İslam ümmeti hep aynı idi. Nedir İslam ümmeti? "LA" diyenler, direnenler, sabredenler, risk alanlar, bedel ödeyenler, kırılanlar, ihanete uğrayanlar…
Ama asla ve asla zilleti, teslimiyeti, rezilliği, alçalmayı, bilinçli bir körlüğü ve ahmaklığı kabullenmeyenler…
Bugün de İslam ümmeti aynıdır, Her mezhebi ve meşrebi ile, her bölgeden ve her statüdeki direnenler, erdemliler, vicdanlılar, mücadele verenler yine bir avuç İslam ümmeti olarak varlıklarını sürdürüyorlar. İslam ümmetinin bugünkü adı direniştir. Dün de öyleydi. Çünkü saldırıya, ihanete, iftiraya, soykırıma, yaptırıma, işgale, teröre, her türlü zulme ve işkenceye, açlığa, susuzluğa, tehcire maruz kalanlar hep onlar. Dolayısıyla direnenler de onlar. Tüm bu kabul edilemez dayatma ve zillete, kendilerini İslam ümmetine nispet eden ancak Allah’ın gösterdiği yollar dışında yolları tercih edenler, boyun eğmeyi, zelil olmayı, geçiştirmeyi, teslim olmayı, iş birliği yapmayı, zalimle birlikte olmayı, risk ve görevden kaçmayı önerenler ve o yallara sapanlar İslam ümmeti ve mazlumlar için en büyük düşmandır. Çünkü Müslümanlarla birlikte secdeye varıyorlar ve biz, ıslah edicileriz, diyorlar. Bugün de İslam ümmeti diye adlandırılan 2 milyar insanın minimum yarısından fazlasının bu ve buna benzer yollara saptığını müşahede ediyoruz. Bunların bu yollara sapmaları esas sorun değil; esas sorun ve zorluk bunların, biz Müslümanız demeleri.
Ümmetin, bunları tekrar iyilerin safına katmaları adeta imkansız gibi. Zira bu bir kural ve kıyamete kadar böyle olacak. Tüm süreçlerde resmi görmeme ısrarı ve şimdi de Trump’ un bölgeden haraç topladığı, bölgeyi taksim ettiği bu günleri, bu gelişmeleri gözleriyle gördükleri halde Siyonizm’in bu bölgesel işgalini, nispet edercesine, çatlasınız da patlasanız da diye başlayan cümlelerle savunabilmeleri, bunların Siyonist Rableri kendilerine öğretmen etmeyi başardıklarının göstergesi.
Bekleyin, daha zaman var diyorlar, her şey bitmedi diyorlar ve biz bekledikçe bir başka ülke, bir başka bölge geçiyor Siyonizm’in eline ve bekledikçe Gazze dışında da soykırımlar ekleniyor hanelerine ve hala da savunuyorlar bu Siyonizm’in zafer dediği tüm “devrim”lerini.
Evet çatlıyoruz da patlıyoruz da. Kahroluyoruz da. Tüm bunları önlemesi gerekenlerin bunların faili olmasından da değil; bunların da bunca beklemelerimize rağmen hala da Müslümanız demeleri yüzünden kahroluyoruz.
Bunların Siyonizmler bir olup İslam ümmetine, direnenlere, izzet zillete dönüşmesin, hürmetler çiğnenmesin diyenlere, bunların mücadelesini verenlere karşı durmaları, Siyonizm’in en büyük başarısıdır ve bunu 1-2 yılda da gerçekleştirmiş değiller. Yazar ve akademisyen Mücahit Gültekin sosyal medya hesabında ki paylaşımında şu ifadeleri kullanıyor:
“35 yıldır “Kahrolsun İsrail” diye bağırıyorum. Her Filistin sevdalısı gibi kimi zaman sayıları 100 binleri bulan pek çok yürüyüşe ve protesto eylemine katıldım. Bu eylemlerde yüreği Filistin için çarpan, gözlerinden Allah için yaşlar boşanan, samimiyetinden kuşku duymadığım insanlarla beraber slogan attık. Devasa kitleler güvendikleri insanların/kurumların çağrılarına tabi olarak meydanlara çıktı. Sonuç: Soykırımı besleyen petrol bizim ülkemizden gidiyor, İsrail’le ilişkiler devam ediyor ve Siyonistlere istihbarat sağlayan ve destek veren üsler tam gaz çalışıyor.
Neden?
Bunca eylem, bunca duyarlılık, bunca gözyaşı, bunca samimiyet, bunca yürüyüş ve slogan neden bu durumu değiştirmedi? Sorun nerede?
Merhum Cemaleddin Afgani "Ey Müslümanlar! Siz insan değil de sinek olsaydınız, vızıltınız İngilizlerin kulağını sağır ederdi." demiş.
Bizim samimiyetimiz, gayretimiz, gözyaşımız neden siyasal bir sonuç üretmiyor?
Neden tepkilerimiz müstebitleri korkutmuyor?
Neden siyasal iktidarlar bizi kaale almıyor?
Kuşkusuz bunun pek çok sebebinden söz edilebilir ama kanaatimce bunların en önemlilerinden biri dindar kitlelerin siyasetçilerle kurduğu ilişki biçimidir.
Bizler duyarlılıklarımızı siyasal bir baskıya, siyasal taleplere dönüştürmüyoruz, dönüştüremiyoruz.
Şunu sormak istiyorum: Bugün hangi siyasetçi İsrail’le ilişkiyi kesme baskısını üzerinde hissediyor?
…
Oğuz Atay, Tutunamayanlar kitabında "Düzeni çok iyi kurmuştunuz. Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan." der.
Biz ise, bize benzeyen ama zamanla dönüşen ve sonra bizi de kendilerine benzeten insanlar çıkarıyoruz aramızdan. İktidar kitleye, kitle iktidara baktığında kendini görüyor.
Bu bir kader değil. Kendimizi değiştirebilirsek, bu makus talihimizde değişebilir.
“Şüphesiz ki, bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d Suresi: 11)” https://x.com/mgultekin11/status/1921518024361689197
*
Ensarullah Hareketi Siyasi Büro Üyesi Muhammed el-Buhayti’ nin dikkat çekici açıklamalarıyla bitirelim:
“‘’Daha da dikkat çekici olan, birçok Filistinlinin, Suriye’de Beşşar Esed’in devrilip yerine Colani’nin getirilmesinin, Britanya ve Amerika tarafından hem Suriyeliler hem de kendileri için en iyi seçenek olarak sunulmasına inanmış olmaları. Oysa tarihsel olarak Amerikan ve İngiliz politikalarının en ağır bedelini ödeyenlerin başında Filistinliler gelmektedir; onların bu ülkelerin bölgedeki hamlelerine umut bağlaması ibretlik.’’
‘’Muhaliflerin askeri operasyon odasını yöneten Amerika’ydı. El-Karadavi, isyancılara verdiği destek nedeniyle Amerika’ya teşekkür etti ve daha fazlasını talep etti. Tanrı adına harekete geçmesini istedi ve Şam’da iktidara gelecek yeni yönetimin İsrail’in güvenliğini tehdit etmeyeceğine dair onu temin etti. O zamanlar Nusra Cephesi ve militanları Siyonist yapıdan doğrudan askeri destek alıyor ve yaralıları onun hastanelerinde tedavi görüyordu.’’
‘’Gazze’de soykırım yaşanırken, Heyet Tahrir eş-Şam ve destekçileri, Hizbullah liderlerinin şehadetini ve Güney'in yıkımını kutluyordu. İsrail-HTŞ, Direniş Ekseni'nin Gazze’ye destekle meşgul olmasından faydalanarak Suriye hükümetine saldırdılar. Oysa Suriye hükümeti, son ana kadar Amerika’nın Filistin davasından vazgeçmesi karşılığında sunduğu tüm cazip teklifleri reddetmişti.’’
El-Buhayti değerlendirmesinin sonunda Filistin halkına seslenerek, “Suçu Colani ve militanlarına değil, onları destekleyen ve gerçekleri görmezden gelen kendinize yükleyin” çağrısında bulundu.
Colani’nin yalnızca el-Karadavi’nin Amerika ve İsrail’e verdiği sözleri yerine getirdiğini ifade eden el-Buhayti, bugün şaşkınlıkla karşılanan gelişmelerin çok önceden uyarı konusu yapıldığını ve Direniş Ekseni’nin liderleri tarafından kamuoyuna defalarca bildirildiğini hatırlattı:
‘’Bugün sizi şaşırtan gelişmeler konusunda, Direniş Ekseni ve liderlerimiz olarak bizler daha önce defalarca uyarıda bulunmuştuk.’’” https://ydh.com.tr/d/27119/yemenli-yetkiliden-arap-kamuoyuna-hem-teshis-hem-tenkit
*
Tüm bu karanlığa rağmen ışığı görüyoruz. Soykırımcı küresel zalimler karşısında raks edenlere, ümmet coğrafyasını ve servetlerini, zillet içinde yaşantıları devam etsin diye bu zalimlere rüşvet ve haraç olarak peşkeş çekenlere, tüm bu olanlara normalleşme diyen, normal diyen ve İslam ümmeti olarak bilinenlerin çoğunluğuna ve onların da yaşananlar karşısında fail, seyirci ve idraksiz bulunmalarına rağmen ışığın gelişi mukadderdir, Rabbin, nurunu tamamlaması mukadderdir. Her türlü zillet zalim, fasık, facir ve münafıklara; izzet ve şeref kendisinden başka ilah olmayan, mutlak hakim ve mutlak galip Allah ve müminlere aittir.
Rabbim, bizleri ümmetin hali ve devam eden küresel zillet ve vahşetten dolayı, yaşanan soykırım ve katliamlara karşı duyarsız kılma, bunların faili olan zalimlerle aynı safta yazma, bu yaşananları görebilmeyi, doğru anlamlandırabilmeyi, doğru yerde durabilmeyi nasip et, tüm bu dehşet ve küresel gidişat karşısında eli kolu bağlı olanlardan, yüreği bunları normal karşılayanlardan, alnını secdeye koyduğu halde her zulmü ve zilleti, tüm bu yaşanan kıyametleri normal görenlerden ve duyarsız, hissiz ve ihanet içinde olanlardan, nerede olduğunu bilmeyen gafillerden, nerede olduğunu bilen münafıklardan kılma ve hiçbir şey yapmayan bizleri en azından çatlayan ve patlayanlardan, yaşananları dert edinenlerden kıl.
0 Yorum