GENÇLERLE “KENDİNİ ARAMAK”

Sahip olduklarını yokla! İlk sırada 'kendi-varlığın' yoksa sahip olduğun diğer her şey sana yüktür... (İhsan Fazlıoğlu; Kendini Aramak) Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı Genç Memur-Sen’in öncülüğünde; ilim, irfan ve hikmet yolunda şuurlu bir gençlik mottosuyla “Bir Bilenle Bilge Nesil” programı kapsamında Şanlıurfa’da 23 Lisemizde, özellikle kitap okuma alışkanlığı olan 1500 öğrencilerimizle kitaba dair bir gündem oluşturmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda bu yıl İhsan Fazlıoğlu’nun “Kendini Aramak” kitabı üzerinden gençlerle bir yolculuğa çıkalım istedik. Öğrencilere kitap dağıtımı, sosyal medyada kitaptan paylaşımlar yapılarak farkındalık oluşturulması, okullarımızda bir dizi söyleşiler ve program kapsamında öğrencilerimiz arasında kompozisyon yarışması gibi etkinliklerle “Kendini Aramak” meselesini gençler dert edinsin istedik. Nasip olursa 25 Nisan’da İhsan Fazlıoğlu hocamızı Şanlıurfa’da ağırlayarak hem program finalini hem de kompozisyon yarışmasının ödül törenini gerçekleştireceğiz. “Nasıl ki bir gülün var olabilmesi için bütün bir Evren'in var olması elzem ise bir insanın var olabilmesi içinde Evren'in yanında bütün bir hayatın var olması gerekir." Bu cümlelerle başlayan kitap, şu cümle ile bitiyor. “Bilgi, kendine kayıtsız kalan kişileri ve toplumları affetmez!" Anlaşılacağı üzere bugün köşemizi “Kendini Aramak” kitabına ayıracağız. Sözü çok fazla uzatmadan kitaptan yapacağımız alıntılara bırakalım. Kendinizle kalınız, kendiniz kalınız… Bir insanın yeryüzünde başına gelebilecek en büyük bela anlamlandırma yetisini kaybetmesidir. Bu yetiyi kaybetmek, kişiyi bunalıma sokar; bir süre sonra da kendini imhaya sürükler.Evren'de en değerli insandır; insanda en değerli akıldır; aklın değeri bilmesindendir; bilmenin değeri ise adaletle eylemesindendir.İnsan, yaşamında bir kez de olsa kendine şu soruyu sorup yanıtlamalıdır: Sahip olduğum her şeyi yitirdiğimde , beni ayakta tutacak olan nedir...? Hiç bir kulağı varsaymadan, kişinin kendi şarkısını terennüm edebilmesi, yaşama cesaretinin zirve bir ifadesidir...Bir taşın ibadeti taş-olmaklığına, bir ağacın ibadeti ağaç-olmaklığına bir arının ibadeti ise arı-olmaklığına göre var-olması ve buna uygun/göre davranmasıdır. Bundan dolayıdır ki, insanın en temel ibadeti içerisinde gömülü sırra, insan-olmaklığını mümkün kılan niteliğine göre yaşamasıdır; diğer tüm ibadetler insanı bu temel ibadete hazırlamak içindir.Her ne olursa olsun insan denilen soruya verilen her yanıt, insana öngörülebilir bir hayat sunmak zorundadır. Canı, aklı soyu, malı ve inancı koruyamayan bir yanıt, yanıt değil; yanlış yola götüren daha karmaşık bir sorudur.Nereden, nerede ve nereye(...) Üç yerden herhangi birinin sorunlu olması, insanda yersizlik duygusu yaratır. Bu da metafizik güvenlik sorunu demektir.S-öz, öz-dür. Kısaca, özü olmayanın sözü, sözü olmayanın hakikati, hakikati olmayanın siyaseti olmaz. Çünkü siyaset, bir milletin varlık duyuşudur.Sâbiteleri olmayanın mensubiyeti de olmaz.(…) Söyledikleri ve ettikleri, mensubiyetlerine içkin bir istikamet taşımıyorsa kişilerin ne eleştirileri, ne hakaretleri, ne yüceltmeleri, ne de aşağılamaları bir kıymet-i harbiye taşır...Kendi varlığını başkasının yokluğu üzerinden kurgulayan her türlü sistem ve kişi yıkıcı olmak zorundadır...Sürekli ihtiyaç hisseden insan sürekli isteyecek; sürekli isteyen insan ise sürekli ihtiyaç duyacaktır. Sürekli ihtiyaç-sürekli istek denklemi hayatı çoğaltacak, insan tatminsiz bir isteme küpü haline gelecektir. Böyle bir insan şimdiyi mutlaklaştırır, dünü ve yarını şimdisini tehdit eden birer unsur olarak görür; geçmişten kaçar, gelecekten ise korkar.El duası bitmeden yapılacak dil duası yalnızca bir gürültüdür çünkü ancak elce ve dilce hazır olanlar huzur bulurlar.Aklını, ilmini ve ibadetini tatil eden, saadetini de tatil etmek zorunda kalır.Kendinden emin olamayanlar başkalarının varlığını tehlikeli bulurlar… Kendiyle barışık olmayan başkalarıyla savaşır…Tarih, ancak ve ancak geleceğe ilişkin projesi olan milletler için anlamlıdır; sadece övünenler için tatmin edici bir nostalji iken sadece sövenler için ise kurtulunması gereken bir yüktür...İnsan, basit bir var olan değil, bir varoluşu olandır…Ne sarık, ne fes, ne şapka... Eşeklik baki kaldığı sürece semerin bir anlamı yok! Akıl-özürlü toplumlar, semeri ne olursa olsun akıllı toplumların eşeği olmaya mahkûmdurlar.Kişioğlunun hiç değişmeyen sabit noktası,-insan- olmaklıktır.Hayatı bir birey olarak ve estetik yaşamak, kadîm medeniyetimizin şiârıdır.…İnsan kendini unuttu.Allah ile kandırmak ve Allah ile kandırılmak eşit seviyede iki büyük günahtır. Kandırılmayacaksınız. Bilmemek suçtur.Millet, aynı dili konuşan değil aynı hâli paylaşan kişilerden oluşan insan topluluğudur.İnsanın yalnızca duyusuna ağırlık veren yanıtlar hayvanîliğe, yalnızca duygusunu öne çıkartan yanıtlar mistikliğe, yalnızca düşüncesini önemseyen yanıtlar ise vahşiliğe neden olmuştur.Din, en genel anlamıyla başlangıç ve dönüş arasında yürünülen yol demektir ve bu yolu kateden her insan bir dine/yola sahiptir. Bu yolun müstakim olması ya da olmaması kişinin ihtiyarına bağlıdır. Yolu kateden bir inanan için biricik amaç, yolun Sahib'inin rızasıdır; bunun en temel zemini de beşeri olandan vazgeçmeden insan gibi yaşamaktır.Aklını tatile gönderen bir medeniyet sürekliliğini muhafaza edemez. Kısaca, akılda/akletmede tatil olmaz; ibadet tatil kaldırmaz; ilim tatile çıkmaz..Insan ancak bilgi ve adaletin hâkim olduğu bir âlemde saadeti yakalayacaktır.Kadim kültürümüzde terbiye’nin en üst amacı kalb-i selim, talim’in en üst amacı akl-ı selim, edeb’in en üst amacı ise zevk-i selim’dir. Bu üç selim’e sahip kişi, zarif kişidir; zarif, zarafet sahibi kişi ise âlim olduğu kadar ârif’tir; bildiği kadar tanır, tanıdığı kadar da güzel’i eyler.Kişi neyi severse sevsin, neyi yererse yersin; neye inanırsa inansın, neyi inkâr ederse etsin, kısaca ne ederse etsin bilerek etsin. Çünkü ed-e-bil-mek, bilmektir.Geçmişi olmayan şimdi anlamsızdır; şimdisiz geçmiş ise bulanık.Hiçbir şey yapmayan en azından hüzünlenmelidir; çünkü hüzün insanı diri tutar; kişiye güç verir; niçin yaşadığını, yaşaması gerektiğini hatırlatır.Kişi, hayat denilen süreçte kendini örer, verdiği yanıtlar ve ortaya koyduğu tavırlarla kendine ait olanı temsil eder.