Reklam Alanı

CAMİLERİ İMAR ETMEK

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı
  Muhterem Kardeşlerim… Kur'an-ı Kerimde, camileri imar etmenin öneminden bahsediliyor. Önce o Âyet-i Kerimenin mealini yazalım: “Allah'ın mescitlerini ancak, Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı doğru kılan, zekâtını veren ve Allah'tan korkan kimseler imar eder.” [Sadece böyle inanan kimselerin yaptıkları işler, Allah katında doğru ve makbul olur.] (Tevbe 18)   Âyet-i Kerimede geçen imar, yeni mescitler yapmak, mevcut mescitleri restore etmek, dışarıdan gelebilecek zararlardan korumak, kullanışlı hâle getirmek, hasır, halı gibi şeyler sermek, ışıklandırılmasını yapmak, kış ve yaz rahatça ibadet edilecek hâle getirmek, mescitlerde devamlı namaz kılmak, Kur'an okumak, vaaz etmek, ilim öğrenmek ve öğretmek gibi işler yapmaktır. (Beydavî)   Âyet-i Kerimede bildirilen vasfa haiz müminlerden başkasının, mescit yaptırmasının ve diğer bütün iyi işlerinin hiç kıymeti yoktur. Bir Âyet-i Kerime meali şöyledir: “Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi] işleri, boşa gidecektir.” [Tevbe 17]   Camiye gidene kesin olarak Müslüman denebilir mi? Beş vakit namaza cemaatle devam eden kimse Müslüman’dır. Dünyevi bir menfaat için beş vaktin hepsine devam etmek çok zordur. Bilhassa yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılmak münafıklara ağır gelir. Hadis-i Şerifte buyuruldu ki: “Mescide devam edenin imanlı olduğuna şahitlik edin! Çünkü Allahü Teâlâ, ‘Allah’ın Mescidlerini ancak Allah’a ve ahirete inanan imar eder’ buyurdu.” [İbni Mace]   Demek ki, Mescidlerin imarının içinde, mescide [camiye] devam etmek de vardır.   Mihrab ne demektir? Birçok camilerde Mihrabın üstünde, Al-i İmran suresinin 37.Âyeti yazılıdır. Buradaki Mihrab, müstakil bir ev, mescit veya mescit içinde müstakil bir oda diye tarif edilmiştir. Arabide, meclisin en kıymetli yerine ve ön tarafına da mihrab denir. Mihrab, harb kökünden gelir. Çünkü burada şeytanla harb yapılır. (Kadı Beydavi)   Hazreti Meryem’in validesi Hanne ihtiyarlamıştı. Bir ağaç gölgesinde otururken, bir kuşun, yavrusuna bir şeyler yedirdiğini gördü, kendisinde de annelik hevesi uyandı. “Ya Rabbi, eğer bana bir çocuk ihsan edersen, nezrim olsun onu Beyt-ül-mukaddese hizmetçi olarak vereceğim” dedi.   Bu duası kabul olduktan sonra kocası İmran bin Masan vefat etti, daha sonra da Hazreti Meryem’i doğurdu. Hanne, Hazreti Meryem’i bir hırkaya sararak Mescid-i Aksaya götürdü. Oradaki din Âlimleri olan 29 zatın yanına bıraktı. “Bu bir adaktır, kabul ediniz” dedi. Herbiri, onu alıp himaye etmek istedi. Bu yüzden aralarında ihtilaf çıktı. Zekeriyya aleyhisselam, o zatların reisi ve Hazreti Meryem’in teyzesinin kocası idi. Bu sebeple Hazreti Meryem’i kendi alıp himaye etmek istedi. Diğer zatlar ise, “Meryem’e anası herkesten daha yakın iken, onu kendi yanında bırakmıyor, artık senin yanında bırakılması uygun olur mu? En iyisi kur’a çekelim kime çıkarsa, o alıp baksın” dediler. Irmağa gittiler, kalemlerini suya attılar.   Hangisinin kalemi sabit kalıp suyun yüzüne çıkarsa, Hazreti Meryem’e o bakacaktı. Bunlardan yalnız Hazreti Zekeriyya’nın kalemi su üzerine çıkıp kaldı. Hazreti Meryem’i, Zekeriyya aleyhisselam alıp, teyzesinin yanına götürdü. Hazreti Meryem, genç bir kız olunca, onun için Mescid-i Aksa’da merdivenle çıkılan, yüksek bir çardak yaptırdı. Bu çardağa mihrab deniyordu. Sonra Hazreti Meryem’i buraya bıraktı, onun yiyecek ve içeceğini yalnız kendisi götürür, ona verirdi. Başkaları onun yanına giremezdi. Bu esnada, Hazreti Meryem’e Allahü Teâlâ, çeşit çeşit nimetler; yaz mevsiminde kış meyvesi, kış mevsiminde de yaz meyvesi ihsan etti. Hazreti Zekeriyya, “Ya Meryem! Bu nimetler sana nereden geliyor” diye sual etti.   Hazreti Meryem’in cevabı Âyet-i Kerimede şöyle bildirilmektedir: “Rabbi Meryem’e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya’yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mihraba her girişinde orada bir rızık bulur, ‘Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?’ der; o da, ‘Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir’ dedi.” [Al-i İmran 37]   Haram parayla cami Haram parayla cami yaptırmak, kirli elbiseyi idrarla yıkamaya benzer, daha çok pislenir. Böyle camide namaz kılınmaz. Elde haram para varsa, bir miktar helâl para karıştırmalı. Haramla helâl karışınca, mülk olur. Her ne kadar tayyib [temiz] olmasa da, kullanmak caiz olur. Böyle, helal haram karışık paralarla yapılan camide, namaz kılmak caiz olur. (Hadika)   Camilerde değişiklik yapmak Bazı camilere sandalyenin yanı sıra masa bile koyanlar olmuştur. Camilere böyle masa, sandalye koymak, dinimiz açısından uygun değildir. Gayr-i Müslimler, Müslümanları Hıristiyan yapmaya, camileri kiliseye çevirmeye uğraşıyorlar. Bu işi sinsice yapabilmek için, Müslüman görünüyorlar. Camilere ileride masa sokabilmek için, secde yerlerini biraz yükseltmekle işe başlıyorlar. "Basılan yere baş konulmaz, hastalık olur" diyorlar. Secde yerlerini uzun yıllarda "yükselte yükselte, masaya yol açarız" diyorlar. Camilere müzik, org sokabilmek için, önce hoparlörden, teypten başlıyor, ibadetlerin çalgı aletleri ile yapılmasına, yavaş yavaş alıştırmak istiyorlar. Yapılması günah olmayan, mubah bir şeyin ibadet sanılması korkusu olursa, bu mubah şeyi yapmak haram olur, büyük günah işlemek olur. Bunun için, Müslümanların çok uyanık olması, ibadetleri Eshâb-ı Kiram gibi, dedeleri gibi yapmaya titizlikle ehemmiyet vermeleri lazımdır. Hoparlör, teyp ve benzerleri ile ibadet etmek, iyi ve faydalı görülse bile, bidat olduğu için ve ibadetleri değiştirmeye yol açacağı için, camilere sokulmamalı, İslâm düşmanlarının planlarına, tuzaklarına kapılmamaya dikkat etmelidir. Bekara sûresi 216. Âyetinde mealen; “Beğendiğiniz, sevdiğiniz çok şey vardır ki, sizin için zararlıdır” buyuruldu.   İbadetlerde yapılacak ufak bir değişiklik, çok faydalı görünse de, bunu yapmaktan kaçınmalıdır. Radyo ile, hoparlör ile okunan ezan kabul olmaz. İmamın ve müezzinin kendi seslerini işitmeyip, radyo, hoparlör sesleri ile hareket eden cemaatin namazları sahih olmaz.   Kıble duvarında levha Kıble duvarını sade yapmalı, hiçbir şey asmamalı ve yazı yazmamalıdır. Caminin veya evdeki namaz kılınan odanın kıble duvarına, içinde canlı resmi olmayan tablolar, Besmele veya âyet yazılı levhalar asmak doğru değildir. Zihni meşgul eden şeyler mekruh olur. Camilerin kıbleden başka duvarlarını süslemek caizse de, fazla süslü olmaları mekruh olur. Kıble duvarını kıymetli şeylerle, renklerle süslemek mekruhtur. (Redd-ül-muhtar) Resimli, nakışlı seccadeler zihni meşgul ediyorsa kullanmamalıdır. (S. Ebediyye)   Mahya kurmak Camilerde iki minare arasına mahya kurmak caiz değildir. Çifte minareli camilere mahya kurulması, sultan üçüncü Ahmed han devrinde sadrazamlık yapmış olan Damat İbrahim Paşa’nın 1719’de ihdas eylediği bid’attir. (Mirat-ül-Haremeyn s.802)   Minarede ışık yakmak Vaktin girdiğini belirtmek için minarede ışık yakmak da caiz değildir. Minarelerde ışık yakmak Mecusilere benzemek olur, bid’attir. (Tahtavi)   Mübarek gecelerde, camilerde fazla ışık yakmak da bid’attir. (Eşbah, Ukud-üd-dürriyye)   Allahu Teâlâ cümlemizi dinimiz İslam’ı çok iyi öğrenen ve yaşayan kullarından eylesin.(Amin)        
CAMİLERİ İMAR ETMEK
Reklam Alanı

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.