın! Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi artsın!” [Harâitî] “Bir yere girerken de, oradan çıkarken de selam verin!” [Tirmizî] “Bir kimse ayrılırken, selam verirse, onların hayırlı işlerine ortak olur.” [Rüzeyn] “İnsanlara güler yüzle selam vermek sadakadır.” [Beyhekî] “Selamlaşmayı yayarsanız, Cennete girersiniz.” [Taberanî] “Amellerin en iyisi, selamlaşmayı yaymaktır.” [Taberanî] “Selamı yayın ki, selâmette kalasınız.” [Buharî] “Selamı yayın ki, düşmanlarınıza üstün gelesiniz.” [Taberanî] “Selam, Allah'ın isimlerindendir. Öyle ise selamı aranızda yayın!” [Buharî] “Yalnız tanıdıklara selam vermek, Kıyamet alametidir.” [Taberanî] “Selamı yayın! Çünkü o, Allah’ı razı eden bir ameldir.” [Taberanî] “Evine girerken selam veren, Allah’ın koruması altındadır.” [Ebu Davud] “Şeytandan korunmak için, eve girerken selam verin ve yemeği Besmeleyle yiyin!” [Taberanî]   Resulullah, Eshabından birine rastlayınca önce selam verir, sonra onunla müsafeha ederdi. (Taberanî)   Mektupla gelen selamı okuyunca hemen “ve aleyküm selam” demek farzdır. Bunu yazıp cevap olarak göndermek müstehabdır. (S. Ebediyye)   Allahu Teâlâ cümlemizi selamı yayan ve önemine inanan Salih kullarından eylesin. (Amin)