Şanlıurfa, medeniyetlerin beşiği, tarihin altın anahtarı... Dünyanın dört bir yanından insanların gözünü diktiği, geçmişin izlerini soluduğu bu kadim şehir, maalesef müzecilik konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Tarih ve kültür başkenti olmasına rağmen, şehrin müzecilik vizyonu maalesef tam anlamıyla bir "okul müsameresi" seviyesinde kalmış olduğunu düşünüyorum.
Şanlıurfa’nın en bilinen müzesi, tartışmalı bir mekâna inşa edilmesiyle zaten yıllardır bu sorun gündemdeydi. Hatta bir zamanlar “Dinler Bahçesi” olarak düşünülen bu alan, tarihi mozaik kalıntıları gerekçesiyle projeden vazgeçildiğinde hepimizi umutlandırmıştı. Ancak ardından, bu tarihi kalıntıların üzerine AVM ve devasa bir müze inşa edilmesi, büyük bir çelişkiyi ve vizyonsuzluğun da geldiği noktayı işaret ediyordu. Yüz milyonlarca liranın gömüldüğü bu proje, aslında neye hizmet etti, kimlere fayda sağladı, düşündürücü...
Araştırmalarımız gösteriyor ki, Şanlıurfa’da mevcut 5-6 müzenin neredeyse hiçbiri Kültür ve Turizm Bakanlığı onayına sahip değil. Mutfak Müzesi'nden İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses Müzeleri’ne, Basın Müzesi’nden Kurtuluş Müzesi’ne kadar tüm müzeler, adeta "ben yaptım oldu" zihniyetiyle maalesef açılmış durumdadır. Müzelerdeki çalışanlar ise herhangi bir müzecilik eğitimi ya da deneyimi olmayan tamamen onun bunun siyasi referansıyla işe alınan kişilerden oluşuyor. Yani, bırakın turistlerin ilgisini çekmeyi, kendi halkımıza hitap etmekten dahi uzak bir anlayıştayız.
Örneğin, Urfa Müzik Müzesi...
Bir müzik müzesinin amacı, o şehrin müzikal geçmişini ve kültürünü yansıtmak olmalıdır. Şanlıurfa Pagan dönemlerden bugüne uzanan kadim Urfa müzik kültürü, ses kayıtlarından sahne kostümlerine kadar zengin bir arşivi hak ediyor. Fakat bu konuda da maalesef müzeciliğimiz, bu potansiyelin çok uzağında bir görünüme sahip. Gazeteciler ve Sinema Müzesi’ne gelince, orası da aynı durumda. Oysa ki Urfa, sinema tarihimize önemli katkılar yapmış bir şehirdir. Mesela yüzlerce yapılmış Film sahnelerinin kostümleri, afişleri, Urfalı sanatçıların mumya heykelleriyle zenginleştirilecek, hatta mini bir sinema salonuyla geçmişin izlerini taşıyan filmlerin izlenebileceği bir alan yaratmak zor mu gerçekten?
Bir de “her sanatçıya bir müze” açma furyası başladı. İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses gibi değerli sanatçılarımız için müzeler açıldı, peki bu ne kadar sürdürülebilir? Yarın başka isimlerle müzeler açılırsa şaşmamak gerek. Tek bir "Urfa Müzik Müzesi" çatısı altında, tüm Urfalı sanatçılara yer vererek hem yerden hem de vizyondan tasarruf etmek çok mu zor?
Karşılaştırmak gerekirse; Antep’in Kurtuluş Müzesi, Adana ve İstanbul’daki Sinema Müzeleri, işte müzecilik böyle olur dedirtiyor. Her biri, ziyaretçilerine sadece bilgi değil, aynı zamanda bir deneyimde sunuyor. Şanlıurfa ise hâlâ küçük işler peşinde... Koca şehir, “büyük düşünmek” için hala neyi bekliyor.
Bir başka sorun da müzelerin konumları...
Örneğin, Basın Müzesi şehirden o kadar uzakta ki, sanki "sakın gelmeyin" der gibi... Oysaki Karaköprü veya Haliliye gibi ilçe merkezlerinde inşa edilseydi hem bu bölgeler değer kazanırdı hem de halkın ulaşımı kolaylaşırdı. Ancak ne mimarlardan ne mühendislerden ne de sivil toplum kuruluşlarından bir ses çıktı. Şanlıurfa’da, sit alanına AVM yapılırken bile ses çıkaramayan bir anlayışla mı kültür başkenti olacağız?
Artık vakit, Şanlıurfa’nın gerçek bir müzecilik anlayışına kavuşma vaktidir. Müzeler, sadece binalardan ibaret değildir. İçinde çalışanlar, donanımlı, eğitimli ve gerçekten müzecilik bilgisine sahip olmalıdır. Gelen ziyaretçilere tarihi, kültürel mirasımızı en iyi şekilde anlatmalıdır.
Şanlıurfa hak ettiği müzecilik standartlarına ulaşmak için Gaziantep’teki profesyonel müzecilerden destek almalı, onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalıdır. Eminim ki Şanlıurfa’da da bu işi hakkıyla yapabilecek liyakat sahibi bürokratlar, uzmanlar var. Ancak maalesef yetki verilmediği için köşelerine çekilmiş durumdalar.
Bugün, Şanlıurfalılar olarak elimizi taşın altına koymalı, müzecilik konusunda gerçek bir seferberlik başlatmalıyız. Şanlıurfa’nın tarihi ve kültürel zenginliklerini halkın ulaşabileceği alanlarda sergileyerek hem şehir turizmine hem de kültür hayatına katkı sağlamalıyız. Yetkilileri ve tüm hemşehrilerimiz bu konuda duyarlılığa davet ediyorum.
Şanlıurfa’nın potansiyeli büyük; ama büyük işler ancak büyük düşüncelerle başarılır. Şanlıurfa artık “ben yaptım oldu” zihniyetini bırakmalı ve geleceğe emin adımlarla yürümelidir.
0 Yorum