Reklam Alanı

ŞANLIURFA’NIN KÜLTÜREL ÇELİŞKİSİ ÜZERİNE...

Reklam Alanı
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Reklam Alanı

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, kutsal mekanları ile anılan Şanlıurfa, zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Peygamberler şehri olarak bilinen bu kent, Balıklıgöl’ü, Harran Üniversitesi’nin kalıntıları ve Göbeklitepe gibi insanlık tarihinin mihenk taşlarıyla gurur kaynağı olmuştur. Ancak bu tarihi zenginlik, modern yaşamda hak ettiği yeri bulmakta zorlanmaktadır. Öyle ki, Urfa denildiğinde neredeyse akla sadece yemek ve müzik gelmektedir. 

 Hz. İbrahim’den Hz. Eyyûb’a kadar birçok peygamberin izlerini taşıyan bu kadim şehir, inanç derinliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Ancak, Urfa’nın kültürel zenginliği çoğu zaman sadece kebap, ciğer ve sıra geceleri gibi unsurlarla öne çıkarılmakta, bu da şehrin manevi ve tarihî derinliğinin gölgede kalmasına neden olmaktadır. Oysa Balıklıgöl, Dergâh, Halil-ür Rahman Camii, Şuayb peygamber şehri, Hz. Eyyub peygamber makamı ve Harran gibi mekânlar, Urfa’nın ruhani kimliğinin en önemli parçalarıdır. Bu yüzden, şehri tanıtırken yemek kültürünün yanı sıra onun mistik dokusunu, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarihini ve inanç merkezlerini de ön plana çıkarmak gereki.

 Şanlıurfa'nın kültürel yaşamı denildiğinde genellikle yemek ve eğlence ritüelleri ön plana çıkmaktadır. Sıra geceleri, davul-zurna eşliğinde gerçekleştirilen gösteriler ve çiğ köfte yoğurma merasimleri, bu kültürel yapının belirgin unsurları arasında yer almaktadır. Ancak, bu unsurlar zamanla şehrin tarihsel ve entelektüel zenginliğinin gölgede kalmasına neden olabilmektedir.

Özellikle yemek kültürü, şehrin sosyal hayatının hemen her alanında baskın bir unsur hâline gelmiştir. Dini törenlerde, Hz. Peygamber'in (as) doğumunu anma etkinliklerinde, "Hz. Peygamber'in en sevdiği yemek" olduğu iddiasıyla tirit ziyafetleri düzenlenmekte ve bu etkinlikler bir tür ziyafete dönüşebilmektedir. Benzer şekilde, düğünlerde, hatta taziye gibi yas ortamlarında bile öncelikli olarak neyin yenilip içileceği üzerine yoğunlaşıldığı görülmektedir. Bu durum, toplumsal hayatın neredeyse yemek odaklı bir döngü içinde şekillendiğini göstermektedir.

Peygamberler diyarı olmanın getirdiği derin manevi miras ve dünyanın ilk üniversitesine sahip olmanın entelektüel onuru, Şanlıurfa’nın potansiyelinin simgeleri olmalıdır. Ancak günümüzde eğitimdeki başarı seviyeleri bu tarihi onurun çok gerisinde kalmaktadır. Türkiye genelindeki üniversite sınavı sonuçları şehir adına düşündürücü bir tablo ortaya koymaktadır. Bu noktada kültürel değerlere sahip çıkmak elbette önemlidir; fakat bu sahiplenme sadece geleneksel eğlencelerle sınırlı kalmamalıdır. Şanlıurfa, tarihten gelen mirasını eğitim, sanat ve bilimle daha güçlü bir şekilde taçlandırmalıdır. Gençlere bu zengin mirası taşıyacak vizyonu kazandırmak, geçmişin bilgeliği ile geleceğin başarılarını harmanlamak gereklidir. 

Yemek kültürü ve sıra geceleri bir zenginliktir, ancak kültürel mirası sadece bunlarla sınırlamak şehrin hak ettiği değeri görememesine neden olabilir. Bu çelişkiyi aşmanın yolu, Şanlıurfa’nın tarihini modern eğitim ve bilimle bütünleştirmekten geçer. Böylece bu kadim şehir hem geçmişiyle hem de geleceğiyle övünebilir hale gelecektir.

Afiyette kalın

ŞANLIURFA’NIN KÜLTÜREL ÇELİŞKİSİ ÜZERİNE...
Reklam Alanı

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

0 Yorum

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.