DİNDARLIK VE İNSANLIK

Cuma namazı. Hutbenin konusunu hatırlamıyorum. Farzlardan hemen sonra firar ettim camiden. Harran görevi. Harran Urfa'dan dört-beş derece daha sıcak. Öyle bir yer ki tarih hiç geçmemiş sanki. Her şey o kadar eski, eskisi gibi. Özellikle insanları. Aslında tarih bütün Ortadoğu için aşağı yukarı böyle. Nemrut'un tahtı... Kayalar ve taşlar bin yıllardır aynı ama onların hemen bir kilometre uzağında bulunan insanlarda müthiş bir değişim var. Bir insanın onuncu ceddi döneminde bile o kayalar ve taşlar aynıydı. Belki de kayalar ve taşlar da değişiyordu ama insana göre çok yavaş süren bir değişim bu. Bir zamanlar bütün Anadolu sular altındaymış. Kelebekler gibi bazı varlıkları saymazsak ömrü en kısa olan varlık insanoğlu. 

 

Menzil şeyhinin cenaze merasiminde maşeri bir kalabalık vardı. Seydanın üç oğlu babasına manevi varis oldu. Önce verilen tevbeler iptal edildi. Tevbeler nasıl iptal edilir, anlamak zor gerçekten. İnsanlar her devirde absürde meyleder. Bütün maddi saltanatlar gibi bütün manevi saltanatlar da babadan oğullara geçiyor. Hakimiyet daima bir ailenin elinde. Neden ve bu işe karar veren kim? Tasavvufun en büyük sorunu temellendirme sorunu. Gavs, kutup, üçler, yediler, kırklar, rabıta, keramet, batın, ledün ilmi gibi şeyler Kur'an'ın açık metnine işkence etmeden çıkmayacak olan şeyler. Tasavvuf düşmanı değilim ve mutasavvıfları seviyorum ama mutasavvıflar kadar te'vilin belini kıran, Kur'an'ın açık metnine işkence eden, takla attıran başka kimse görmedim. Ama geniş kalabalıkları ve siyasi erki arkana aldıktan sonra bunlar hiç kimsenin umurunda olmuyor.

 

Gerçekte en büyük sorun yaşamak. Yani yaşamın ve yaşamanın bizzat kendisi. Başka sorun yok. Yazık ki var olmamanın dayanılmaz hafifliği yerine varolmanın dayanılmaz zorluğuna maruz kaldık. "Ne mutlu dünyaya hiç gelmemiş olanlara!" İnsan yapayalnız kalırken bile bazı şeyleri düşünmeye korkuyor. Çünkü 'görünmeyen' bazı ellerin kafanın içindeki o düşünceleri elde edip yetkili mercilere ulaştıracağından korkuyor. Bugün hava inanılmaz sıcak. Cehennem gibi. Belki de yılın en sıcak günü. Klima olmazsa durmak imkansız. Eskiden klima yoktu. Nasıl dayanıyordu insanlar? Maddi sıcaklığı bir bakıma idare ediyorsun çünkü biliyorsun ki doğanın sana karşı bir kastı yok. Daha doğrusu senin hakkında olumlu veya olumsuz bir kanaati yok. Asıl çekilmez olanlar çevrendeki ham, cahil, yoz ve yobaz insanlar. 

 

Bunlar her aydınlığa düşman her karanlığa dost kapkaranlık tipler. Tarihte idam edilen bütün namuslu zekaların idam fermanlarında bunların imzası vardır. Ellerinden gelse düşünen insanları bir kaşık suda boğarlar. Cehaletin kutsandığı bir devirde ve diyarda yaşıyoruz. Cehaleti anlayabilir insan ama cahil olduğundan haberi olmayanları anlamak zor. Onun için bir âlimin en büyük çaresizliği muhatabının böylesi bir cahil olması. Geleneksel dindarlıkta eksik olan şey insanlık. Askeri mantık ile her şeye ayar çekme derdinde: İnsana, doğaya, tarihe. Elinden gelse her tarafı Afganistan yapar. Şükür ki elinden gelmiyor. Kontrol etme, denetleme, yargılama, hesap sorma, baskı kurma, kendinden başkasının yaşam tarzına sıfır tahammülsüzlük. 

 

Geleneksel dindarlık anlayışından çıkabilecek en iyi yönetim şekli diktatörlük. Bir dakika bile klimasız oturamaz ama klimayı icad edenlere "hayvandan aşağı" der. Maddi ve manevi hiçbir şeyde zerre miskal emeği olmadığı halde herşeyi elinde tutma isteği ve ihtirası var. Adam son model arabaya biniyor ve o arabanın icat edilmesinde zerre miskal emeği ve alın teri yok. Kendi helal parasıyla da almamış çünkü hayatı boyunca hiçbir iş yapmamış. Sadece maneviyatı sömürü vasıtası olarak kullanmış. Vaktiyle bir arkadaş şöyle demişti bana: "İnan mübareğin elini öptüm, eli pamuk gibi yumuşaktı, Allah dostlarının elleri bile bir başka oluyor." Şöyle cevap vermiştim: "Elbette pamuk gibi yumuşak olacak. Mübareğin elleri hayatı boyunca bir iş mi tutmuş ki sert olsun?"