"...İnsan bittiğinde geriye ne kalır?"
(Sertaç Timur Demir; Ve Gelecek Geldi)
Yapay zekâ, teknolojik gelişme, bilim ve yenidünya; Dünya ve insan ve insanlık nereye koşuyor? İnsanın yeni ve fakat “insansız dünya” ile ilişkisi üzerine kafa yormamız gerekiyor. Bilim, teknoloji, makine ve dijital dünya karşısında insan, ne kadar insan kalabilecek? İnsan yükselecek mi, alçalacak mı? Hayatın her alanında büyük değişiklikler gerçekleştirecek olan yenidünya düzenine dair sözümüz olacak mı? Yenidünyanın aygıtları ve araçları karşısında tüketen mi olacağız tükenen mi? Japon asıllı Amerikalı bilim adamı Michio Kaku, insanın robot ve veya yapay zekâlı androidler karşısında acizliğini, insanı dehşete düşürmesi gereken bir soruyla ifade ediyordu: Kendi yaptığımız mekanik yaratıkların kucağında gezdirilen birer köpek mi olacağız? Sorular ah sorular!
Sorulardan daha önemli olan bu büyük soru/n/lar karşısında cevabımızın ne olduğudur. Bunun için de işin başında meseleyi anlamak ve ne durumda olduğumuzu tespit etmek gerekiyor. Zira özünü bilemediğiniz meselelerin çözümüne dair ortaya koyduklarımız, çözümün aksine çözülmemize sebep olabilir. Yazımız tam da bu konuda ne durumda olduğumuza dair tespitleri içeren bir kitabı tanıtmayı amaçlamaktadır. Yazımızın başlığı da köşemize konuk edeceğimiz “Ve Gelecek Geldi” kitabından. Sertaç Timur Demir’in 2024 yılında, Ketebe Yayınlarından çıkan kitabı, “Tekno-Yaşam Üzerine Ahir Düşünceler” alt başlığını taşıyor. İsterseniz meraklısına kitabı tavsiye ederken, sözü kitaptan alıntılara bırakalım.
“Ve gelecek geldi. Savaşlar, salgınlar, kuraklıklar, arazi kavgaları, zelzeleler, kitlesel ölümler. Ve her şeyin -tıpkı iklimler ve ilişkiler gibi ansızın değişiverdiği kırılgan bir hayat...
Sonra bir yere varmayan koşuşturmalar, birikmeyen deneyimler, anımsanmayan hatıralar ve unutulan kadim sözler, Belagatli hatiplerin dillerinde eriyen bilgi. Konuşulan ve konuşuldukça yaşanmazlaşan ahlak öğretileri. Pişman ölüler ve ölülere gıpta eden diriler. Ve güçlünün ellerinde gariplerin, yetimlerin, mazlumların yo(ğ)rulduğu ahir bir dünya...
İlerledikçe düşen, hızlandıkça silikleşen, uzuvlarına sarmalanan aygıtlarla sindirilen tekno-insan. O insan ki baktıkça körleşen, göründükçe kaybolan, tükettikçe yoksunlaşan, öğrendikçe unutan, çözüm aradıkça yaralanan, kaçtıkça yakalanan…
Evet, gelecek geldi.
Fakat hâlâ vakit var!"
****
"Modern İnsan önce "aygıtla yaşama", sonra "aygıtta yaşama", en son "aygıt olarak yaşama" fikrini benimsemektedir…"
****
"Şifreler bizi engin fakat yönlendirilmiş; emin fakat esir bir dünyanın eşiğine götürür! Aşina olduğumuz sayılardan oluşan dijital şifreler, esasında aygıtlar karşısında veriye indirgenen ve (s)özünü unutan kadim insanın hazin metaforudur…"
****
"Hakikaten izini süren tekno-insan, içine doğduğu aygıtsal hızın, ışıltının ve kalabalıkların arasında ıssız ve kayıptır. Bu durumda yapılması gereken tek şey insanı aygıtlardan ayıran vasıfların peşine düşmektir…"
****
“Aygıtları üretirken ve tüketirken kendisi de aygıtlaşan insan, geleceğe dair tutku ve tereddüdü aynı anda yaşar. Çünkü her aygıt, uyandırıldıktan sonra ne olacağı belirsiz olasılıklarla yaşama katılır ve çoğunlukla ön/hesaplamaları boşa çıkarır…"
****
Tekno-insan, zaten yaşamaktan yorgun olan varlığını bir de ölümsüzleştirmek (ya da hiç değilse ölümsüzlük fikrinin coşkusuyla doldurmak) için kendisini veriler âleminin sanal parçası kılacak geri dönüşsüz sözleşmeyi çoktan imzalamıştır."
****
"Çağın insanı hatırasız ve dolayısıyla hafızasız bir dünyanın eklentisidir, dolayısıyla neredeyse tüm kaçış güzergâhlarını kendisine çıkaran bu tekno-rejim karşısında onun için neyin unutmaya, neyin hatırlanmaya, neyin yaşanmaya ve neyin terk edilmeye değer olduğunu yeniden idrak etmek bu asrın en hayati sorunudur…"
****
“Modern tekno-bireyler için kendi içine yönelmek, kendi içinde kalmak, kendinde yoğunlaşmak, kendiyle vakit geçirmek ve kendini imar etmek söylemde makbul; eylemde müşkül tercihlerdir…"
****
“Muhtemelen algoritmalara harcadığımız zamanı ve kaynakları bizi insan yapan değerlere de harcamazsak teknoloji yalnızca hayatlarımızı yönetmekle kalmayacak, dahası bizzat bizler teknolojiye dönüşmeye zorlanacağız, kandırılacağız ya da buna razı edileceğiz. Araçlarımızın araçları olmuş olacağız…”
****
“İnsan kalabilmek, yaşadığımız çağın en acil lakin en çetin sorunu. Nitekim binlerce yıllık ilerleme/ci hırsına rağmen bugün çağın insanı insan kalabilmek bakımından başladığı yerin de gerisinde görünüyor..."
****
“Modern insanın önünde, sonu zıt menzillere ulaşan iki yol vardır: ilki aygıtları terk etmek, ikincisi daha fazla aygıtlaşmak. Bu minvalde modern-insan teknolojik akışa uyum sağlamaya çalıştıkça sendeleyecek, oyunun kurallarını reddettiğinde ise muhtemel kendini bulacaktır. Duyular, ancak aradan duyuları gereksizleştiren veya baskılayan teknolojilerin fişinin çekilmesiyle kendi aslına dönebilecektir. Bu, onu sürekli göstermeye itildiği zoraki dikkat ve performanslardan kurtaracak ve belki de tanımsız huzursuzluğu giderecektir. Ve bu şekilde mutmain istikametin ve kalıcı huzurun benlikte değil birliktelikte, kusursuzlukta değil acziyette, pürüzsüzlükte değil aksaklıkta, başarıda değil hayal kırıklığında, mutlulukta değil hüzünde, tüketimde değil kanaatte, koşuşturmada değil tefekkürde, veride değil hikmette, ilerlemede değil gelişmede, yükselmede değil derinleşmede, çoğalmada değil bütünleşmede, dağılmada değil tekleşmede, özgürlükte değil bağlanmada, sözde değil sükûtta, imajda değil ihyada teşhirde değil gizle(n)mede ve gözde değil göz kapağında olduğunu duyumsayacaktır..."