Suriye
Siverek’te bir deyim vardır. Doğuda yaygın bir deyimdir bu. ‘Be namus’. Namussuz anlamına gelir. Daha çok, utanmaz, vurdumduymaz, hakkı teslim etmeyen, gerçeği gördüğü, bildiği halde sessiz/tavırsız kalan, haktan yana tavır koymayan, buna yanaşmayan, sinsice davranan, duyarsız, üzerine alınmayan, korkak, mertlik göstermeyen, kalıbının adamı olmayan, bir çizgisi, duruşu olmayan, sorumluluktan kaçan, sorumluluk üstlenmeyen, renksiz, haysiyetsiz, onursuz, değersiz, değerleri olmayan veya değerlere/ilkelere bağı zayıf olan, düşük/adi, kalitesizlere ve bu kalitesiz tutumlarından/niteliklerinden dolayı bu profilde olanlara yakıştırılır bu deyim…
İslam ümmetinin çoğunluğu ne yazık ki, bu deyimden büyük pay almış bir niteliğe bürünmüş ne yazık ki. Çünkü yaşanan, kendisine yaşatılan soykırım ve aşağılanma karşısında tüm duygularını ve belki de birçoğu imanını yitirmiş durumda…
Be namuslar, Suriye, Filistin ve diğer İslam yurtlarında hep bölücülük, hep düşmanla/Siyonizm ve NATO ile işbirliğini secde/İslam ile birlikte/İslam ve din maskesi ile yaptılar ve şimdi de yapmaya devam ediyorlar. Siyonist bir tıynet kazandılar, siyonistleştiler. Birçoğu zaten öyle idi…
İsrail medyası Kanal 12’nin haberine göre; Suriye cumhurbaşkanı Ahmed Eş-Şara, Trump'a uygun koşullar oluştuğunda İbrahim Anlaşması'na (İsrail ile barış anlaşması) katılmak istediğini belirten bir mesaj göndermiş. https://ydh.com.tr/d/26612/abd-li-vekil-colani-israil-ile-normallesmek-istiyor#google_vignette Zaten başından beri bunların ne olduğu, destekçileri de aynı mal olduğundan ve beyan ve hedeflerinden dolayı belli idi ama ne yazık ki be namus bir çoğunluk bunu bir türlü kabullenmeye yanaşmıyordu, hala da yanaşmıyor. Dedik ya; be namus.
12 yıldır, uyaranlar uyardı: Suriye'de bir iç savaş yok, amaç ve hedef zalimliği gidermek değil. Bu teröristler NATO ve İsrail’in işbirlikçileri. Bu bir vekalet savaşı. Bunlar kazanırsa Suriye, İsrail’in eline düşer, Filistin davası ve genel anlamda Batı Asya’nın sömürgecilerden temizlenmesi güçleşir. Suriye parçalanır, bölge savaşa ve kaosa teslim olur. Bölgenin ekonomisi zayıflar, bekası güçlenmeyi bırak, daha da tehlikeye girer. Bunlar sonunda İsrail’e uşaklık eder hale gelir diye…
“Dünyaca ünlü kalkınma ekonomisti Jeffrey Sachs de Suriye’deki savaşın ABD planı ile çıkarıldığına, “Suriye’de savaş ABD Başkanı Obama’nın emriyle başladı, Esad diktatörlüğünden kaynaklanmadı” ifadeleri ile dikkat çekti ve işin mahiyetini detayları ile anlattı. Ama be namuslar, faillerin itiraflarına da inanmıyor, Netanyahu söylüyor; ona da inanmıyor, Müslüman söylüyor ona da inanmıyor, söylenenler fiili olarak gerçekleşiyor ona da bahane buluyor. Bu nasıl bir Müslüman profili ya? Lanet olsun. Bu Siyonist profil be namus değil de nedir? Münafık değil de nedir?
"Suriye topraklarını İsrail’e saldırı için kullandırmayacağız" diyen bu terör rejimi, bir yandan Alevi soykırımına imza atarken, diğer taraftan Filistinli direniş gruplarının liderlerini tutukladı, faaliyetlerine son verdi. Yani terörist rejim, imzalamak için Siyonistlerin peşinden koştuğu normalleşme/Abraham anlaşması da bunları içeriyor. Yani daha anlaşma imzalanmadan, anlaşmanın gerekleri, bölgenin diğer normalleşmiş/be namus rejimlerinde olduğu gibi yerine getiriliyor…
Gelinen noktaya bakınca; rezil bir manzara ile karşılaşıyoruz: Her Allah’ın günü bu be namus teröristler, rejimler İsrail’den, ABD’den övgü ve aferin alıyorlar. 2014'te İsrail, bunlar için sahra hastanesi kurmuştu. Gazze'de soykırım yapıyorken, Suriye’yi her gün bombalıyorken, yarısını işgal etmiş durumda iken, tüm ordusunu imha etmişken bu be namuslar, ABD'li senatörlere "eğer bizim iktidarımıza destek verirseniz İsrail'le normalleşme ye hazırız" diyorlar. https://islamianaliz.com/haber/24605759/abdli-profesor-jeffrey-sachs-suriyede-savas-obamanin-emriyle-basladi-esad-diktatorlugunden-kaynaklanmadi?fbclid=IwY2xjawJ4GK1leHRuA2FlbQIxMQBicmlkETEyR0JCbWVuNmZUN3J4MHNDAR41TUtvn1DURh2eXcHXMfngiC4R16vD60d7jvJNHa6J-qKsR2DuAvZpz_Zrmw_aem_HQlGQ89h_ICc7CFKCxHITA
Ya rezil be namuslar, İsrail’e teslim olmamış tek Arap ülkesi olan Suriye’yi İsrail'e teslim etmeyecektiniz. Bu vebali yüklenmeyecektiniz.
Bari tüm bunları görüp bir pişmanlık duyanlardan olun ya.
*
ACIMASIZ DENKLEM
Bu hafta Kassam’ın bulunduğu binaya giren Siyonistlerin korkakça telef olmalarını gösteren videoya baktım. 2006 Lübnan Savaşında da yaşanmıştı buna benzer sahneler. Savaş dediğin askerlerle olur. Asker, askeri unsurları vurur; çocukları, kadınları değil.
Ama gel gör ki Gazze’de denklem böyle değil. Siyonist soykırım cephesi, askerler/erler karşısında aldığı her darbenin acısını Gazze’nin çocuklarını yakarak, parçalarını binaların damlarına uçuran ağır bombalarla bombalayarak sığınacakları yer bırakılmayan https://ydh.com.tr/d/26604/bm-gazze-de-guvenli-barinak-kalmadi savaş dışı masumlardan çıkarıyor. Soykırımı derinleştirerek, zindanlarındaki Filistinlilere işkenceyi arttırarak, direnişin elini zayıflatmayı planlıyor, üzerine psikolojik baskı kuruyor.
Özellikle açlığın silah olarak bu denli kitleler üzerinde kullanılması ve dünyanın yetersiz tepkileri dikkat çekici. Bu bir çürüme ve olabildiğince derin bir karanlık. Karanlığın en derin yerinden bir ışığa ilerleme umudunu kaybetmek istemeyen bir avuç kalmış İslam ümmeti. Onlar ışığın, karanlığın en zifiri aşamasından sonra görüneceğine inanırlar.
YEMEN FAKTÖRÜ
Yemen, ABD’nin 5. Uçak gemisini de vurdu. ABD’nin uçak gemileri birer birer devre dışı kalıyor. Yemen, şimdilik batıracak derecede ağır saldırı yapmıyor…
Suriye’nin düşmesi ve Gazze’nin/direnişin aleyhine dönmesi, Lübnan’ın yeniden toparlanma ve sıkıntılı dönemi aşma sürecinde olması (https://ydh.com.tr/d/26612/abd-li-vekil-colani-israil-ile-normallesmek-istiyor#google_vignette), İran üzerinde artan baskılar Yemen faktörünü daha önemli kılıyor. Bu yüzden Yemen’de iş, bizzat ABD, İngiltere gibi soykırım cephesinin ana unsurları eliyle sürdürülüyor. Ancak kendi analistleri de başarılı sonuçlar alamadıklarını itiraf ediyorlar. Trump’un, arkalarında Çin var söylemi/bahanesi ise bu başarısızlığın itirafı adeta.
Tüm bu atmosferde yenemedikleri Yemen’e kara saldırısı başlatma planları.
Tüm bu denklem ve veriler Yemen faktörünü bu aşamada ve daha sonrasında da oldukça önemli ve belirleyici kılıyor. Bu yüzden Yemen üzerinde küresel baskı artacak ve elbette ki; Küresel direnç de Yemen üzerinden ortaya konacak ve Yemen de bu tırmanışa, tırmanışla cevap verecek.
Evet Yemen yetkilileri de her ülkenin yaptığı gibi çeşitli ülkelerle teknolojik alanda iş birliği yaptığını gizlemiyorlar. Burası da çok önemli ki, Yemen, okyanuslarda ki herhangi bir geminin konumunu belirleyebiliyor ve menziline girdiğinde nokta atışı yapabiliyor.
STRATEJİK DURUM
Bu savaşın uzun soluklu olacağını başından beridir belirttik. Bu savaşın, küresel savaşın bir cephesi olduğunu da çoğu kez dile getirdik. Bu bakımdan bu savaşı, Ukrayna ve Tayvan başta olmak üzere küresel savaşın diğer cepheleri ile bağlantılı olduğunu göz ardı etmemeliyiz. Yemen faktörü başlığı ile bahsedilen ve Filistin’in merkezinde olduğu tüm gelişmelerin yaşandığı cephe, bu yönüyle küresel savaşta Batı Asya cephesi olarak düşünülebilir. İşin bu kısmında Yemen de soykırımcı Atlantik cephesinin karşısında konumludur ve Avrasya Bloku’nun bir nevi fiili müttefiğidir.
Türkiye, Azerbaycan, ikmal ve tedarikler, ekonomik hareketlilik, Ürdün’de artan baskılar, Lübnan’da, başını hükümetin çekeceği bir koalisyonla ve dış destekli olarak direnişle direkt bir çatışma planlarından söz edilmesi, Suriye’de ki alevi soykırımı ve Filistin liderlerinin tutuklanması, faaliyetlerinin sonlandırılması, bürolarının kapatılması, İsrail’le normalleşme çağrıları, İsrail başta olmak üzere işgalcilerin Suriye’de artan etkisi…
Savaş genişliyor, her alana yayılıyor ve tırmanıyor. İran ile yapılan müzakereler ve Yemen konusunda soykırım cephesinin zaman kaybetme dışında bir kazanımı/seçeneği pek olası değil. Çılgın bir karar alma durumunda kalmaları ise onların kendi tercihi…
0 Yorum