NADİRE HOCANIN TOKATLARI

Bu gün iki Ocak ikibinyirmi. 365 gün hatırlanması gereken öğretmenlerin bir günde hatırlandığı Öğretmenler günü değil. Muhtemelen yayınlandığı gün de...

NADİRE HOCANIN TOKATLARI

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Bu gün iki Ocak ikibinyirmi. 365 gün hatırlanması gereken öğretmenlerin bir günde hatırlandığı Öğretmenler günü değil. Muhtemelen yayınlandığı gün de öğretmenler günü olmayacak. Belki okunduğunda da öğretmenler günü olmayacak. Dün yani 2020 nin ilk günü lise arkadaşım Ömer Behram’ın aniden aramızdan ayrılış haberi kalbimde derin bir acı bırakırken, aklımı okul yıllarına götürdü. Hatıralar canlandı. Aynı sınıftan aynı yaştan insanların her şeylerini bırakıp, başka âlemlere göçtüğünü hatırlattı. Dünya fani. Göçenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Öğretim hayatım 3,5 yaşındayken başlamış. Evimizin duvarına çapraz komşumuz olan Lütfiye Hocaya vermişler, Kur’an öğrensin diye. Okula başlamadan aslında bir dil öğrenimi olan Kur’anı yüzünden okumayı öğrenmişim. Harfleri, heceyi, kelimeyi öğrenmişim. Hani derler bir dili öğrenen diğer dilleri daha kolay öğrenir diye.. Kur’an elifbasını öğrenmem daha ilkokula gitmeden Latin Alfabesini, hecelemeyi, kelimeyi çok kolay öğrenmeme sebep oldu. Belediyede memur olan babamın getirdiği gazetelerin makale ve haberlerini ona okurdum. İlkokula başlama yaşına gelince Urfa’nın Bağlarbaşı (eski adı Mıhsımor) mahallesindeki Şehitlik ilkokulunda başlamıştım. Öğretmenim babamın belediyeden arkadaşının kardeşi Derviş Akar’dı. Özel tanıştırılmıştık. O beni sevmişti, ben de O’nu. Hemen sınıfta başkan seçilmiştim. Okulda yapılan okuma bayramında beni velilerin huzuruna çıkarıp “istediğiniz bir kitabın istediğiniz sayfasını açın, çocuğumuz size okuyacak” diye iddialı bir beyanda bulundu öğretmenlerimiz. Hiç unutmam fareden bahseden bir konuydu. Mahallemiz bir varoştu. Dolayısıyla gelen öğrenciler ben okumayı bilerek geldim yerde, onlar daha “A” yı öğreniyorlardı. Hızlı koşan Tavşan misali, kaplumbağalar bana yetişinceye kadar biraz dinleneyim fikrine kapıldım. Bu dinlenmeden kaydolduğum Urfa Merkez ortaokulunda uyandım. Hem de ne uyanma.. 5 yıllık ilkokulda bütün derslere bir öğretmen varken, ortaokulda her derse bir branş sahibi öğretmen geliyordu. Tüm ilkokullardan ancak okumak isteyenler ortaokula yazılıyordu. Dolayısıyla dinlenme bitmişti. Matematik dersine işin ehli bir öğretmen hanım geldi: Nadire Parmaksız. Sınıfın genel durumunu test için öğrencileri tahtaya kaldırmadan, sıralarında kısa ve hızlı sorular soruyordu. Bunlardan biri de çarpım cetveliydi. Hızlı soru hızlı cevap istiyordu düşünmeden cevap versin, ta ki ezberleyip ezberlemediği anlaşılsın diye.. Sıra bana geldiğinde hemen çarpım cetvelinin ortalarından birini sordu. Daha düşünürken bir diğerini, bir diğerini. Afallamıştım. - “Nasıl ezberlemeden buraya gelmişsin” deyip bir tokat aşketti. Bir şefkat tokadı. Beni uyandıran bir tokat. Hayatıma belki de yön veren bir tokat. *** Tabii matematik derslerini geçtik, sınıfları da.. Matematik çarpım cetvelinden ibaret değil ki!!! Bu tokadın üzerinden 3 yıl geçti. Lise 1 e başladık. Ezberim kuvvetli değildi, bu gün de değil, yarın daha da zayıflayacak. Okul başladığında matematik dersine yine Nadire Parmaksız hoca geliyor denince, bir heyecanlandım ki.. İşte “çalıştım” diyeceğim bir fırsat.. Lise 1 deki matematik, cebir ve geometriden oluşuyordu. Geometri iyi ama cebir tam dişime göre.. Başladım çalışmaya.. Her yerde her zaman problem çözüyorum. Kendim problem üretiyorum, kendim çözüyorum. Urfa Belediyesinin Başkatibi Abdurrahman Amca eski bir matematik öğretmeni. Belediyeye gidip ondan özel ders alıyorum. Hayatımda bu kadar çalıştığım bir dönem hatırlamıyorum. Yazılılar bitti. Sonuç malum. Ama sözlü.. -“Hayır” diyor Nadire Hocam. -“Sözlüde öğrenciye 10 verilmez. 10 Öğretmenin hakkıdır. Öğrencinin mutlaka bilmediği vardır. Dokuza razı ol, bitirelim bu işi.” Beni değişik günlerde tam 5 ders sözlü yaptı hocam. Son gün, son sözlü. Dersin başından paydos zili çalıncaya kadar. Zil çaldıktan sonra diğer öğrencilerin tahtaya yazdıklarını kontrol ettikten sonra, bana dönüp, problem çözümümü kontrol etmeye başladı. Ben şimdiye kadar bir hata yapmamış olmanın verdiği güvenle artık “10’u kaptık” diye düşünürken.. Birden “Sen ne yaptın” deyip tokadı yüzüme aşketti.. “Nasıl yaparsın bu hatayı. 10 vermeye razı olmuştum” Meğerse bir eksiyi aşağı satıra geçerken artı olarak geçirmişim. Gidiş yolu vs hepsi doğru ama bir eksi !.. *** Matematik ve Fen derslerim iyiydi ama Hukuk okudum. Ellisinden sonra “Fotoğrafçılık ve Kameramanlık” okudum. Altmışında “Web Tasarım Ve Kodlama” bölümünden mezun oldum. Özellikle bu son bölümler malumunuzdur ki hep matematikle alakalıdır. Bu başarıları Nadire Hocamın tokatları bana matematiği sevdiren, şefkat tokatlarına borçluyum desem mübalağa etmiş olmam. Teşekkürler Nadire Hocam, ellerinize sağlık. Not: Nadire Hocam duymasın ama hala çarpım cetvelini ezbere bilmiyorum. [email protected]
NADİRE HOCANIN TOKATLARI

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.