MÜSLÜMANIN HAKSIZLIK KARŞISINDA TUTUMU NASIL OLMALIDIR?

Muhbir-i sadık, ilim ve anlayış Rehberi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz:“Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu, beyan buyurması;Ümmetine, şartlar ne olursa olsun, haksızlık ve zulüm karşısında asla suskunolmamalarını öğütlemek içindir.” “Zira, haksızlık ve zulmün egemen olduğutoplumlarda; insan onuru ayaklar altında çiğnenir, göbekleri ve enseleri şişikolan despotlar haklı! Görülüp, asıl hak sahibi olan haklıolanlar ise haksıztelaki edilmeye başlanır… Çünkü haksızlık ve zulmün tek bir yüzü vardır: O dazifiri karanlıktır, bu karanlık dünyada saltanat kuranların nezdinde; insanınşahsiyet ve onuruna yer yoktur… Evet,böyle karanlık adamların zulümle saltanatkurmak istedikleri toplumlarda; insan ve Müslüman kimliğinden ödün vermeyenherkesin; bunlara dik durup karşı hakkı savunmaları en elzem davranışbiçimidir. Hz. Ali (k.v) Efendimizin: “Haksızlık karşısında susarsanız, hakkınızlabirlikte şerefinizi de kaybedersiniz diye buyurması; ÖzellikleMüslümanların, haksızlık ve zulüm karşısında susmamaları gerektiği; aksi haldezillet dolu bir hayatın içine düşebileceklerinin kaçınılmaz olacağını bildirmekiçindir… Evet, Müslüman; tarafı ve safı beli olan kimsedir. Onun Tarafı; ALLAHve Resulü’nün tarafıdır… Tarafsızlık namussuzluktur, der bir mütefekkirimiz!Biraz açacak olursak şayet, kim olursa olsun, Müslim veya gayrı Müslim olsa da;şayet söz konusu gasp edilecek olan hakları ise;işte tam da burada,Adaletinkaim, zulmün yok olmasıiçin, safımızı belirlemek zorundayız… Çünküböyledavranmak, insan ve Müslüman olmamızın öncelikli olan gereklerindendir… Hani bir deyim vardır, bazıinsanlar sık sık söyler dururlar: “Efendim, ben tarafsızım veya ben bağısızım gibisöylemler; aslında hem doğru bir söylem, hem de İtikadi bir zafiyettir aynızamanda. Çünkü, Müslümanın; bağımlı olduğu yeri, tuttuğutarafı bellive aşikarolan tek mercidir ki; o da Hak’tır! Onlar, (Müslümanlar) hakka bağımlı olduklarıiçindir ki, haksızlığı kabul etmedikleri gibi haksızlık da etmezler!... Bununaksini iddia etmek, insan itikadına zarar verir… Şayet, hak ile haksızlığınçatıştığıyerde; Müslümanın, haksız olan en yakınım da olsa onun tarafını tutmam,haklının yanında dururum diyorsa; işte hakkın yanında, haksızlığın karşısındakionurlu duruş budur, bu olmalıdır! (zaten İslam’ın da bizden istediği de budur)!Mesele bu kadar açık ve nettir. Fakat,aksi söylense, mesela bu şeylerden; banane, kim ne yaparsa yapsın, ben kendi işime bakarım, kimse beni ilgilendirmez;ben bağımsız bir insanım kastı varsa, işte bu şeref ve onur yoksunluğundanbaşka bir şey değildir… Müslüman; zillete razı olmaz,zulme göz yummaz, yumamaz, haksızlık karşısında susmaz susamaz; başkalarınınsırtında geçinmez geçinemez, aldansa da aldatmaz aldatamaz; doğruluktanayrılmaz, yol arkadaşını satmaz, onun bunun malına göz dikmez… Evet, Müslüman;garip ve gurebanın, tüyü bitmemiş yetimin malına tecavüz söz konusu olduğunda;o, kollarını makas gibi açıp, durun beni tepmeden yapamazsınız diyen erdemlikişi ve kişilerdir. Çünkü Müslüman; sallabaşını al maaşını, kelliye felliyekarışma, sana ne şundan bundan diye dayatılan felsefeyi, ayaklarının altınagömen,İmanlı, onurlu ve haysiyetli insandır… Hani, bizimŞanlıurfa’mızda; şu bir arazi meselesi falan olmuştu!... Evet, işte o hazinearazilerini bazıları, bazıçevrelere peşkeş çekmesinler diye onların önüne takozkoyarak, engel olamaya çalıştığı, kirli elbiselerini pazara çıkarıp, yalanyanlış hesaplarını ve hayallerini alt üst ettiği için; gazetemizin genel yayınyönetmeni Mustafa Arısüt’ü mahkemeye vermişlerdi ya? Ha İşte Müslümanınimtihanı,bazen böyle,bazen de farklı şeylerle başlar… Bir yerde haksızlığınyapıldığını, birileri hak etmedikleri halde, devletin ve yetimin malına konmayaçalıştıkları görüldüğü zaman; Özellikle Müslümanolan kişi için iki seçenekvardır: “Ya durunbunu yapamazsınız deyip engel olmaya çalışıp, onurludavranmayı tercih edecek; ya da bana nehaydi yolunuza devam edinpasifliği tercih edip ayaklar altında kalacaktır!” Buiki seçenek, insanın imtihanı kazanmasının da, imtihanı kaybetmesinin debiricik sebebi ve kapısıdır…ALLAH’A, Resulü’ neve Kitaba bağlı olan Müslümanın;birinci şıkı tercih edip, haksızlığın önüne geçmesi lazımdır, çünkü onun tabiolduğu ilkeler bunu gerektirmektedir. Tabi, bu durumun bazı bedelleri olacaktırhaliyle. İkinci şık ise pasif ve pısırıkların tercihidir ki; orda ne insanlıkvar, ne de hakkaniyet!Sözün hülasası şudur: “Müslüman; safı ve tarafı güneş gibi parlak ve aşikarolan Hakkın tarafıdır!... Bunun dışında kalanların yeri ise, zaten sizcebilinmektedir!...