İŞÇİ, EMEKÇİ VE BİZ

Evdeyim. Yapacak kayda değer bir iş yok. Hava bulanık olduğu için köy iptal. Sabah güzel bir kahvaltı, azıcık oyalanma, camide öğle namazı, bitmeyen baş ağrısı, rahatsız edici burun akıntısı. Camide bile tat vermedi. Kendime, vücuduma, burnuma söve söve çıktım camiden. Bütün sevap uçtu gitti. Fiziken rahatsız olunca metafizik namına hiçbir şey yapamıyor insan. Biraz kitaplık, birkaç kitap, altı çizili yerlere göz atma. Eğil Dağlar'dan birkaç şiiri sesli okuma. Biraz Karar, biraz Serbestiyet, biraz T24. Ve sonra yine ebedi bekleyiş.  Dün yakın akrabam, köylüm, kapı komşum Emin Yetim'in seçim bürosunun açılışına katıldım. Meral Akşener de gelmişti. Meral ablayı canlı görmek nasip oldu. Meral birgün bizim Merkeli'miz olur mu acaba? Çok zor. Söylenenlere bakılırsa Emin Yetim birinci sırada olduğundan kazanması kesin. Çok çalışıyor. Akrabalık hukuku adına kazanmasını istiyorum. Malum partiye bakıyorsunuz bir aşiretten üç aday var. Merkez Urfa'daki bu feodal yapıyı kullandı daima. Osmanlı'dan beri hiç değişmedi bu gelenek. Bizim gibi ülkelerde siyaset demek para demek, menfaat demek, kimlik demek, saygınlık demek. Siyasi mitinglerde insan bir sinek gibi değersiz hissediyor kendini.  Mustafa Öztürk'ün Kıssaların Dili'ni karıştırdım biraz. On iki yıl önce okurken ne çok etkilenmiştim! Şimdi tebessüm ediyorum sadece. Allah güya mecaz-mitoloji-masal, yani aslı astarı olmayan hikayeler üzerinden bizlere bazı ahlâkî dersler veriyor. Bu Allah o kadar aciz mi ki böylesi mesnetsiz yollara tevessül ediyor? Bindiği dalı kesmek denilen şey bu olsa gerek. Adamlar sanki zoraki-kerhen duruyor dinin içinde. Her şeyden önce adam olmak lazım oysa. Ya adam gibi Müslümanlığa iman edeceksin ya adam gibi çekip gideceksin. İslam'la oynamaya kimsenin hakkı yok. İhsan Eliaçık'ın yaptıkları bundan farklı değil. Aslında tarihsel olarak bakınca tek bir İslam var: geleneksel İslam. Diğerleri İslam'a rağmen İslam.  Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmaları çok samimi ve dürüstçe geliyor bana. Hak, hukuk, adalet, liyakat diyor, başka bir şey demiyor. Hangi aklı selim bunlara hayır diyebilir? Biz insanlara kategorik bakıyoruz. Cemaatten kalma bir saikle Kılıçdaroğlu'na bakarken alevi, namazsız, abdestsiz bir insan görüyorum. Ama bakıyorum ki adam namazlı, niyazlı, abdestli birçok insandan daha insan, daha dürüst, daha samimi, daha İslâmî. Aslında partisini bu denli dönüştürdüğü için ona teşekkür etmeliyiz. İzlenme rekorları kıran Alevilik konuşmasını dinlerken duygulandım. İnsan mecbur kalmadıkça, ezilmedikçe kimliğini ifşa etmek zorunda kalmaz. Geçen hafta Dücane Cündioğlu Kılıçdaroğlu'nun o videoda sarfettiği cümleleri iki saate yakın analiz etti, tefsir etti, satır aralarını okudu. Önemli olan kimliklerimiz ve aidiyetlerimiz değil. Çünkü onları seçemiyoruz. Önemli olan dürüstlüğümüz, samimiyetimiz. Çünkü bunları seçebiliyoruz. Bu ülke ne zaman kimlik siyasetinden icraat siyasetine geçecek acaba?  1 Mayıs emekçiler bayramı. Her yıl kutlanan bir bayram. Ve benim hiçbir zaman anlamadığım ve anmadığım bir bayram. Çocukluktan beri bildiğim ve kutladığım iki var: Ramazan bayramı ve Kurban bayramı. Diğerleri zoraki resmi bayramlar. Cemaat yıllarında işçi, emek, emekçi, hak, adalet, eşitlik, alınteri, özgürlük gibi şeyler bize kutuplar kadar uzaktı. Bunların tümü bizim için lüzumsuz ve malayani şeylerdi. Bizim tek bir kutsi vazifemiz vardı: iman kurtarmak. Bugün bile derenin altından onca sular akmasına rağmen işçi, işçi hakları, emekçiler, alınteri, emek, eşitlik, özgürlük, sendikal haklar sahiden inandığımız ve mücadelesini verdiğimiz şeyler değil. Kendini aştığını söyleyen en muhafazakar entelektüel için de durum böyle maalesef. İsterseniz takip edin, bu meseleler ihsan Eliaçık gibi birkaç kişi dışında hangi muhafazakar entelektüelin gündemini meşgul etmiş ve dikkatini çekmiş? Kendi kozasını yırtıp ötekine uzanmak, ötekini anlamaya çalışmak bizim nezdimizde atomu parçalamak kadar zor. Ne gariptir, mezkûr hakların işçilere verilmesi için kafa patlatan ve ölümüne kadar bunun mücadelesini veren Karl Marks bize göre büyük deccal idi. Bunu derken hiçbirimiz Karl Marks'tan tek kelime okumamıştık. Ne Das Kapital'den haberimiz vardı, ne Komünist Manifesto'dan. Her şeye rağmen tüm işçilerin ve emekçilerin bayramını kutluyorum.