ALLAH İMHAL EDER AMA İHMAL ETMEZ

Özellikle mezar taşlarına yazılan şu cümleler, birçok şeyi özetler mahiyettedirler: Bu gün bana, yarın sana. Evet, hiç kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz. Ama bu dünyada, ama ebedi alemde!... 2011 yılında başlayan sözde Arap baharı, tamamıyla Emperyalistlerin global bir oyunuydu. Bu oyunda oynayan aktörlerin çoğu, bu kadim coğrafyanın suyu ve ekmeğiyle büyümüş olan içimizdeki; batıl batının uşaklığını yapan hasta ruhlu ajanlarıydı. Kendi devletine ve milletine, kandırmaca imtiyaz karşılığında ihanet edenlerin sonu; acı ve sıkıntılarla son buldu/bulmuştur bulmaya da devam edecektir. Çünkü Emperyalist güçler; kullandıkları kimselerin son kullanma tarihleri geldiğinde, onlar ortadan kaldırmaktadır... Bildikleri gizemleriyle mezara girmektedirler. Yani, helvadan put olan zavallıların, put olmalarına sevinmelerinin süresi; onları imal edenlerin acıkmalarına kadardır. Evet, Aziz ve celil olan Allah, geciktirir ama asla ihmal etmez. Zalimlerden ve onlara çanak tutanlardan mazlumların intikamını almaktadır. Hafızalarımızı tazeleyip ve sadece son on yıl öncesine baktığımızda, Irak’a Amerika keferesini davet edenlerle, Libya ya İngiliz ve Fransızları davet edenler aynı kaynaktan beslenen batının satılmış itleriydi. Suriye’yi kan gölüne çeviren ve milyonlarca insanın hayatının kararmasına sebep olanlar yine onlardı. Sözde Demokrasi ve Özgürlük mücadelesini verdiklerine inandırılan zavallı herifler; cellatlarına aşık olduklarından haberleri hiçbir zaman olmadı. Taki de harab-ül Basra vuku buluncaya kadar. O zaman da iş işten çoktan geçmiş okuyordu. Devlet parçalandıktan, insanlar öldükten, çocuklar yetim, kadınlar dul kalıp ve birçoğunun ırzı kirlendikten sonra; hangi özgürlük bu yaraları tedavi edebilirdi ki? Mısırda ihvan-ı Müslimine, İngilizler adına dünyayı zindana çeviren başta kral Faruk ve halefi Abdulnasır gibi kukla yöneticilerin sonu hüsranla bitmedi mi? İmam Hasab Elbenna, Seyyid Kutub, Abdülkadir Udeh ve Yusuf Talat’ın katilleri; öyle sanıldığı gibi çok da yaşamadılar ve bu gün hala telinle yad edilmektedirler. Ama Allah yolunda canlarını veren Şehitler, hala ümmettin gönüllerinde yaşıyor ve daima minnetle hayırla rahmetle anılıyorlar. Biraz daha yakın tarihe baktığımızda, seyyar istiklal mahkemelerinde; binlerce masum insanı binlerce âlimi, şahit ve delile gerek duymadan darağaçlarında asılma ve idam fermanlarını imzalayan üçlü alilerin akıbetlerinin çok elim sonlandığını görmekteyiz. Evet, hak yolda ölenler, kendi katillerinden daha fazla yaşadılar/yaşıyorlar/yaşayacaklardır. Nemruda, Firavun Haman ve Karuna; İlmini kötüye kullanan Bela ne oldu? İlâhlık taslayan nasipsiz Firavuna Kızıldeniz mezar olmadı mı? Aynı akıbet Zalim Nemrudun başına gelmedi mi? Servet ve ihtişamıyla kibirlenen Karun hazinleriyle yere gömülüp yok olmadı mı? İlmini kötülüğe alet eden Bel ın dili göğsüne kadar uzatılıp ibret-i alem olmadı mı? Zalimlerin zulümlerine, üç günlük dünya menfaati karşılığında; HAKKA batılın kisvesini giydirmeye çalışanlar şimdi neredeler? İslam âlemini bir zamanlar, kan gölüne çevirip ve Bağda da yüz binlerce insanı katledip, kütüphanelerini yıkıp kitap ve insan cesetlerini Dicle nehrine atarak; nehrin günlerce kan ve mürekkep renginde akmasına sebep olan Cengizler Hulagu hanlar neredeler. Evet, Aziz ve Celil olan Allah imhal (tehir eder) eder ama asla ihmal etmez. Fırsat tanır kullarına ve onları sınar. Mal verir, evlat verir, makam ve mevki verir, şöhret ve n verir; güç ve otorite verir ve onu imtihan eder. Kendisine verilen imtiyazları gerektiği gibi kullanmayanlar, kısa bir süre onaylandıktan sonra bütün var yoklarını kaybedip tarih sahnesinden silinip giderler. Semud, Ad, israil, Samiri, Eyke halkı, Kureyş müşrikleri; vs. Hani şimdi hiç birisinden eser var mı? Tabi geride kalan yıkık enkaz ve moloz bu yığını fani olan eserlerinden gayri! Aziz ve Celil olan Allah, mülkün tek sahibidir. İnsanlara vermiş olduğu dünya metaı ise, kullarını sınamak içindir. Peki, ibret alanımız var mı? Dua ile…