HAKKI DUYUP İCABET ETMEMEK?

İslam âlemi, bir taraftan savaş ve katliamlarla çalkalanırken; ümmetin yetiştirmiş oldukları çocukları ise Yahudi ve Hıristiyanlar taklitetmede, yarış halindeler adeta. “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” özlü sözün gereği olan şuurun; katledildiği asırlaroldu neredeyse. İsrailoğullarının, Musa (a.s)’a: “Duyduk ama isyan ediyoruz derken; Allah’ın Ulûhiyetine başkaldırmakla birlikte aynı zaman da, yoldan çıkıp aşağılık olmayı kabullenmişlerdi. Peki, neydi onları yoldan çıkaran? Şimdi Müslüman mahallesinde bırakın salyangozun satılmasını; Şarabın, kumarın, zinanın, faizin ve fuhşun daniskasının reklamları; resmi ellerden yapılmakta ve insanlarkötülüklere teşvik edilmektedir. Bizim ellerde şöyle bir söz söylenir durur: “Adamın biri arkadaşına: yahu benim a… senin ….ı ……e. Bulmuş dediğinde; arkadaşı da ona, peki, senin ….nin orda işi ne? Hani, Cuma hutbelerinde,veya gerek farklı ortamlarda; faizin, kumarın ve zinanın haram olduğunu söyleyen hatiplerimiz çoğunlukta. Peki, bir Allah’ın kulu kalkıp da; yahu kardeşim, faizin, kumarın ve zinanın Müslüman memleketinde ne işi vardemesi gerekmez mi? Birkaç gün sonra Hıristiyanların yılbaşı gecesi olan Noel kutlamalarının yapılacağı 31 Aralık 2018 gecesinde bakın ne melanetler işlenecektir. Devletin resmi makamları bir taraftan dinen haram olan şeyleri üretir ve teşvik ederken; diğer taraftan vatandaşlarına işlemeyin, diye nasihat (!) etmekte. Bu gibi tutarsızlıklarla, bu memleket daha çok felaketten felaketlere sürüklenecektir. Müslüman bir toplum isek, Allah’ın Müslümanlara yasakladığı haramların bizde işi ne? Peki, neyiz biz? Hakkı duydukları halde, isyan eden toplumların milletlerin ve kavimlerin; Allah tarafından farklı farklı cezalarla cezalandırması kaçınılmazdır. Tıpkı bizden önceki kavimlerin başına getirdiği gibi! Şimdi terörden, cinayetlerden, tecavüz hadiselerinden; can güvensizliğinden ve huzursuzluktan dert yanmamızın altında yatan sebeplerinbizden kaynaklandığını, neden hala anlamak istemiyoruz? Bir millet kendi durumunu değiştirmediği müddetçe, Allah onların durumunu düzeltmez. Yani, Allah onlara yardım etmez ve onları kendi kötülükleriyle baş başa bırakır… Kumarhaneve AVM’ lerin insanla dolup taştığı, fakat Camilerin cemaat bulmakta zorlandığı bir memlekette; işlerin, Allah’ın muradına göre mi, yoksa kulların arzu ve isteklerine göre mi işlediğini bilmek için; Akademisyen,entel ve çok okumuş olmaya gerek yoktur? Bırakın salyangozu malyangozu artık, sokaklarda; şehvet, kötülük, başıboşluk ve isyan satılmaktadır… Düğün merasimlerinden tutun da, insanlar arası sosyal münasebetlere varıncaya kadar; bir akıl tutulmasıdır gitti gidiyor insanlarda. Haramların ve kötülükleri sıradanlaştığı toplumlarda, kimse kimseyi eleştiremez bir duruma gelir. Çünkü,söz konusu toplumlarda; hemen herkes işlenen kötülükve münkeratın suç ortağı olurlar! Günde beş vakit minarelerden “Allah’u Ekber” (En büyük Allah’tır) nidalarıyla çınlayan gökyüzü; yeryüzündekilere o kadar tesir ettiğini öğrenmemiz için; davete icabet edenlerin azlığına veya çokluğuna bakmak yeterlidir. Hakkın davetine olan İcabet azalmış, Şeytan ve avenelerinin davetine ise insanlar son hız koşmakta. Şimdi böyle manzaralarla karşı karşıya olan, bir topluma siz nasıl bir isim verirseniz verin? Hakkı duyduğunu ve ikrar ettiğini söyleyenlerin çok, ama yaşayanların kıt olduğu koca bir İslam coğrafyasından bahsediyoruz. Bu gün İslam coğrafyası melül, erdemli insanlar susturulmuş; çark kurtlardan yana dönmekte! Kur’an ve Sünnet ’in evrensel hükümlerinin, fertlerin tercihine bırakıldığı; ama ecnebi kanunları ve yaşam standartlarının yasalarla insanlara dayatıldığı bir dünyadan bahsediyoruz… Filistin, Mısır, Suriye, Tunus, Cezayir, Fas, Yemen, Türkiye, Arakan vs. bu gün ağlıyorlarsa,inanın hiç biri sebepsiz değildir. Evet, Müslümanlar olarak, şayet bu gün ağlıyorsak, üzülüyorsak, itilip kakılıyorsak; dünyada geçer sözümüz kalmamışsa, sebepsiz olmadığını bilelim. Bir geçmişe, birde mevcut halimize, İslam’ı yaşama ve yaşatma bilincinin neresinde olduğumuza bir bakmamız yeterli olacaktır sanırım? Uyanmamız temennisiyle. 27. Aralık. 2018.