HERKES ETTİĞİNİN KARŞILIĞINI BULUR!

Hikaye edilir ki, bir gün Behlül Dane Halife Harun Reşid'in Makamına gider ve kendisine bir görev vermesini talep eder. Harun Reşid, Behlül Dane'ye çarşı esnafını denetlemek için muhtesip vazifesini verir. Behlül aldığı yeni görevi icabı hemen çarşıya iner ve bir fırına gidip dört beş ekmek alır.  Ekmekleri alan Behlül, başka bir dükkanda ekmekleri tartınca, ekmeklerin olması gereken gramajın çok altında olduğunu görünce şaşırır. Bir müddet sonra aynı fırına giden Behlül, fırın sahibine selam verdikten sonra, nasıl geçindiklariyle ilgili hal ve hatırını sorar. Fırıncı, bir söylet bin işit misalinde geçtiği gibi; geçim sıkıntısından dert yanar,  iki yakasının bir araya bir türlü gelmediğini, her şeyin çok pahalı olduğu, söyler de söyler! Behlül tamam der ve oradan ayrılır. Behlül başka bir fırına gider, dört beş ekmek almak istediğini söyler... Behlül aldığı ekmekleri hemen başka bir dükkanda tartınca, ekmeklerin olması gereken gramajın çok üstünde olduğunu görür. Bu sefer, ekmek aldığı son fırıncının yanına gider ve geçimle ilgili hal hatırını sorar. Fırıncı, çok güzel geçindiklerini durumunun gayet iyi olduğunu, Allah'a hamd ettiğini, duyunca; eyvallah der ve doğrudan Harun Reşid'in yanına çıkar. Behlül'ün geldiğini gören Harun Reşid, hayırdır Behlül bir şeye canın mı sıkıldı diye sorunca; Behlül, hayır efendim canımın sıkıldığı fala yok, asayişin berkemal olduğunu, herkesin yaptığının karşılığını daha bu dünyadayken gördüğünü, dolayısıyla bana ihtiyacın olmadığını anladım ve istifa ediyorum diye cevaplar. Sonra da olup biten hadiselerden ona malumat verir. Evet, kıymetli dostlar! Kıssadan hisse olarak, Behlül ile Fırıncılar arasındaki gecen diyalogdan ve fırıncılaların uyguladıkları farklı uygulamalarından ötürü yaşadıklarından, her birimiz kendi nefsimiz için çok ders çıkarabiliriz.  Bizi aldatan bizden değildir diye buyuruyor Hz. Peygamber (s.a.v) Bakınız daha çok kazanayım diye hırs ve aç gözlülük yapıp, ekmekten beş on gram çalan fırıncının iki yakası bir araya gelmediği halde, yaptığı yanlışta ısrar ettikçe de batıyordu... Bir kerelik olsun, oturup kendi kendini hesaba çekmeyince de; yaşamı zehir zemberek olmuştu. Diğer fırıncı ise, kendisine kul hakkı geçmesin diye olması gereken gramajdan daha fazlasını ekleyince, bolluk bereket içerisinde yaşayıp gidiyordu. Hem huzuru yerinde, hem de kazancı bereketliydi. Demek ki, bu iş, hadiselere sadece maddi kısmından bakan görür körlerin baktığı gibi değilde, bir de mana gözünden bakmak gerekiyormuş! Haram yiyen ve kul hakkına girenlerin hem bu dünyada hem de âhirette, iki yakaları bir araya gelmeyecek şekilde müflisler olacakları kesindir... Zerre miskal kadar da olsa, başkasının hakkı olan şeylerden çalmak, insana mutluluk yerine hüzün ve üzüntüden başka bir şey getirmez... Az olsun helal olsun demişlerdi büyükler! Aza kanaat etmeyen aç gözlüler, insanların haklarına göz dikerler. Halbuki o, bir ömür boyu, onun bunun hakkından çalıp çırpmakla mutlu bir hayat yaşamayı beklerken; aksine başından bela ve musibetler hiç eksilmeden devam eder. Çünkü malının kaynağına haram katmış. Haram maldan hayır gelmez sözü, boşuna söylenmemiştir. Helal mala gelince, o; kökü derinde, dalları sık, meyvesi tatlı ve gölgesi çok bir ağaç gibidir... Kıymetli dostlar, helal ve haram lokma deyip geçmemek lazım. Helal lokmada şifa ve bereket varken, haram lokmadan dolayı ise, bereketsizlik, huzursuzluk, bela ve musibetlerin ardı arkası kesilmez! Yaşadığımız toplumda, geçim sıkıntısından şikayet eden insanların; bir yönüyle, kazandığı paraları nereden kazandığına ve nerelere harcadığına bir kere bakmaları lazımdır.. Yetişkin çocuğunu sabahın köründe, fırında veya pastanede çalışıyor diye uykudan uyandıran babalar ve anneler; aynı hassasiyeti çocuğunu sabah namazına kaldırmak için gösteremiyorlarsa ( ki çoğunun umurunda değil), oturup düşünmeleri lazım değil mi?. Âziz ve Celil olan Rabbimizin, bunca nimetine karşılık yapılan nankörlüğün ve isyanın, bu dünyada da ahirete de karşılığı olacaktır, olmalıdır da! Bu gün bizim mahallenin salı pazarı olduğu için, pazar yerine gittim. Sebze ihtiyacını bitirince, biraz da yazlık meyve alayım deyip bir dezgaha yanaştım. Kaysı ve erikleri poşete koyarken, başka bir bayanın aynı dezgahtan bir taraftan erikleri yiyip bir taraftan da poşete koyduğunu görünce; inanın onun adına utandım. Yaşlı başlı kadın, utanmadan sıkılmadan, izinsiz o erikleri nasıl midene indirirsin? Var sayalım bu bayan hamileydi ve bir kaç ay sonra çocuğu dünyaya gelecek. Şimdi, daha anne karnındayken haram lokmayla beslenen masum bir çocuk, dünyaya gelince ne yapacağını varın siz düşünün! Tezgah sahibine, bayanın kim olduğunu neden böyle yaptığını sorduğumda, adam; bu daha iyisidir abi dedi, başk pazar yerlerine öyle bayanlar gelip karınlarını doyuruyorlar ki aklın durur dedi... Aman Allah'ım! Şimdi Asayişin berkemal mi yoksa berzeval mi olduğuna siz karar verin. Helal ve haram konusuna riayet etmeyen bir toplumda, huzurun "h"si, barışın "b"si bile fazla olsa gerek! Kalın sağlıcakla efendim. 08 Haziran 2023 Perşembe.