TEKNOLOJİ ASRINDA GÜNAHTA YARIŞANLAR

Yaşadığımız çağ, insanların ne kadar da kolay yoldan çıkıp sapıttıkları bir çağ… Günah ve haramların işlenmesi, belki de günümüzde sıradanlaştığı kadar; hiçbir devir ve zamanda sıradanlaşmamıştı! İşin ehli olan olmayan, bilen bilmeyenlerin, her konu ve fikirhakkında konuştukları, fikir ve kanaat beyan edikleri, başkalarını bolca eleştirenlerin; kendi nefislerinden başka kimseyi beğenmeyenlerin bol olduğu, sosyal medyada ve sosyal hayattakalabalık kitlelerin günahta,ilkesizlikte ve başıboşlukla yarıştıkları bir süreçten geçmekteyiz. Müslümanlar olarak, her zamankinden daha ziyade; tüm konu ve meselelere karşı, daha dikkatli, daha hassas ve daha temkinli davranmak, hareket etmek ve gerekmedikçe boş yere gündemi meşgul edenmeselelerden uzak durmak zorundayız… Teknolojinin insan hayatına girmesiyle birlikte, uzun mesafelerin kısaldığı; dünyanın küçük bir köy haline geldiği ve birbirlerinden on bin kilo metrelerce uzaklıktaki insanların, otuz cm. yakınmış gibi canlı görüşüp irtibata geçmelerini sağlayan imkân ve olanakların; insanlar tarafından birer nimet olarak bilinmesi ve onu kötü emeller için kullanmamaları gerekirken, tam aksine, bütün bu imkânlar çoğu insanların yoldan çıkmasına ve sapıtmasına neden olduğunu üzülerek görmekteyiz. Sosyal medya vasıtasıyla; birçok gencin ve orta yaştaki insanların; arkadaşlık adı altında, kötü yollara düştüklerini, tecavüz ve buna benzer hadiselerebulaştıklarını, nahoş, aile ve toplum ahlakına mugayir vakaların bolca meydana geldiği, iffet ve hayâ duygusunun her geçen gün daha da azaldığını görmekte ve seyirci olmaktayız… Nimet ve imkanların çoğalması, insanların ve toplumların daha iyilik sahibi ve erdemli olmalarını sağlamasına sebep olması gerekirken; tam aksine, nimetin ve imkanın çoğalması, insanları adeta günahlarda yarıştırmaya ve istikametten sapmaya sevk ettiğine sebebiyet vermektedir!... İnsanlık tarihi boyunca, birçok peygamberin; yoldan çıkıp sapıtan toplum ve kavimlere gönderildiği bilinmektedir. Efendimiz (s.a.v)’den sonra kapanan ve son bulan Risalet kapısı; kıyamete kadar gelecek olan insanların İslam dininin ilke ve prensiplerine göre yaşamalarını yüce Allah emretmiştir. Ne ki, zaman zaman, insanlar ilahi ikazları unutmuş, ya da kulak ardı etmiş; şeytan ve nefislerinin tuzaklarına düşüp perişan oldukları görülmüştür. Günümüz dünyasında, özellikle İslam âlemine baktığımızda; manevi anlamda durumun çok vahim ve içler acısı olduğunu müşahede etmekte, ve gizleyemeyiz. Nassı Kur’an ile yasaklanmış ve haram kılınmış olan; faiz, kumar, zina, karaborsa, yalan, hile, adam kandırma, tecavüz ve hırsızlık gibi insan onurunu yerle yeksan eden fiil ve davranışların; toplumda merhametsiz, acımasız ve güvensiz insanların çoğalmasına sebep olan hareket ve davranışların; daha çok neden Müslüman toplumların olmazsa olmazları haline geldi?… Çok yazık! Kur’an, Hadis, icma ve kıyas gibi, İslam dininin dört temel esasının Müslüman toplumlar arasında baz alınmadığından dolayı, yaşadıkları yerlerin idare mekanizmalarında beşer kaynaklı kanunlarla insanların idare edilmesi; beraberinde rehavet ve kayıtsızlık gibi insanları günaha karşı daha müsait hale getiren etkenlerin çoğalmasına sebep olduğunu söyleyebiliriz. Yaşadığımız şehirlerin, sokak ve caddelerin İslam beldelerinden daha çok ecnebi şehirlerine benzediğini nasıl inkâr edebiliriz ki? Park ve caddelerde kol kola yürürken, hiç kimseden çekinmeden utanmadan öpüşen gençlerin, sarmaş dolaş olannamahrem kimselerin çoğaldığı, birçok yerde görülen sıradan işler haline geldi. İnsanların adeta, günahta yarışıp kıyamete hazırlanmak için bir sürece doğru koştuklarını sezmek için; çok arif ve bilgili olmaya gerek mi kaldı sanki?. Özellikle lise ve Üniversite ortamlarında, gençlerinbirçoğu arasında günahların sıradanlaştığı günümüzde; insanların günahlarda yarıştıklarının alameti değildir de ya nedir?. Dün İslami hassasiyetleri olan birçok insanın, zamanla para ve makamla tanıştıktan sonra; doksan derecelik bir dönüşle, eski iddia ve yaşam tarzlarının üzerine kalın çizgiler çekercesine, yeni yeni çevreler ve arkadaşlar edinmeleri; namahrem ortam ve çevrelerde bulunmaktan sakınca ve beis görmemeleri, onların da günaha karşı müsait hale geldiklerinin bariz bir işareti değil midir? Doğup büyüdüğü semt ve muhiti, çocukluğunun geçtiği sokakları, oturduğu mahalleyi; fakirken ölümüne savunan, ama zengin olduktan sonra yeren, beğenmeyen, daha elit tabakaya mensup insanlarla hemhal olmayı çağın gereklerinden ve medenice gören, eski ortamına ait ne varsa hepsine birden dudak büküp, beğenmeyenlerin çoğaldığını görürken, üzülmemek elden mi?. Peki, neden oldu tüm bunlar? Kendimiz iken, kendimizden geçtik. Taviz vermezken, taviz üstüne taviz verdik. Mekruhları dahi kabul etmezken, haramlara bulaştık. Yalan dolan, hile, dalavere, adam kandırma, siyasi rant, ihale gibi işlerle işimiz gücümüz olmazken, tanışınca bunlarla mazimizden vaz geçip yeni (!) bir hayat sayfası açtık kendimize. İşte o sayfa ve sayfalar, günah galerimizi oluşturan kara sayfalarımız oldu. Ama biz bir kere kendimizden geçmiştik ya, makam, kariyer, elit ortam, zengin çevre ve muhit, çevremizi oluşturan ve bizi şişiren kalabalık kitleler; takoz gibi yolumuzu kapatmıştı ve biz yeniden kendimiz olmak için adım dahi atacak mecali bulamıyorduk kendimizde!... Evet, teknoloji çağında ve asırda; günahlarla yarışanların çoğaldığı bir süreçten geçmekteyiz… Az bir kesim, bunun dışında olsa da; hepimiz aynı geminin yolcuları değil miyiz? İnsek bir türlü, binsek bin türlü. Evvelimiz ve ahirimiz hayr olsun. Vesselam. 01 Ekim 2018.