Kur’anda çok eşlilik dörtle sınırlı değildir, çünkü “ikişer üçer dörder” anlatımı “dörde kadar” şeklinde sınırlama değil, sınırsızlık anlamı taşır. Bu ifade iki yerde geçer:
a. meleklerin kanatlarının sınırsızlığı (fatır:1)
b. nikahlanılacak kadınların sınırsızlığı (Nisa:3)
Bu yorumun en kesin kanıtı peygamberin kendi yaşamıdır, çünkü ayetin anlamına uygun olarak aynı zamanda on kadar kadınla nikahlı yaşamıştır. Sanıldığı gibi bu durumun ne kendisine sunulan bir ayrıcalıkla ilgisi, ne de böylesi bir ayrıcalığın akla yatkın bir gerekçesi vardır.
(Dücane Cündioğlu)
Kurtubi, Rafiziler ve bazı zahiriler dışında hic kimsenin dört kadından fazlasıyla evlenmeyi caiz görmediğini ifade etmiştir. İbn-i Hazm ise, Rafiziler dışında kimsenin bunu caiz görmediğini, Rafizilerin ise Müslüman sayılmayacağını söylemiştir. Kanaatimizce bu ayette geçen "ikişer, üçer, dörder" ifadesi sayısal bir sınırlama içermemektedir.
(Prof. Dr. Hasan Elik, Tevhit Mesajı, s.296)
Gerçekte teaddüd-i zevcatla ilgili dört kadın sınırlaması Kur'an'a değil, icma haline gelen örfe dayanmaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber'e atfedilen hadisler ise -şayet sahih iseler- özel hükümler içermektedir. Bütün bunlar bir yana, bu ayet teadüd-i zevcatın limitlerini belirlemeye değil, himaye altındaki dul kadınlara ve yetim kızlara haksızlık yapmamak gerektiğiyle ilgili bir ahlâkî hükme işaret etmektedir.
(Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Kur'an-ı Kerim Meali, s.106)
Bu sayıların sınırlama mı, rakam mı olduğu tartışılmıştır. Vav bağlacını seçim bildiren ev (veya) saymanın, ibni Hişam'ın dediği gibi lugatte bir delili yoktur. Bağlaçtan dolayı 2+3+4=9 manası çıkarmak, bu kelimeleri isneyn ve selase ve erba'a ile karıştırmaktır. Her halükârda bu ayet dul ve yetim kadın ve kızların mağduriyetini gidermek için olağanüstü durumlarda birden fazla evliliğe izin vermiş, hatta teşvik etmiştir.
(Mustafa İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur'an, s.145)
Bugün bu konu üzerinde düşündüm. Bütün diğer İslâmî konular gibi netameli bir konu. Birçok tefsir ve meal karıştırdım. Konu ile ilgili birkaç hadis rivayeti dışında bir şey göremedim. Yani fıkıhtaki dört sınırlaması Kur'an'ın açık bir hükmüne değil, mezkûr birkaç hadisten mülhem cari olan bir örfe istinat ediyor. Akl-ı selim her müslüman müstahsen olan umumi bir örfe karşı saygılı olmak durumundadır. Lakin lisan-ı arabî'de "ikişer, üçer, dörder" tarzındaki ardışıklı ifadeler adet belirtmez, çokluktan kinayedir. Kurtubi ve İbn-i Hazm'ın dedikleri ise yeterince müdellel olmayıp retorik olmanın ötesine geçmiyor. Kısacası, Dücane Cündioğlu, Hasan Elik, Mustafa Öztürk ve benzeri düşünenler bu konuda haklı gibi görünüyor.
0 Yorum