NAMAZI TERKETMEK

Hadis-i şerifinbildirdiğine göre İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Bu temellerden biri farznamazları kılmaktır. Başka bir deyişle namaz, Müslüman olmanın şartıdır.Namazın,İslam’ın diğer şartlardan ayrılan özellikleri vardır. Ramazan orucu tümMüslümanları kapsamayabilir. Hastalar, seferiler, yaşlandığı için tutmaya gücüolmayanlar bu farzdan muaf tutulurlar. Kendisine farz olanlar dahi yılda bir aybu orucu tutarlar; yılın on bir ayı boyunca farz oruç yoktur. Zekât, sadecezenginlere yönelik olup belirlenmiş şartlarda ve yılda bir verilmesi gerekenbir ibadet olduğu için tüm Müslümanları kapsamamaktadır. Hac ibadeti ise ömürdebirdir ve yine belli şartları taşıyan Müslümanlara yöneliktir. Yoluna gücüyetmeyen kimseye hac farz değildir. Ama namaz, ömür boyunca her gün beşvakitte, buluğ çağına gelen akıllı bütün Müslümanlar için farzdır.Hastalıkta,seferde, savaşta hülasa her şartta bu ibadet yapılmalıdır, hayatta olup da namazdanmuaf tutulan hiç bir Müslüman yoktur. Ayakta duramayan,oturarak; oturarak kılamayan yatarak, gözleriyle; buna da muvaffak olamayan,namazınheyetini kalbinden geçirerek kılmak durumundadır. Savaş sırasında cephede bilenamaz terk edilmez, nasıl kılınacağını Kur’an açıkça bildirmektedir: “(Ey Peygamber!)Cephede sen de mü’minlerinarasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit,içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarınaalsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza(düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin,seninle beraber kılsınlar, dikkat etsinler ve silâhlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler,silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gaflet anınızı yakalayıp size ani bir baskınyapmak arzu ederler. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız,silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Ancak yine de dikkatli olun (tedbirinizialın). Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Namazıtamamladıktan sonra, ayakta, otururken ve yatarken de Allah’ı zikredin. Güvenve sükûna kavuştuğunuz zaman namazı dosdoğru kılın. Kuşkusuz namaz, belirlivakitlerde müminler üzerine bir farzdır.” (Nisa,102-103) Demek ki namazkılmamak için hiçbir çare yoktur. Bu nedenle her şartta kılınması gereken veherkesi kapsayan namaz,istisnasız bütün Müslümanların İslam’la bağlantısıolduğu için İslam’ın kendisidir, denilebilir. “Namaz dinin direğidir” hadisişerifi bu açıdan manidardır. Her namaz içinbelli bir vakit tahsis edildiği için, mutlaka vaktinde kılmak esastır. Bunedenle taharet, abdest, kıble gibi namazın şartlarından biri “vakit”tir.Uykudakalmak ve unutmak gibi irade dışı bir şer’î mazeret olmaksızın namazı vaktindengeçirmek, kazaya bırakmak caiz değildir.Ayet-i Kerime, cephede düşman saldırısıtehlikesi altında bile vaktinde kılmayı emrettiğine göre, daha başka hangisebeple kazaya bırakılabilir? Mazeretsiz olarak namazı vaktinde kılmayan birkimsenin daha sonra kaza etmesi, tövbesinin kabulü için bir temennidenibarettir. Kur’an-ı Kerim, “kendilerinenimet verilenler” olarak nitelediği, Rahman’ın ayetleri okunduğunda ağlayaraksecdeye kapanan peygamberler ve onların soyundan gelenleri övgü dolu ifadelerlebelirttikten sonra namazı terk edenleri de şöyle anlatmaktadır:“Onlardansonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesilgeldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.” (Meryem,59) Ayette “namazızayi edenler” tabiri namazı terkedenleri kapsadığı gibi, vaktinigeçirenleri hedef almaktadır. Ayrıca namazı zayi edenlerin çarptırılacaklarıbildirilen “büyük azap” anlamındaki “ğeyyen” kelimesi, bazı hadisrivayetlerinde, Cehennemde namaz suçlularına mahsus bir azap deresinin adıolduğu bildirilmiştir. Namaz ruhungıdasıdır. Vücudun her gün belli öğünlerde tekrar eden gıda ihtiyacı olduğugibi, ruhun da, Allah’ın emri olan her gün beş vakit namazla gıdalanmagereksinimi vardır. Çünkü ruh, Allah’ın üflemesindendir,Rabbini tanımak ve her gün emri olan ibadeti yerine getirmekle hayatını sürdürebilir.Yoksa “Allah’a kul olma”özelliğini kaybedecektir. Bunu bir örnekleaçıklayalım: Yatılı bir okuldakayıtlı olan bir öğrenci, okulun yemekhanesinde belirli öğünlerde gidip yemek almakzorundadır. Yemekhaneye uğramayan öğrencinin başka bir yerden yemeğini aldığı,ya da bu okuldan ayrıldığı düşünülür. Aynı şekilde İslam dininde kayıtlı olanbir kul, bu dinin ruh yemekhanesi olan namazı kılmak zorundadır. Namazkılmıyorsa, bu dinden ayrıldığı ya da ruhunu bu dinin dışındaki yalancıgıdalarla avuttuğu anlaşılır.