HİKMETSİZ HÜKÜM AKİM KALIR

Sürekli her şeyde bir hikmet vardır dediğinden dolayı, yaşlı bir ermişe halk arasında hikmet baba diye hitap edilirdi. Hikmet baba namıyla maruf zatın, gayri Müslim ve hikmet babaya taan besleyen bir komşusu vardı. Hikmet babayla aynı mahallede ikamet eden ve kimi kimsesi olmayan başka bir genç vardı ki, bu da Müslümandı... Gel zaman git zaman derken, söz konusu gencin askerliğe gitme zamanı gelip çatar. Genç askere gidecek gitmesine de, çok sevdiği bir yüzüğü vardır ki; hikmet babadan başka kimseye güvenmediği için götürüp ona emanet eder. Tam da o esnada, Hikmet babanın gayri Müslim olan komşusu; askere gidecek olan genç ile Hikmet baba arasındaki konuşmaya kulak misafiri olur. Genç, yüzüğünü Hikmet babaya emanet ettikten sonra oradan ayrılır. Hikmet baba da, yüzüğü evdeki kızına verip ve kızına; yüzüğü kapaklı pencereye koymasını söyler ve ardından da, her şeyde bir hikmet vardır sözünü tekrarlar!... Hikmet babanın, gayri Müslim olan komşusu bir gece karanlığında gelip, pencereyi arkadan delip yüzüğü çalar ve götürüp denize atar. Ardından da, alay edercesine şimdi görürsün hikmeti mikmeti diye ayrılır. Gel zaman git zaman, derken bir gün Hikmet baba balıkçılar semtine uğrar canı balık çeker. İhtiyacı kadar balık alıp eve doğru yola revan olur. Evine varınca, evdekilere al şu balıkları pişirin de akşam yiyelim ve ardından da; her zaman, her şeyde bir hikmet vardır dediği hikmetli sözünü söyler. Hikmetinden sual olunmaz yüce Allah, her şeye kadir olduğu için; burada da, yüceliğinden başka ilah tanımayan Hikmet kulunu mahcup çıkarır mı hiç??? Evin hanımı balıkları temizlerken, bir balığın karnından bir yüzük çıkmaz mı? Evet, evet bir yüzük balığın karnından çıkar. Ve hanımı, yüzüğün; askere gidince emanet ettiği yüzük olduğunu hayal bile etmeden, getirir Hikmet babaya teslim eder. Hikmet baba da, hanıma aynen olduğu gibi; al hanım şu yüzüğü kapaklı pencereye koyuver ve her şeyde bir hikmet vardır sözünü de ilave eder. Günler ayları, aylar seneleri kovalar ve yüzüğün sahibi olan genç, askerden gelir. Birkaç gün aradan geçtikten sonra, Hikmet babasını hem ziyaret etmek hem de çok sevdiği yüzüğünü almak için; Hikmet babanın evinin kapısına gider. Müsaade ister ve içeri girer. Hoş beşten sonra, yüzüğünü Hikmet babadan ister. Hikmet baba ise, evdekilere o yüzüğü getirin diye seslenir. Tabi bu arada, Hikmet babanın gayri Müslim olan komşusu da olayı yakından takip etmeye başlar. Nede olsa yüzüğü çalmış ve denize atmıştır ya. Şimdi ne yapacak hikmet baba, yüzüğün yerinde olamadığını görünce, Hikmet baba gence karşı mahcup olacak güya; o da sevinçten parmaklarını ısırır. Hani bir söz vardır, bu kadarı da olamaz canım diye!... Tam da öyle bir şey oldu. Evin kızı veya hanımı, elini kapaklı pencereye uzatır ve yüzüğü alıp Hikmet babaya verir ve Hikmet baba da, emaneti sahibine teslim eder. Sonra da, her daim söylediği sözüyle sohbetini hatimeye kavuşturur. Evet, her şeyde bir hikmet vardır sözü; söylem ve eylemleriyle Rabbine sadakatle bağlı olan Hikmet babayı bir kez daha doğrulamış, Hikmet babaya taan eden gayri Müslim olan komşusunu perişan etmekle kalmamış, üstüne adamın Hikmet babanın ellerine kapanıp Müslüman olmasına vesile olmuştur... Şimdi kıssadan hisse zamanı!... Kainat kitabına hikmet nazarıyla bakan, eşyanın hikmetine vakıf olmaya namzet olan her Müslümana gerektir ki; Hikmeti düşünülmeden verilen hükmün daima akim kalacağını bilmesidir. Evet, Hikmetsiz hiçbir şey yoktur. Aziz ve Celil olan Rabbimiz, her bir şeyi yerli yerinde ve bir hizmete mebni olarak hakketmiştir... Sabır, insanın olaylar karşısındaki metanet duruşunun diğer adıdır. Zaman en güzel müfessirdir sözü, Hikmet ehli olan zatların; başlarına gelen her bir hadiseye hemen müdahale etmeyip; vardır bir himet'i sebebi deyip onu zamana bırakma eylem ve erdemliğidir... Bir erene sorarlar, efendim zekâtı nasıl verelim diye? Eren, cevap verir: size göre mi bize göre mi? Aman efendim, zekâtın size bize göresi var mı dediklerinde? Eren, evet zahiri hükme göre; 40’ta 1, %2,5 tur. Ama bize göre (hikmet) ihtiyaç fazlası hepsini vermek lazımdır demekle, hikmetle taşı gediğine koyar. Ey sevgili kari, Unutmayalım ki; her şey Allah'ındır ve her şeyin tasarruf hakkı da Allah'a aittir. Mülk sahibinin Mülkünde, emanetçi olup da cimri olmak, be bahtsızlık olmaz mı? Yoktan var edip, sonra vardan yok eden ve yeniden topraktan var edecek Rabbi Rahimimize kulluk yapmaktan bizi alıkoyan şeyleri terk etmenin zamanı gelmedi mi? Bunca nimet ve ikram rağmen, nankörlük, basiretsizlik ne kötü, ne acıdır... Kalın sağlıcakla efendim…