ORUÇLU, GÜNAHTAN DA SAKINMALIDIR

Muhterem Kardeşlerim… Mübarek Ramazan ayında olmamız hesabıyla bugünkü yazımızı, “Oruç tutan bir kimse, sadece yeme, içmeyi mi yoksa günahları da terk etmesi gerekir mi?” konusuna ayıralım istedik. Efendim; Oruç tutmak, sadece yeme ve içmeyi terk etmek değildir. Eli, dili, gözü, kulağı ve bütün uzuvları da, günah işlemekten uzak tutmalıdır. Çünkü Peygamber Efendimiz; “Oruç tutan kimse, yalan sözü terk etmezse, o kimsenin yiyip içmeyi terk etmesine Allahü Teâlâ’nın ihtiyacı yoktur” buyurmuştur. Faydasız şeyler konuşmak, yalan söylemek, gıybet etmek, tutulan orucun sevabını giderir. Zahmet çekerek, sıkıntılara katlanarak ibadet yapıp da, bunun sevabını yok etmek, akıllı kimsenin yapacağı iş değildir. Ancak oruç tutarken günah işleyenler, benim orucumun kıymeti yok diyerek orucu terk etmemeli, oruca devam etmeli, Allahü Teâlâ’ya yalvararak af dilemeli ve işledikleri günahlardan yüz çevirmelidirler. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: “Allahü Teâlâ, lütfederek, ihsan ederek, nefis iman edip İslâmiyet’e uymakla şereflenince, İslâm-ı hakikiye kavuşulur ve imanın hakikati hasıl olur. Bundan sonra yapılacak her iş, İslâmiyet’in hakikati olur. Namaz kılınca, namazın hakikati kılınmış olur. Oruç tutunca, orucun hakikati tutulmuş olur. İslâmiyet’in bütün hükümlerine uymak da, hep böyledir.” Seyyid Burhâneddîn Tirmizî hazretleri, talebelerine hitaben buyurur ki: “Oruç, hikmet hazinelerinin anahtarıdır. Oruç tutmak, kalbin rikkate gelmesine sebep olur ve oruçlunun duası, Allahü Teâlâ indinde makbuldür. Allahü Teâlâ’ya ulaştıracak, oruçtan daha iyi bir binek yoktur. Orucun Allahü Teâlâ katında büyük değeri vardır. Bir kimse, bütün kulluk vazifelerini yerine getirse, fakat midesini doldursa hiçbir yere ulaşamaz. Orucu gereğince tutsa, başka kulluk vazifelerinde kusur olsa bile, yine bir yere erişir.” Şâh Veliyyullah-ı Dehlevî hazretleri de buyuruyor ki: “İnsanın nefsi taşkınlık yapınca, bazı çarelere başvurması gerekir. Oruç, bu hususta en güzel çaredir. İnsan, şehvetini oruç tutmak suretiyle kırar. Oruç, insanın kötü isteklerini zayıflatır. Ruhun parlaması, şehvetin ve kötü arzuların kırılmasında, oruçtan daha tesirli bir çare yoktur. Kişi oruç tutmak suretiyle şehvet ve kötü arzularından ne kadar sıyrılabilmişse, oruç o derece günahlarına kefaret olur.” Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Orucun, sabır, şükür, nefs terbiyesi gibi diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun için Hadis-i Şerifte, “Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin kapısıysa oruçtur” buyuruldu. (İbni Mübarek) Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Zekası, zihni dumura uğrar. Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i Şerifte, “Az yiyenin içi nurla dolar ve Allahü Teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever” buyuruldu. (Deylemi) Sinirlerine hakim olan kimse huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i Şerifte, “Açlık ve susuzluk yoluyla nefisle cihad etmek, Allah yolunda cihad gibidir” buyuruldu. (İmam-ı Gazali) Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Demek ki açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur. Hadis-i Şerifte, “Her gün bir defa yemek yenmesi itidaldir” buyuruldu. (Beyheki) İki günde üç defa yemek yemenin normal olduğu bildirilmiştir. (Teshil-ül-menafi) Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayri meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i Şerifte, “Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlıkla yolunu daraltın” buyuruldu. (İhya) Allahu Teâlâ cümlemizi mübarek Ramazan ayına kavuşturduğu gibi, mübarek Ramazan ve Kurban Bayramına da kavuştursun inşaallah. (Amin)