Rahmetli babam derdi ki:
"Oğlum, ahiret yoksa, insanı yaratıp en güzel nimetlerle donatıp, sonra toprağa gömmek neye yarar? Koca bir tüccar düşün; sürülerle kuzu alıp, en iyi yemlerle besleyip, sonra hepsini kestirip, etlerini toprağa gömse… Herkes 'Bu adam deli' der. Peki, Allah — ki kusur ve abes işten münezzehtir — böyle bir abes iş yapar mı? İnsan, elbette ki ebediyet için yaratılmıştır.”
O sözler, yıllar geçse de aklımdan çıkmaz. Çıkmıyor çünkü bugün yaşadığımız manevi buhranların, toplumsal yozlaşmanın, değerlerin çürümesinin temelinde de işte o unutulan ahiret inancı yatıyor.
Bir toplumda insanlar, yaptıklarının hesabını yalnızca dünyada vereceklerini düşünürse; yani ahiret inancını kaybederse, toplumun adaleti çöker, merhameti biter, vicdanı kurur. Hırs, çıkarcılık, bencillik, zulüm normalleşir. Yalan, rüşvet, kul hakkı ayıplanmaz olur.
Bugün hepimiz şikayetçiyiz:
“İnsanlık kalmadı, merhamet kalmadı, gençlik bozuldu, adalet yerlerde, dostluk bitti…” diye. Peki, neden?
Çünkü bizler, hesabın yalnızca dünyada görüleceğine inanmaya başladık. Birilerini kandırınca iş bitti sandık. Kimsenin görmediği yerde her şey serbest sandık. Ahiret inancı zayıfladıkça, insanın içindeki otokontrol de çöktü.
Dünya malı peşinde koşarken ne kalp kırdığımızı ne hakkını yediğimizi ne de zulmettiğimizi umursar olduk.
Oysa bilsek ki, her söz, her hareket, her gözyaşı, her hak gaspı bir gün hesabımıza yazılıyor… İşte o zaman belki bir kez daha düşünürdük.
Ahiret inancı, sadece ölüm sonrası hayat demek değildir. Aynı zamanda bu dünyada iyi insan olmanın, adaletli davranmanın, kul hakkından sakınmanın, vicdanlı yaşamanın temel direğidir.
Eğer bir toplum, bu direği yıkarsa; en güzel kanunlar da olsa işe yaramaz, en süslü tabelalar da çare etmez. Camiler, türbeler, minareler yükselir ama vicdanlar çöker.
Bugün toplum olarak yaşadığımız kriz; en büyük kriz bir inanç krizi, bir ahiret inancı krizidir.
Ramazan geldiğinde biraz toparlıyor gibi oluyoruz. Sofralar kuruluyor, yardımlar yapılıyor, ibadetler artıyor. Ama bayramla birlikte yeniden unutuyoruz. Halbuki Ramazan bize “ölümü, hesabı, ahireti” hatırlatmak için var. Sadece mideye değil, kalbe ve vicdana da oruç tutturmak için var.
Rahmetli babamın dediği gibi;
"Bu dünya, çekirdeğin toprağa düşmesidir. Ebedi ağaç öteki dünyada büyüyecek. Kim ne ekerse, onu biçecek."
Ahiret, yalnızca Ramazanlarda değil, her an hatırdan çıkarılmamalıdır. Çünkü unutuluşu sadece bireysel değil, toplumsal bir felakete dönüşüyor. Ve biz, her gün o felaketi biraz daha derinden yaşıyoruz.
Afiyette kalın
0 Yorum