İçinde barındırdığı sayısız tarihi mirasla dünyanın sayılı şehirleri arasında gösterilen Şanlıurfa’da, geçmişe tanıklık eden önemli alanlardan biri de Lidar Höyük’tü.
Fırat Nehri’nin doğu yakasında kurulan bu yerleşim, binlerce yıl boyunca farklı toplumların yaşam alanı oldu. Höyük, bulunduğu konum itibarıyla hem yerleşim hem de geçiş güzergâhı açısından stratejik bir noktada yer aldı.
KAZILARLA ORTAYA ÇIKAN UZUN BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ
Lidar Höyük’te bilimsel kazılar 1979 yılında başladı ve 1987 yılına kadar sürdü. Alman Arkeoloji Enstitüsü ile Heidelberg Üniversitesi iş birliğinde yürütülen çalışmalarda, höyüğün Kalkolitik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar uzanan geniş bir zaman diliminde kullanıldığı tespit edildi. Kazılar sırasında farklı dönemlere ait yapı kalıntıları, seramikler ve günlük yaşamda kullanılan eşyalar ortaya çıkarıldı.
HÖYÜKTE MEZAR ALANLARI DA BELİRLENDİ
Arkeolojik incelemeler, Lidar Höyük’ün yalnızca bir yerleşim alanı olmadığını, aynı zamanda mezar yapılarıyla da öne çıktığını ortaya koydu. Höyükte, İlk Tunç Çağı’na tarihlenen mezarlık alanında yaklaşık 200 taş sanduka mezar tespit edildi. Bu mezarlarda ölülerin, dizleri karna çekik vaziyette yatırıldığı, yanlarına ise pişmiş toprak kapların bırakıldığı belirlendi.
Daha geç dönemlere tarihlenen oda mezarlarda ise birden fazla gömüye rastlanması, mezarların zaman içinde tekrar açılarak kullanıldığını gösterdi. Bu mezarlarda bulunan buluntular arasında pişmiş toprak kaplar ile tunç iğneler ve boncuklardan oluşan takılar yer aldı.
BARAJ SULARI HER ŞEYİ GÖRÜNMEZ KILDI
Atatürk Barajı’nın devreye alınmasıyla birlikte Lidar Höyük, kısa bir süre içerisinde baraj gölü suları altında kaldı. Bir zamanlar Fırat kıyısında yükselen ve onlarca metre yüksekliğe ulaşan höyük, bugün tamamen suyun altında bulunuyor. Bu durum, bölgedeki birçok arkeolojik alan gibi Lidar Höyük’ün de fiziki olarak ortadan kaybolmasına neden oldu.

ESERLER MÜZEDE SERGİLENİYOR
Kazılar sırasında gün yüzüne çıkarılan buluntular, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alındı. Lidar Höyük, bugün yerinde olmasa da bilimsel raporlar, arşivler ve müze koleksiyonları sayesinde arkeoloji literatüründeki önemini koruyor.


0 Yorum