ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu gezisinde Suudi Arabistan'da Ahmet Eşara ile gerçekleştirdiği görüşmede Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını açıklaması, uluslararası diplomasi arenasında deprem etkisi yarattı. Bu hamle, yaklaşık on dört yıldır karanlık bir dönemden geçen Suriye'nin yeniden yapılandırılması ve küresel sahneye dönüşü için kritik bir dönüm noktası olabilir.
Trump'ın bu çıkışı, Washington'daki İsrail yanlısı çevreleri adeta paniğe sürükledi. Beklendiği üzere, başkan yardımcılarından gelen "Suriye'de yeni rejim çöküp büyük bir iç savaş çıkacağını düşünüyoruz" açıklaması, ABD siyasetinde Trump'a karşı İsrail'in bölgesel çıkarlarını merkeze alan ikiyüzlü bir anlayışın varlığını gün yüzüne çıkardı.
Arap ülkelerinin ABD'ye verdiği iddia edilen 3 trilyon dolarlık meblağı "rüşvet" olarak niteleyenler yanılıyor. Bu rakam, Suriye'nin bağımsızlığını ve uluslararası konumunu yeniden şekillendirmek için Arap dünyasının ödediği stratejik bir bedeldir. Nasıl ki Rusya'nın Ukrayna karşılığında Suriye'den vazgeçmesi bir pazarlık konusuysa, bu meblağ da Arap dünyasının Suriye halkının yeni bir sürece rahat adım atabilmesi için ödediği diplomatik bir faturadır.
Bu gelişmelerden en çok rahatsız olan aktör kuşkusuz İsrail'dir. Güvenliğini her şeyin üzerinde tutan ve ABD'yi bu doğrultuda yönlendirmeye alışkın olan Tel Aviv yönetimi, Suriye'yi varoluşsal bir tehdit olarak algılamaktadır. Trump'ın yaptırımları kaldırma hamlesi, İsrail'i alarma geçirmiş durumda. Bu nedenle Amerikan siyasetindeki nüfuzunu kullanarak Trump'ın planlarını sabote etmeye çalışmaktadır.
Bölgede yeni dengeler kurulurken, Suriye'nin Türkiye ile ilişkilerinin de yeniden tanımlanacağı bir sürece girdiğimiz aşikâr. İdlib meselesinden mülteci krizine, terörle mücadeleden ekonomik ilişkilere kadar birçok başlıkta yeni denklemler oluşacak.
Suriye'nin on beş yıldır yaşadığı yıkım, sadece bölge halkının değil, tüm insanlığın vicdanında kapanmayacak yaralar açtı. Milyonlarca insan yerinden edildi, yüz binlercesi hayatını kaybetti. Şimdi yeni bir sayfa açılma ihtimali belirirken, İsrail'in güvenlik paranoyasına kurban edilecek bir süreci kabul etmek mümkün değildir.
Trump'ın hamlesi ve ardından gelen tepkiler, Ortadoğu'daki güç dengelerinin ne denli kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Suriye'nin geleceği, bölgesel ve küresel aktörlerin çıkar çatışmalarının gölgesinde şekillenirken, asıl unutulmaması gereken, on beş yıldır çile çeken Suriye halkının huzur ve refahıdır.
Washington'daki İsrail lobisinin ve onların sözcüsü konumundaki "uzmanların" korkuları gerçekleşmemeli; Suriye, İsrail'in güvenliği adına yeniden karanlık günlerine geri dönmemelidir. Bölgenin geleceği, tek bir ülkenin saplantılı güvenlik kaygılarına kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
0 Yorum