CERBEZE

Bu dünyada hayır ve şer, güzel ve çirkin iç içe yaratılmıştır. Çünkü her şey zıddıyla bilinir. Bu nedenle her şeyde olumlu, güzel ve matlup özelliklerin yanında olumsuz, çirkin ve istenmeyen özellikler de bulunur. Küçüklük ve büyüklüğü oranında söz konusu bu olumlu ve olumsuz özellikler de büyür ve küçülür. Her gülün dikeni, her sevimli çocuğun yaramazlıkları ve rahatsız edici ağlaması vardır. Her evin helâsı, her şehrin çöplüğü vardır. Güzel ve kötü özellikler maddi eşyada bulunduğu gibi, manevi varlıklarda da bulunur. Her güzel huylu insanın az da olsa kötü huyları ya da zaafları da bulunur. Müslümanda kâfir vasıflar, kâfirde Müslüman vasıflar bulunabilir. Doğduğunda anne sütünden başka hiç bir şey yiyemeyen bebek, büyüdükçe dişleri çıkar, ağız yapısı, sindirim sistemi değişir. Buna göre farklı yiyecek ve içecekler alır. Bununla orantılı olarak midesi ve tuvalet ihtiyacı da büyür. Aile büyüdükçe sorunları arttığı gibi, toplumlar büyüdükçe ve kalabalıklaştıkça sorunları ve sıkıntıları da büyür. İyi özellikleri daha ağır basan ve “iyi” olarak nitelenen bir şey büyüdükçe pek dikkate alınmayan olumsuzlukları da büyür. Şehirler büyüdükçe, kanalizasyon şebekesi ve çöplükleri de büyür. Aslında şehrin büyüklüğüne oranla yine küçüktür ama dikkat yalnız oraya toplanırsa çöplüğü çok büyük görür. İnsan hep iyi tarafına odaklandığı için, küçükken fark edilmeyen olumsuzluklar büyüdükçe fark edilmeye başlar. Bunu görenler “eyvah bu olumsuzluklar yoktu, nereden çıktı?” demeye başlarlar, o iyinin bozulduğunu sanırlar. Aslında bütüne göre bozukluk oranı azdır. Ancak iyi olan çoğunluk normal karşılandığı için az olduğu halde kötü sırıtır, dikkat çekici bir tarzda belirginleşir. Bu nedenle az kötülük çok sayılır. Bir elmanın çürük olan onda biri küçücük bir parçadır ama yüz elmanın onda biri on elmadır. Bu tamamen çürük on elmayı gören, çok çürük bulunduğunu zannederler. Bu zannı sağlayan etkenlerden en önemlisi, insandaki aklın kendini beğenmişlik derecesinde aşırı şekli olan “cerbeze” adı verilen yanıltıcı ve hilekâr halidir. Gerçekte akıl, hikmeti ve en mantıklı olanı gösterdiği halde, cerbeze durumunda hak ile batılı birbirine karıştırır; her şeye iyi tarafından değil, kötü tarafından baktırır, kötülükleri büyütüp iyilikleri kaybettirir. Cerbezenin en belirgin özelliği, bir şeyde kötü bir ferdi bulunca, diğer fertleri onunla karşılaştırarak hileli ve yanlış bir kıyasla bütünü kötü göstermesidir. Cerbezeyi en kapsamlı şekilde tanımlayan Bediüzzaman’a göre, cerbeze zalim bir hâkimdir, ihtilafın sebebidir, tenkit fikrine ve bedbinliğe (her şeye kötü bakmaya) dayanır. Her şeye siyah bir perdeyle bakar. Zaman ve mekânda birbirinden farklı şeyleri toplar, bir yapar. (Munazarat, 72-74) Cerbeze, insanı küfre dahi düşürebilir. Örneğin Mutezile imamları, cerbezenin etkisiyle, “Şerrin yaratılması şerdir” şeklinde düşünmüşlerdir. Buna dayanarak da “Pis şeylerin yaratıcısı Allah değildir” ve “her kul kendi fiillerinin yaratıcısıdır” diyerek Allah’ı pisliklerden tenzih edelim derken, şirk içine düşmüşlerdir. Oysa şerrin yaratılması şer değil, ona tabi olmak şerdir. İnsan için şer olan bir şey, diğer yaratıklar için hiç de şer olmayabilir. Sınavdaki bir öğrenci için ders kitabını açıp bakmak kopyadır ve bu da kötüdür, cezayı gerektirir. Ancak sınavda olmayan kimseler için aynı işlem kötü değil, iyidir, övgüye layıktır. İnsanın iğrenç gördüğü pislikler, bitkiler için güç veren besindir. Bu itibarla, yaratılış noktasında, yalnızca insan baz alınarak yapılan değerlendirmeler yanlıştır. Öfkeli İki kişinin kavgasını ayıran iyiliksever kimseler, büyük faciaların önüne geçerler.Aynı şekilde iyilikler, şerlerin aralarına girip tahribatlarını engeller ya da tamir ederler. Fakat cerbeze, bir kimsenin iyiliklerini yok sayıp sadece kötülükleri dikkate alarak o şahsı ağır bir cezaya müstahak görür. Bu ise büyük bir zulümdür. Demek ki cerbeze hem küfre, hem zalimliğe sebep olmaktadır.