İSLAMİ KAVRAMLARLA OYNAYAN ŞEYTANLAR

Kur’an, ilk olarak Hira mağarasında nazil olmaya başladığında, yeryüzünde yalnızca bir Müslüman vardı; o da Hz. Peygamber (ASV)’dan bakası değildi. Duyulmaya aşladıktan sonra ilk Müslümanlar temel oldular ve kısa sürede Müslümanların sayısı bine ulaştı. 23 yıl süren vahiy sürecinde Arabistan’ın dışına taştı Asya ve Afrika kıtasını etkisi altına aldı, hızla yayıldı. İslam’ın karşısına dikilen kâfirler, fikri mücadelede mağlup olunca silaha sarıldılar, işkence ve şiddete başvurdular. Ancak bununla da başarı sağlayamadılar. Bunun üzerine “münafıklık” yöntemiyle, bünyeye girmiş kurt gibi İslam’ı içten yıkmayı, bozup değiştirmeyi denediler. Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi tahrif edilebileceğini sanıyorlardı. Bu da başarı getirmedi. Çünkü İslam’ın kitabı Kur’an akılalmaz bir koruma altındaydı, her gelen vahiy bizzat Resulullah (ASV) tarafından yazdırılıp ezberletiliyordu. Daha sonraki dönemlerde de Bir sevk-i ilahî ile ortaya çıkan hassas muhaddis âlimler, tarafından “Kur’an’ın tefsirleri olan Allah Resulü’nün (ASV) hadislerini kitaplarda toplayarak neşretme” marifetiyle koruma altına alındı. İslam düşmanları tamamen ümitlerini yitirdiler. Ancak, İslami bilinç kazanamamış yeterli bilgi ve donanımı olmayan halk tabakalarının İslam içinde artması, İslam’ı tahrif etme konusunda şeytanları ve onlardan ders alan insi şeytanları yeniden ümitlendirdi. Yahudi kaynaklı ya da temelinde münafıkların bulunduğu sapıkça düşüncelerle dolu çeşitli mezhep ve fırkalar oluştu. Bunlardan birçoğu İslam güneşinin parlaklığı karşısında fazla dayanamadı, tarih sahnesinden silindi, Ancak bazısının da sapıkça düşünceleri günümüze kadar sürdü ama İslam’ın hakikatine zarar veremediler, İslam’la bir ilişkileri olmadığı apaçık ortaya çıktı. “sapık” olarak bilindiler. Günümüz şeytanları ahmakçasına bir tutumla, eskiden mağlub olup gitmiş yok olmuş sapkın fikirleri, yeniymiş süsü vererek hileli yollarla Müslümanları etkilemeye ve İslam’ı değiştirip bozmaya çalışmaktadırlar. Bunların “İslam’a ne zarar versek kârdır” türünden bir çıkışla en fazla başvurduğu yöntem, iki aşamalı olarak ortaya çıkmaktadır: Birincisi: Güya dikkati daha çok Kur’an üzerine yoğunlaştırmak gibi masum görünen bir süsle kamufle ederek Kur’an’ın açıklama ve uygulamalarından ibaret olan Hadisleri inkâr etmek. Kur’an emirlerinin uygulama şekli sünnetle bilindiği için, Hadisleri inkâr, söz konusu bu emirlerin uygulanmasını da ortadan kaldıracaktır. İkincisi: İslami kavramlarla oynayarak, Hz. Peygamber (ASV)’ın açıkladığı ve uygulamasıyla da gösterdiği kavramların terim anlamlarına karşı çıkarak lügat anlamlarını ön plana çıkarmak suretiyle İslam’ın temel ilke ve ibadetlerine zarar verebilmek. Örneğin, “Namazı dosdoğru kılın!” mealindeki ayette namaz, “salât” kavramıyla ifade edilmiştir. Peygamber (ASV) bu “salât” Kelimesiyle Allah’ın ne kastettiğini bizzat açıkladığı gibi, “ben nasıl namaz kılıyorsam siz de bana bakıp öyle kılın” buyurarak uygulamalı olarak da göstermiştir. Böylece ayetteki “salât” kavramıyla bildiğimiz namazın emredildiği şüphesiz olarak anlaşılmıştır. Ancak bu bozguncular “salat’ın anlamı dua’dır, o halde dua etmek yeterlidir, namaz diye bir şey yoktur” diyerek İslam’ın en önemli şartı olan namazı inkar etmeye kalkışıyorlar. Şeytanların üzerinde oynadıkları kavramlardan biri de “Kurban”dır. Sözlükteki “yakınlık” anlamından hareketle, “Kurban Allah’a yakınlığı sağlayan her eylemdir, bir hayvanı boğazlamaktan ibaret değildir; buna göre bir tavuk, bir horoz da kurban olur” şeklinde sünnete ve dolayısıyla İslam’a tamamen aykırı bir fikir öne sürüyorlar. Oysa Kurban kavramının Kurban bayramı günlerinde cinsi ve şartları belirlenmiş bir hayvanı kesmek şeklinde yapılan bir ibadetin adı olduğu sünnetle ve Kur’an’ın diğer ayetlerindeki bilgilerle anlaşılmaktadır. Böylelikle 14 asırdır her yıl tekrarlanan Kurban kesme ibadetini ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler. Geçmişte Kur’an’a ve Sünnete saldıranlar yok olduğu gibi, günümüzdeki bu şeytanların da İslam’ı tahrip edemeyecekleri bilinmelidir. Çünkü İslamiyet nezih ve pak bir denizdir; içinde leş barındırmaz. İçine düşen leşleri er- geç kıyıya atmıştır ve atacaktır.