HAYATIN ACILARI VE LEZZETLERİ

İnsan çok çeşitli lezzetleri algılama kapasitesiyle yaratılmıştır. Diğer canlıların algıladığı lezzetler büyük ölçüde yeme-içme ile ilgilidir. İnsana ait lezzetler çok çeşitlidir. İnsandaki yeme-içme lezzetleri, algılayabildiği lezzet türlerinin çok küçük bir kısmını oluşturur. Hayvanlarda bulunmayan inanç, merak, ilim, sevgi gibi yüksek duygulara ait lezzetler akılalmaz bir çeşitliliktedir. Bazen bir dostundan aldığı basit bir hediye olağanüstü bir lezzet yaşatır. Hayatın amacı lezzettir. Ancak lezzetler, acılarla anlaşılır. Bu dünya hayatında lezzetler ve acılar iç içedir. Her şey zıddıyla bilinir. Zıtlar olmazsa algılamaya ve bilmeye imkân yoktur. O kadar iç içedir ki, elemin bitmesiyle lezzet, lezzetin sona ermesiyle de elem meydana gelir. Aslında hem elem hem lezzet unsurları, filizlenmeye hazır tohumlar ve çekirdekler gibi insan ruhunda mündemiçtir. Bunlar dış dünyada birbirinden uzak ama iç âlemde bitişiktir. Mesela sıcak denince soğuk da akla gelir oysa bunlar dışarıda yaz ve kış kadar birbirinden çok uzaktır. Dünya hayatındaki elemlerin birçok sırrı vardır. Bunlardan iki tanesini açıklayacağız. Birisi: lezzeti kavramaktır. Bunaltıcı sıcaklar olmazsa serinliğin, dondurucu soğuklar olmazsa sobanın sıcaklığının lezzeti anlaşılmaz. Acılık, tatlığın anlaşılmasını sağlar. Çirkinlik, insan zihnine programlanan güzelliğin gün yüzüne çıkmasını temin eder. Diğeri de: Ahiretteki sınırsız ve mutlak lezzet ve acıların merkezleri olan cennet ve cehenneme hazırlanma eğitimidir. “Dünya ahiretin tarlasıdır” hadisinin bir anlamı da budur. Cennette zıtlık olmadığından lezzet anlaşılmayabilirdi. Elem hiç yok ki lezzet tam olarak anlaşılabilsin. Bu itibarla lezzet ve elemin bir arada bulunduğu bu dünyada bunun eğitimi verilmektedir. Cennette yaratılan insanlığın babası Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva hiç elem tatmadıklarından oradaki sınırsız lezzetleri anlayamamışlardı. Onun için bir ön imtihanla dünyaya gönderildiler. Zaten Cenab-ı Hak, onları yaratmadan önce de yeryüzüne gönderileceklerini kararlaştırmıştı. İnsanı yaratacağını bildirdiği meleklerine, yeryüzünde bir halife tayin edeceğini buyurmuştu. Bu konu Bakara suresinin 30. Ayetinde şöyle ifade edilmektedir:“Bir zamanlar Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.’ demişti. Onlar: ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor, devamlı takdis ediyoruz.’ dediler. Allah da onlara: ‘Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.’ buyurdu.” Demek ki dünya hayatı acıların ve lezzetlerin ahirette algılanmasını sağlayan bir eğitim yeridir. Dikkat ederseniz, büyük bir acı yaşayan kimseler, rahata kavuşunca o rahatlığı daha güzel yaşıyorlar. Acı ve sıkıntı tatmamış kimseler ise lezzetin kıymetini bilmiyorlar. İşte bu kıymet bilmeyişleri, lezzeti tam olarak algılayamamaktan kaynaklanıyor. O halde lezzetlerin algılanma miktarı, onlarla ilgili acıların yaşanmasıyla orantılıdır. Kıtlık yıllarını yaşayanların buğday ekmeğinden aldıkları lezzet ile hiç açlık duymamış olanların aldıkları lezzet çok farklıdır. Oruç tutan Müslümanların yanında iftara yakın vakitte bir parça kuru ekmeğin dahi ne kadar kıymeti vardır, oysa oruç tutmamış bir kimsenin sıcak ekmeğin kokusunu dahi almadığı bilinmektedir. “Tok, açın halinden anlamaz” sözü defalarca denendikten sonra söylenmiştir. Zindana düşenler, tutsaklık yaşayanlar özgürlüğü çok iyi bilir. Şairin Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.. “Yılın en uzun gecesini yıldız falcıları ya da vakit uzmanları ne bilir? Gecelerin kaç saat olduğunu keder düşkünlerine sor” sözü sıkıntıları yaşayanların durumunu ifade etmesi açısından çok manidardır. Aslında insan için en büyük lezzet, Allah’ı tanımaktan gelen lezzettir. Hakiki lezzet imandadır. İnanan bir kimse için, örneğin elmanın ilahi bir iltifat olduğu düşüncesi, elmanın yenmesinden gelen lezzetten daha lezzetlidir. Dünyadaki en büyük lezzet bile elemsiz olarak tekrarlanınca lezzetlik özelliği kaybeder. Hatta amaçlanan lezzete kavuşma özleminin, ona kavuşunca algılanan lezzetten daha fazla lezzetli olduğu anlaşılmıştır. Bunu yaşayarak fark edenler, “Özlem, kavuşmaktan daha lezzetlidir” demişler. Ahiret lezzetlerine ilgiyi çevirmek için, yaratıcının tasarımıyla dünya lezzetleri bekleneni vermemektedir.