ÖDÜNÇ HAYATLAR

Yaşamışolduğumuz hayat ne kadar bize ait, ne kadar sarıyor hayat bizi, ne kadarsıcaklığını hissediyoruz, ya da biz ne kadar kendimizi yaşamış olduğumuz hayataait hissediyoruz? Yaşamak durumunda kaldığınız hayat sizin mi? Bizim için başkalarınınbiçmiş olduğu bir hayatı mı yaşıyoruz? Sorular çoğaltılabilir, bizim busorulara vereceğimiz cevaplar yaşamış olduğumuz hayatla ilişki biçimimizi deortaya koyacaktır. Bugün insan kendi hayatını değil başkalarından ödünç aldığıhayatları yaşıyor. Modern insanher alanda kendinden uzak, her alanda kendisine sipariş edilmiş hayatlarıyaşamak durumunda, her alanda ödünç hayatlardır yaşanılan. Tüketimalışkanlıkları ödünç; ne sunuluyorsa onu tüketiyor, fikirleri düşünceleri ödünç; nasıl düşünmesiisteniyorsa zihni bu sınırlar bağlamında düşünüyor. Bakışı, yaklaşımı, idrakiödünç; baktığı yer kendisine ait değil, durduğu yer, yaklaşımını belirleyennokta-i nazar, kendine ait değil. Başkalarının aynasından bakıyor hayata kendiaynalarını kırmış. Evet; “İnsan kendi dünyasını değil, başkalarının dünyasınıyaşıyor.” Yemesi, içmesi, giyim tarzı,oturduğu konutu, bindiği arabası her şeyini başkaları belirliyor. Her yanıylaödünç hayatlar yaşıyor çağın insanı. Başkaları için yaşıyoruz, başkaları için giyiniyoruz,başkaları için konuşuyor, başkaları için dinliyoruz. Kendimizi; kendimize vekendi dünyamıza ait kılamıyoruz.Hep sipariş üzerinize oluşturuyoruzhayatları. Ve sonuç ödünç ve sipariş hayatların girdabında insan her geçen gündaha fazla yalnızlaşıyor. Her geçen gün daha fazlahuzursuz oluyor. Ödünçhayatların insanı, tüketiyor; hayatı tüketiyor, insanı tüketiyor umudutüketiyor, iyiliği tüketiyor, güzelliğitüketiyor. Kendini tüketiyor. Ödünç hayatlara verdiği ödünlerle daha bireksiliyor insan, daha bir azalıyor, dahabir küçülüyor… Bugün;insan, insanlık, dünya, çağın ağına takılmıştır, çağın ağları tarafındanörülmüştür her taraf. Bakın bu konuda, Yusuf Kaplan’ın tespitleri kaydadeğerdir. “İnsan, özünü ve sözünü, dilini ve gözünü, idrak kapılarını ve görmebiçimlerini yitirdi: Kendini de, dünyayı da başkalarının gözüyle, gözlüğüylegörüyor: Ödünç gözlerle, ödünç perspektiflerle, ödünç kavramlarla yaşıyor ya dayaşadığını sanıyor.O yüzden kendini ve kendi dünyasını, kendinde ve dünyasındayaşamıyor, başkalarını ve başkalarının dünyasında yaşıyor.Ödünç ve dolayısıylasahte hayatları yaşıyor ç/ağdaş insan: Başkalarının sırtından yaşıyor.Başkasıolarak yaşıyor kendini. Kendinde değil başkasında insan. Çağda değil, devâsâbir ağ'da! Kendi yerinde değil, başkasının yerinde ve başkasının yerineyaşıyor.” Kızılderili; beyazadamın getirdiği aynalardan kendimize baktığımız an yenildik, demişti.Yaşadığımız hayat bizim değil, başkalarının yorumladığı bir hayatı,başkalarının istediği gibi yaşıyoruz. Başkalarının reçeteleriyle bakıyoruzhayata, başkalarının reçeteleriyle sorunlarımıza çözümler getirmeye çalışıyoruzsonuç; sürgit bir patinaj hali. Mesele kendi hayatını yaşayabilmekte, kendiperspektifini, kendi dünya görüşünü, ortaya koyabilmekte: insan; kendibakışını, kendi yaklaşımını, kendi nokta-i nazarını ortaya koyabilirse ancak ozaman daha iyi bir manzara ile karşılaşabilecektir. Ödünç ve sahte hayatlaryaşıyoruz; ödünç hayatlar bizimutmain kılmıyor, ödünç hayatları yaşarken ödün veriyoruz hayatlarımızdan,kendimizden ödün veriyoruz, oysa ödün vermeden yaşanmalı hayat ve ödün vermedenyaşayabilmeli insan… vakilli@hotmail.com