Reklam Alanı

YAZI YANGININDA SERİNLEMEK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
    “Yazmak değiştirmektir.” Böyle diyordu Sartre. Sadece değiştirmek mi, elbette değil aynı zamanda değişmek. Yazmak da okumak da değişmektir, değiştirmektir ama asla başkalaşmak değildir. Belki kemale doğru bir yolculuktur.  Bir varoluş çabasıdır yazmak. Varoluşunu anlamlandırma yolculuğudur. Yazar, yaza yaza var eder ve de toparlar kendini. Dağınık düşüncelerini dahası dağınık yüreğini yazıyla toparlar. Yazmazsa dağılacaktır, yazmazsa çatlayacaktır yüreği, yazarak sadra şifa arar. Yazı; satırdan sadra ulaşır. Yürek, vatanıdır yazarın. Yüreğine sığınır, sessizliğine, yalnızlığına sığınır.    Yazmak mı? Okumak mı? Diye sorulduğunda; oyunu hep okumaktan yana kullanan biri olarak, yazmanın zor geldiğini ifade etmeliyim. Nedendir bilemem ancak; okumak, her zaman benim için daha öncelikli olmuştur. Sahi yaradan en evvel, her şeyden evvel “oku” demiş demi? “Oku, yaradan Rabbinin adıyla oku” emrinden sonradır ki;  o insana kalemle yazı yazmayı öğretti. Önce oku, sonra yaz. Ya da yazabilmek için oku, çünkü okumadan, bilgi olmadan, fikir olmadan yazı olmaz. Yazmak için okumak gerek.    “Yazmak ağrı dağından daha ağır bir dağı yüklenmektir.” Böyle der, Nuri PAKDİL. Kolay değildir bu, yazabilmek cesarettir, bir yüktür. Yazmak, baştan ayağa mesuliyettir. Bu yüzden yazmak neye talip olduğunu bilmektir. Yazarak talip olduğu sorumlulukları vardır yazarın, bir misyonu vardır. Pörsümüş dünyaya karşı kelimeleri, cümleleri, söyleyecek sözü vardır. Söylenecek sözün kâğıda dökülmüş halidir yazı. Yazmak; niçin yazdığını bilmektir. Yazar için; niçin yazıyorum sorusu, niçin yaşıyorum cevabı ile anlam bulur. Ölmemek için yazıyordur, yazıyorsa yaşıyordur.   Yazmak; yaralarını, dertlerini, sancılarını göstermektir. Yazmak bu anlamda konfordan uzaktır ve yazı rahatı kaçan yazarın sesidir. Yalnızdır yazar, yalnızlıktan gerçekliğe ulaşır. İşte bu gerçekliktir yazarın meselesi. Yazar mecalsiz kaldığı hayat karşısında yaşamsal ağırlığını bir ikinci kişiyle paylaşmak istediği için kaleme sarılır. Bu anlamda her yazı bir paylaşma kaygısını içinde barındırır. Yazmak, hayata hayret makamında esaslı bir bakış açısı, hikmet devşiren bir bakış açısıdır. Ne diyordu, Jean Baudrillard; “Hakikat hastalık gibidir ve paylaşılmadıkça, yazarı bu hastalıktan kurtulamayacaktır.” Madem böyledir, hakikatin paylaşılması için yazmaktır aslolan; öyleyse yazar paylaşarak hasta olmaktan kurtulacaktır.   Yazılan yaz(g)ıdır aslında, yaşanılan…Yaşamaya ve yazmaya değer olanı yazmak, anlatmak, yaşadığını hissettirir yazara. Her yazı, hayatı okuma biçiminin kelimelerle ifadesidir yazar için. Yaraların, dertlerin, sancıların gösterilmesidir. Kelimeler, cümleler yaralıdır; Evet, her yazı biraz yaradır belki ama aynı zamanda yaraya merhem arayışıdır. Yazı yazarın ç/ağrısıdır ama aynı zamanda ağrısının devasıdır…   Yazmak için yanmak gerek. Yazdıkça yanmalı, yandıkça yazmalı insan. Ateşle yanmalı, yok yok ateşle yazmalı.  İçinde bir yangını taşımalı, yangına talip olmalı. Yazar; yazmazsa yanacaktır, yazarsa da yanacaktır. İyisi mi yanmalıdır. Çünkü ateşe talip olması serinletecektir yazarı. Yazmak göz göre göre bir ateşin içine atmaktır bedenini. Kalbini avuçlarının içine alıp, acıdan kıvranacak kadar sıkmaktır yazmak. Yanmak ateşin etrafında dönen pervane misali; ateşin kendini yakacağını bile bile ateşe bırakmaktır kendini. Olmak için ateşlere düşmek lazım. Ve ateş aşktır… Ve aşka düşmeden asla olmayacaktır.   Ve madem; “aşk imiş her ne var âlemde/İlim bir kîl u kal imiş ancak.”  demiş Fuzuli; O zaman, aşka talip olmak, ateşe talip olmak, derde acıya talip olmak yazarın olmazsa olmazıdır. Yanmalı ki yazar aydınlatabilmeli, aydın olmalı, münevver olmalı önce. Sonra toplumu aydınlatmalı. Cemil Meriç’in ifadesiyle yanan toplumun bacası aydında tütmeli, yazar bu amaçla yazmalı. Değiştirmek için yazmak, daha doğrusu değişmek için yazmak. Önce kendinden başlayacaktır değişmeye. Zira kendini değiştirmeyen toplumu değiştiremeyecektir.    Eskiler yazara “muharrir” derlermiş. Muharrir Arapça “har”dan gelme, yani yakıcı ateş.  Bu sebepten yazmalı, yürekten yazmalı, yüreğin titreşimlerinden esinlenerek yazmalı. Yüreğin ateşinde ısıtmalı kelimeleri ve öylece yazmalı. Öyle bir ateş ki serinletmeli yazarı. Yazar yazı ateşinde serinlemeli, çünkü yazarın ateşinin sebebi de devası da yazıda… Ve yandığı ateşten, serinlemesi için yazmaktan başka yolu yok…
YAZI YANGININDA SERİNLEMEK
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.