NU-NU-SAR-ZAY

Öncelikle bu başlığın ne mana ifade ettiğini çok merak ettiğinizi tahmin ettiğimi söylemem gerek. Aslında Nunusarzay, otuz küsur yıl önce temeli atılan bir yuvanın, çekirdek bir kadronun; bu günkü deyimle rumuzlarını ifade etmektedir. Çekirdek kadro dediysem, malûm devletleri vücuda getiren kalabalık toplumların temeli öncelikle aileden başladığını hatırlatmam gerekir. Çünkü kalabalık toplumlar, fertten aileye, aileden grup ve oymaklara oradan da devletleşmeye gidene kadar büyük oranlı nüfuslara uzanır. Işte Nunusarzay, böyle bir kuruluş böyle bir temel ve böyle bir yol haritasının ilk temellerini ifade etmektedir. Sene 1986, mevsim güz; Anadolu'da siyasi çalkantılar, politik hesaplaşmalar sürüp giderken, tüm bunlardan habersiz bir çocuk açar gözlerini dünya sürgününe!... Bir ailenin üçüncü bir ferdi, bir toplumun nüfus sayımını artıran bir insan ve devletin mükellef tuttuğu borçlu bir vatandaş olarak ilk çığlıkları yükseliyordu gökyüzüne. Belki de bu çığlıklar, kainatın sahibi olan zata; şu dünya sürgününde kendisini bekleyen binbir badirenin tehlikelerinden koruması için bir hamilik dilekçesiydi. Her çocuk dünyaya gelirken neden ağlar hiç merak ettiniz mi? Çünkü ana rahmi, çocuk için asli bir vatan hükmünde olduğu için; çocuk asli vatanından/sıladan gurbete/baidiyete, günahların çok, tehlikeli durumların, kin ve hasedin, dünya muhabbeti ve mihnetin yurduna geldiğini bildiğinden dolayı, çığlığı çığlığa ekleyerek feryad-u figan ediyor. Nunusarzay aslında bir ekol, bir mefkure, bir dava ve mücadele yolunun yılmaz savunucusu ve zulme, istibdatta karşı bir isyan, bir haykırışın adıdır. Darü-l Erkamı örnek alan, cihad ve cehd şuuruyla yetişen/yetiştirilen bir neslin, var oluşsal ve hiç bir kınayıcının kınamasından korkmadan; sadece Allah ve Resulünün emirlerini baş tacı edenlerin varlığının adıdır. Zira Nunusarzay; Semerkanttan, Buharadan, Tebrizden, Bağdattan ve Cihanın dört bir yanından seyru sefer eyleyip, bu kadim ve mümbit Anadoluyu iman ve ahlak mayasıyla inşa ve imar eden, Mana âleminin erenlerinin her birinden feyz ve ders alan bir yolcu kafilesi. Gün oldu Hacı Bayram-ı Veli'den, gün oldu Yunus Emre ve Mevlana'dan; kimi zaman Beyazid-i Bistami ve Habib-i Necar'dan, bazen Ahmedé Xané'den Feqiyé Teyran ve Muhammed Kerbelayi'ye kadar gönül erlerinin manevî terbiyesiyle pişen ve şimdi her biri; o mana çeşmelerinin her birinden aşk ve ab-ı hayat iksirini yudumlayanların hikâyesidir. Bakarsan bağ, bakmasan dağ olur, atasözümüz; Nunusarzay'ın ilham kaynağına dikkatlerimizi çekmiyor mu acaba ne dersiniz? Nunusarzay, ideal ve inançları uğrunda; gün oldu haksız öfkelere maruz kaldılar, gün oldu kınandılar, hatta öyle nahoş durumlarla karşı karşıya kaldılar ki; yalnızlığa ve terk edilmişliğe kadar bırakıldılar. Modern çağ, insanları günah deryasında sarhoş eden, tehlike ve badireleri bol bir çağdır. İnsanı doyumsuz hale getiren kapitalizm, bir kasırga misali, uğradığı her yeri yerle yeksan eyledi. İnsanı hem cinsine karşı canavarlaştıran bu fıtrat düşmanı ideolojiye yakasını kaptıran; bir daha kurtaramıyordu. İşte Nunusarzay, böyle at izinin it izine karıştığı bir hengâmede; her kafadan bir sesin çıktığı, herkesin örf, adet, anane, aşiret ve şerefimiz diye (!) iftihar ettikleri bir dönemde, İslami hükümlerin yerine beşeri kanunların tercih edildiği/ hatta insanların bunu kabule zorlandığı, ya seversin ya gidersin zihniyetinin egemen olduğu bir zaman diliminde; Nunusarzay, sadece davamız, dinimiz, kitabımız ve her şeyden önce yüce Rabbimiz diyerek, tüm bu olumsuzlukların yüzüne şamar indiriyordu. Nunusarzay'ı merak edenlere, bir çift sözümüz olacak: Hz. Mevlâna'nın: ya olduğun gibi görün, yada göründüğün gibi ol vecizesindeki sırrı ve hakikat-i keşf edenler şunu çok iyi bilsinler ki; çevrelerinde çok adamlar olmayacak, bazen tek başlarına kalacak ve onları el üstünde tutup alkış tufanına tutan dalkavuklar gruhu hiç olmayacaktır. Tüm bu zorlukları ve zorlu yolu, menfi olan şeylere tercih etme cesaret ve inançlarının arkasında durmayı başarabilirlerse; biraz zor olacak ama, eninde sonunda onlar kazancaklar. Zira başarı; inanç, sabır ve azim işidir. Nunusarzay'ın hayal ürünü olan bir kurgu olduğunu zannetmeyin. Hakikat şu ki, Nunusarzay; bezm-i elestte, kainatın sahibine söz verip ve o sözün gerek ve gerçeklerini ifa etmeyi kendilerine vazife telakki eden; ve o şuur ve sorumlukla taviz vermemeye gayret edip yoluna devam eden, bazen muhacir, bazen de ensar olmaya namzet olan bir ailenin kısaca hikâyesidir. Kalın sağlıcakla efendim.