NASIL GÖRÜ(NÜ)YORSUNUZ?

Kendini nasıl görüyorsan, başkaları da seni öyle görür.” Paul Ardeni Şahsınıza karşı bakışın ne olduğunu merak ediyor musunuz? Başkalarının sizi nasıl gördüklerini anlamak için; Nasıl görünüyorum? diye sorar mısın? Ya da başkalarını hiçbir şekilde umursamayanlardan mısınız? Genellikle herkesin dediğini, bize nasıl baktığını, bizi nasıl gördüğünü merak etmeyiz ya da umursamayız. Ama gene de değer verdiklerimizin ve kendimize yakın hissettiklerimizin aynalarından kendimize bakmanın ya da en azından belki kendimizi kendimizin dışındakilerin terazisinde tartmanın, kendimiz ile ilgili kendimize göre yapmış olduğumuz değerlendirmelerin daha sağlıklı olmasını sağlayabilecek önemli bir husus olduğunu ifade edebiliriz. Nasıl görüyorsanız öyle görünürsünüz, nasıl bakarsanız öyle bakılır, nasıl duyarsanız öyle duyulur, nasıl yaklaşırsanız öyle yaklaşılırsınız. Çokça başkalarının tavırlarından yaklaşımlarından, bizi görme biçimlerinden rahatsızlığımızı ifade ederiz. Ve her seferinde; biz haklıyızdır. Başkaları; haksız, yanlış, çirkin ve kötüyü temsil ederken, biz; iyinin, doğrunun, güzelin ve hakikatin temsilcisi oluruz. Ama bir türlü aynayı kendimize çevirmeyiz daha doğrusu çevirmek istemeyiz. “İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar. Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar. Neye nasıl bakarsan, o da sana öyle bakar..." Bakın işte, Mevlana derde derman, sadra şifa olanı ifade ediyor. Çok basit aslında ya, basit olanı kaçırıyoruz. Hep kendi tarafımızdan, kendimize yontarak bakıyoruz. Oysa bir de başkasının nasıl baktığını düşünebilsek, kendi özeleştirimizi yapabilsek… Ne diyoruz; başkalarının şahsımıza yaklaşım biçimlerinden rahatsız olmak yerine, kendimizin başkalarının bakış açılarını nasıl yargıladığımızı dahası mahkûm ettiğimizi doğru bir şekilde değerlendirerek bakış acısından kurtulabilmemiz gerekiyor. Bu böyledir; bakış açısını düzeltmeyenlerin bakış acısı çekmeleri bitmeyecektir. Manzaradan şikâyet etmek yerine nazarımızı düzeltmemiz gerekiyor. Yamukluğu her zaman baktığımızda aramak yerine, kendi bakışımızda yamukluk olabilir mi diye sorabilmek… Sonuçta iş yine dönüp dolaşıp; kendini bilmeye varıyor. Kendini bilmek için önce tanımak gerekiyor. Peki, tanıyabilmek için ne gerekiyor? Tanımak için tanımlayabilmek. Kendimizi tanımlayabiliyor muyuz, eksikliklerimizin farkında mıyız? Eksikliklerimizle birlikte kendimizi tanıyabilirsek, kendimizi çok yönlü bir tanımlama cesaretini ortaya koyabilirsek gerçek manada bir varoluş imkânına da sahip olacağız. Zira kendimizi ele alıp eleştirmediğimiz, özeleştirisini yapamadığımız hiçbir hususu düzeltme zemini de olmayacaktır. Önce ne olduğumuzu bileceğiz. Ve olamadıklarımız üzerinden bir düzeltme faaliyetine girişeceğiz; dedik ya önce kendimizi düzelteceğiz. Unutulmamalı ki; Kendimizi düzeltmeden hiçbir şeyi düzeltemeyiz. Yazımızın başlığına dönersek; nasıl görüyorsunuz? Nasıl görüyorsanız öyle görüneceksiniz. O yüzden her şeyden ve herkesten önce, kendimizi nasıl gördüğümüze, nasıl göründüğümüze, yaklaşım biçimimize odaklanmalıyız. İyi görünüz efendim, unutmayın iyi görürseniz iyi görünürsünüz, güzel bakınız ki güzel bakılasınız… İyisi mi sözü daha fazla uzatmadan, Derviş Yunus’un harika nasihati ile bitirelim; Cümleler doğrudur sen doğru isen Doğruluk bulunmaz sen eğri isen