İLGİLERİ DEĞİŞTİREN VEHİMLER

İnsanın manevi yapısında manevi bir terazi görevi gören “önem verme” mekanizması yaratılmıştır. İnanç, kanaat ve çıkar temeline dayalı olarak çalışan bu mekanizma bir derecelendirme ortaya koyar. Bunun sonucunda insan karşılaştığı herhangi bir hususta inancı yahut çıkarı ölçüsünde ona önem verir. Önem terazisi, insanın ilgilerini oluşturur. İnsan, inandığı değerlere ya da çıkarı olan şeylere verdiği önem derecesine göre ilgi gösterir.Kişinin inancının güçlü olduğu konuda önem derecesi de yüksek düzeydedir. Buna bağlı olarak ilgi de yüksek olur. İlgiler de davranışları kışkırtan, harekete geçiren kuvvet konumundadır. Çıkar hevesi inancın önüne geçerse, önem derecesi ile ilgiler ağırlıklı olarak çıkar doğrultusunda belirginleşir. Davranışlar da bu yönde ortaya çıkar. İnsan vücudu, hayatta kalabilmesi ve korunabilmesi için havaya suya gıdaya her gün muhtaç olduğu gibi, manevi yapısını temeli olan inancının korunması için de manevi gıdalara muhtaçtır. İman derslerini alması, Kur’an okuması, Kur’an’da ve kâinatta tefekkür etmesi, ibadet, zikir ve tesbih etmesi ve bunları her gün tekrar etmesi imanın selameti açısından zorunludur. Bunun içindir ki Peygamber (ASV) “İmanınızı Lâ ilâhe illallâh ile yenileyiniz” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 359) buyurmuştur. Susuz, gıdasız kalan insan bazı hayati fonksiyonlarını yitirecek, ihtiyaç giderilmezse ölecektir. Çiçeklere, belli aralıklarla su verilmezse kuruyacaktır. Aynı şekilde iman da ibadet, zikir, fikir gibi manevi su ve gıdayla korunmalıdır. Söz konusu bu manevi gıdalardan mahrum bırakılan iman, gittikçe zayıflayacak ve sönecektir.Dünyevi çıkar hevesi zayıflayan imanın önüne geçer, bir süre sonra onun yerini alır. Bu durumda insanın önem ölçüsü ve ilgileri de değişir, dünyevi çıkar doğrultusunda faaliyet gösterir. Susuz ve gıdasız kalan vücut, direncini kaybedip mikropların istilasına maruz kalması gibi, zayıf kalan iman, şeytanların vesvese ve vehimlerinin istilasına uğrar. Bunun sonucunda da önem ve ilgi dereceleri değişir, yüksek sıradan alt sıralara düşer, hatta tamamen sıralama dışında kalabilir. Önemli hususlarda ihmal ve duyarsızlığa yol açar. Unutulmaması gerekenleri unutmaya başlar.Ateşin küllenip görünmez olması ve zamanla sönmesi gibi duyarsızlık ve ilgisizlik önemli hakikatlerin üzerini perdeler yahut kabuk gibi kapatır. Bazen olur ki ibadetlerdeki önemli şart ve kuralları “bir şey olmaz” diye düşünerek ihmal eder. Haramlardan sakınmadaki hassasiyeti azalır, zamanla “haram değil” vehmine kapılır. Farzların ihmal edilmesi ve haramların toplumda yaygınlaşmasında bu vehmin rolü büyüktür. Ayet ve hadislerle sabit bir kısım haramlara karşı toplumda görülen duyarsızlık ve helal imiş gibi bir yaklaşım, yine söz konusu bu vehmin ve ona karşı tepkisizliğin sonucudur. İlgi ve duyarlılığın azalması, zamanla “herkesi kendi durumunda zannetme” vehmini (kuruntusunu) doğurur. Başkalarını da kendisi gibi zanneder. Önem vermediği, unuttuğu şeylere başkalarının da önem vermediğini sanır. Hatta daha da aşırıya kaçarak –hâşâ– Allah’ın da unuttuğunu, buna önem vermediğini vehmeder. Oysa her yıl bahar mevsiminde büyük haşrin küçük bir misalini insanlara gösteren Allah, çiçeklerin, böceklerin en küçük hassas nakış ve desenlerini dahi aynıyla iade etmektedir. Bu dirilişe şahit olan herkes Yüce Allah’ın hiçbir şeyi unutmadığını, ihmal etmediğini görür. O Zat-ı Akdes, insana mahsus unutma, uyuma, uyuklama gibi her türlü kusurdan münezzehtir. Biz unutsak da her şeyi bilen ve kayıt altına alan Allah, unutmuyor; her şeyin hesabını soracak, zerre kadar hayır veya şerrin karşılığı verecektir. Vehimlerden kurtulmak için en doğrusu, Kur’an’dan ve kâinattan “lâ ilahe illallah” derslerine devam ederek imanı yenilemek ve güçlü tutmaktır.