Reklam Alanı

VARLIK YA DA HİÇ…

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Varlığının yani mevcudiyetinin vecdini yaşayamayan hiçliği yaşamaya mahkûm olacaktır. Var olmayan, varlığının şevkini yaşayamayan kimse en büyük yoksulluk içindedir. Var olmayan, var olma derdini taşımayan kişiyi yok olmaktan kurtaracak hiçbir şey yoktur. Zira hiç olmaktan kurtulabilmenin yolu var olmaktan geçecektir. Yazımıza var oluşa dair bu afaozmalarla başlamamızın nedeni, varlık meselesini bir hayat memat meselesi olarak görmemizdir. İnsanın var oluş meselesi en kadim ve en hayati meselesidir. O yüzden ya varsın ya da hiç diyoruz.     İnsanı dünyada yabancılaşmaktan, dünyanın zindanından kurtaracak olan varoluşun vecdi olacaktır. "Varolmanın "özü" varoluşundadır..." Var oluş: varlıktan var oluşa geçebilmek. Bütün mesele bu değil mi? Bu değil mi, insanı yaşamdan hayata geçirebilecek yaklaşım. Yaşamı kendisine sunulan bir bağış olarak görüp her dem yeniden bir oluşu hayata geçirebilmek… Kant’ın mezar taşına kadar yansıyan varoluş sancısı neydi? “Daha sık ve derinlemesine düşündükçe, zihnimi her seferinde artan bir hayranlık ve huşuyla dolduran iki şey var: Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası.”  Var oluşun farkına varabilmek; üzerimizdeki yıldızlı gökyüzünün ve içimizdeki ahlak yasasının farkına varabilmek. Vicdan neydi sahi? Varlığını, var oluşunu yani mevcudiyetini vecd makamında bir varoluşa çevirebilmek için içimiz ile varoluşun sesine kulak vermek değil miydi? H/iç olmaktan kurtulabilmek için içimizin sesini fark etmek, var olarak hiçlikten kurtulabilmek. Fizik ile metafizik arasındadır insan; beşer ile insan arasındadır. Madde ile mana, beden ile ruh arasındandır. Ve insanı, bu arada kalmışlıktan kurtaracak olan varlığını varoluşa çevirebilecek anlayış olacaktır. “İnsan, sürekli bir var oluştur…” Böyle diyordu İhsan Fazlıoğlu, “Kendini Aramak” adlı o harikulade kitabında. Varoluş meselesi, insanlığın en kadim meselesi. İnsanın varoluşunun diğer varlıkların varlığından bir farkı olacak mı? Taşın, ağacın, akan suyun, başımızın üzerindeki göğün, yıldızların varlığı ile insanın varlığı arasında bir fark olmayacak mı? “İnsan Ne İle Yaşar?” Tolstoy, diğer varlıkların sormadığı, soramadığı, insanın en asil sorusunu soruyordu… Var oluş için sorulması gereken soruyu ve sorunu dile getiriyordu.  Evet, insan en başta mevcut olarak vardır.  Ancak insanın mevcut olarak var olması, varoluşu için yetmeyecektir. İnsanın yönünü ve yolunu mevcut halinden “vecd” haline. Varoluşa çevirmesi gerekiyor. “Metafizik Nedir?” diye sorarken Heidegger’ de var oluş sancısına işaret ediyordu :"Araştırılması gereken, yalnızca Varolandır ve başka -hiç birşey değildir; sadece Varolandır ve onun dışında - hiç birşey değildir; tek başına Varolandır ve onun ötesinde -hiç birşey değildir.” Var oluşa dair bir derdin yansımaları değil mi, bütün düşün adamlarının üzerinde durduğu husus? Nurettin Topçu, var oluş kılavuzu olarak okunabilecek “Var Olmak” kitabında var oluşu salt düşünce olmaktan öteye götürüyordu. Harekete, yaşama dönüşmeyen düşüncenin eksik olacağını ifade ediyordu. “Âlem, üç şeyin mecmuundan ibarettir: Varlık, düşünce ve hareket.” Evet, özellikle belirtmemiz gerekir ki; salt düşünsel ya da felsefi bir durumdan bahsetmiyoruz. Zira yaşama dönüşmeyen düşünce bir şey ifade etmeyecektir. Tam burada meseleyi, felsefi görünme kaygısından kurtarabilmek için Özkan Gözel’in “Ne, Varlık ve Ahlak” kitabından şu cümlelerine ihtiyacımız olacak. “Varlığı felsefe tarihinin ekranından temaşa edemeyiz; orada seyrettiğimiz enikonu başkalarını varlığa dahi tasarımlarıdır çünkü. Felsefe, aslı-esası itibariyle, yazınsal değil yaşamsaldır; bu demektir ki, bu uğraş, özel bir zihni-entellektüel formasyonu edinmekten önce ve öte varlığa dair hususi bir varoluşsal tutum ve duyarlığa sahip olmayı gerektirir..." Sahi insan neyi yüklenmişti; yerin, göğün, dağların yüklenemediği, altında ezildiği yüce emaneti yüklenen insan var oluşa talip oluyordu. Var oluşa talip olan insanın serüveni uzun olacaktı. Topraktan, çamurdan, bir damla sudan yaratılan insan, beşer yönüyle salt bir varlık haline razı olmayacak, emaneti yüklenecek, halife olmanın neye karşılık geldiğini ortaya koymak için yaşamdan hayata, beşerden insana, varlıktan var oluşa bir yola girecektir. Evet azizim! Bil ki; ya varsın, ya hiç. Yaşamın içinde hayat bulabilmek için, toprağın üstünde mezar olmaktan kurtulabilmek için, var olmak zorundasın. İnsan yaşamı boyunca bir yol üzeredir. Bu yolda ya var olacaktır ya var ölecektir. Unutma! Var olamazsan hiç olursun. Varlık ya da hiç… Tercih senin…
VARLIK YA DA HİÇ…
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.