Bazı sureler vardır ki, insana tokat gibi iner. Münafikun Suresi işte onlardan biri. Adı bile uyarı: Münafıklar. Bu surede dikkat çeken bir ayrıntı var: Sadece 11 ayetlik bir metin ama içeriği koca bir aynaya dönüşüyor. İlk 8 ayet münafıklığın çehresini seriyor önümüze; iki yüzlü sözler, gizli hesaplar, güce tapınma ve yalan yeminler… Son 3 ayet ise başka bir yere götürüyor bizi: İnfak. Yani kendinden başkasını da düşünebilmek.
Kur’an, bu kısa surede, münafıklığı bir hastalık gibi tarif ediyor. Kalbiyle dili farklı söyleyen, menfaat gördüğünde yanaşan, iş ciddileştiğinde sıvışan bir karakter. Bugünün diliyle söylersek: Paylaşmak yerine biriktiren, toplumla bağ kurmak yerine gösteriş yapan, imanı dilde tutup hayatında hiç yaşatmayan biri.
Ama son üç ayet bir kırılma noktası gibi. Allah, münafıklığın panzehirini veriyor orada: İnfak. “Allah’ın size verdiği rızıktan infak edin, yoksa ölüm gelip çatar da ‘Rabbim, bana biraz daha mühlet ver, sadaka verip salihlerden olayım’ dersiniz” (Münafikun, 10). Ne kadar tanıdık değil mi bu bahane? Her şeyin son ana ertelendiği bir hayat. Ve sonra geride kalan tek pişmanlık: Vermemek…
Burada bir sır var: Münafıklık sadece sözle olmaz, eylemsizlikle de olur. İnanıyorum deyip hiç infak etmeyen, paylaşmayan, taşın altına elini koymayan da o tanımın içine giriyor.
Peki nedir bu infak sadece para mı? Hayır. Kalemini infak et, bilgini paylaş. Zamanını infak et, bir başkasının yükünü hafiflet. Tebessümünü infak et, yorgun bir ruhu onar.
İnfak kaleminin ucu sadece cüzdanla değil, vicdanla da açılır.
Zaten münafıkların en temel özelliği de budur: Vicdanlarını susturmuş olmaları. O yüzden de sürekli güç sahibinin yanında, zayıfın karşısında olurlar. Münafikun Suresi 8. ayette onların diliyle söyledikleri şey net: “Medine’ye dönersek en güçlü olan, en zayıf olanı mutlaka çıkaracak.” Bugünün dünyasında da aynı zihniyetin peşindeyiz: Güçlü kazansın, zayıf sürülsün.
O yüzden tekrar başa dönüyoruz: Münafık olmak istemiyorsan, infak kalemini çalıştır. Çünkü veren insan, paylaşan insan, başkasının derdiyle dertlenen insan, iki yüzlü olamaz. O, kalbiyle dili bir olan, görünenden fazlasını dert eden bir insandır. Münafıklık, bencilliğin çürümüş meyvesidir; infak ise merhametin yaşayan çiçeğidir.
Ve unutma: Bir gün herkes infak etmek isteyecek. Ama bazıları için artık çok geç olacak.
0 Yorum