Yine mel’un İsrail’in Gazzeli masumlara uyguladığı vahşi soykırımı ve buna karşılık koca ümmetin suskunluğu, duyarsızlığı devam ederken bir Kurban bayramını daha idrak ediyoruz. Resmi kayıtlarda 54 bin küsur şehit var, ama enkaz altında kalanları da düşünürsek, şehit sayısı yüz yirmi bini aşmıştır. Allah’a gerçekten iman etmiş olanların yürekleri kan ağlıyor, bu durumda bayramdan nasıl söz edilebilir? Bizim hazırlık yaptığımız, gönül eğlendirerek, kebaplarla geçirmek üzere kestiğimiz hayvanlara bedel, onlar iki yıldır Gazze’de on binlerce çocuk, bebek ve masum insanlarını İslam’ın izzeti uğruna kurban verdiler. Bu itibarla bayram bizim değil, onların hakkıdır. Onlar ebedi hayatı kazandılar. Öncelikle bu hakkı teslim etmeliyiz.
Hadislerde “îdu’l-adhâ” ile tabir edilen Kurban bayramı, İslam’ın Müslümanlara ihsan ettiği iki bayramdan biridir. Bayramlar sevinç ve ziyaretleşme günleridir. Çeşitli meşgaleler nedeniyle ihmal edilen dost ve akraba ziyaretleri için tayin edilmiş bir fırsattır. Bayram anlamındaki “îyd” kavramının kök anlamı “ziyaret” demektir. Yöremizde de bayram için “eyd” kelimesi kullanılır.
İslam’da Fıtır (Ramazan) Bayramı ve Kurban bayramı olmak üzere iki bayram vardır. Peygamber (ASV) Medine’ye hicretinden sonra, Medine halkının iki bayram kutladığını görünce şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah kutladığınız o iki bayramın yerine daha hayırlı iki bayram ihsan etmiştir" (Ebu Davud, "Salât", 245)
Her bayramın, önemli bir farz ibadetten sonra idrak edildiğini görüyoruz. Fıtır Bayramı, Ramazan orucunun bitimiyle başladığı gibi, Kurban bayramı Hac ibadetinin akabinde başlar. Fıtır bayramının gerçekte Ramazandan sonraki Şevval ayının ilk günü olduğu halde Halk arasında “Ramazan Bayramı” şeklinde ifade edilmesi, Ramazan orucuyla ilişkisi itibariyledir. Kurban bayramının bulunduğu Zilhicce ayı kelime olarak “Hac sahibi” anlamındadır. Dört haram aydan biri olması, hac ve Kurban ibadetlerini barındırması itibariyle büyük bir değere sahiptir. Kurban bayramı, Zilhicce ayının onuncu günü başlar ve dört gün sürer. Hac ile ilgisi nedeniyle yöremizde bu bayrama “eyd-é Hecciya: Hacılar bayramı”, Ramazan bayramından bir gün fazla oluşu nedeniyle de “eyd-é mezın: büyük bayram” denirdi.
Kurban bayramının birinci gününe “Nahr veya zebh günü”, sonraki üç güne de “Eyyamu’t-teşriq: teşrik günleri” denir. Teşriq kelime anlamı “güneşlendirme” demektir. Eskiden, kesilen Kurban etlerini kurutmak için kayalıklarda güneşe serilirdi. Bu nedenle bu işlemin yoğun olarak yapıldığı bu günlere bu isim verilmiştir. Kurban bayramının ilk üç günü kurban kesilebildiği için bu günlere de nahr/zebh günleri denir. Bayramın dört günü boyunca farz namazlardan sonra “teşriq tekbirleri” getirilmesi nedeniyle bu her dört güne de “teşriq günleri” diyenler olmuştur. Bu tekbirlerin Arefe gününden başladığı düşüncesiyle bazıları teşrik günlerine arefe gününü de dâhil etmişlerdir.
“Sayılı günlerde Allah’ı zikredin” (Bakara, 203) ayetindeki emir, teşriq tekbirleriyle yorumlanmıştır. Teşriq tekbirleri Hanefilere göre vaciptir, fakat süresinde ihtilaf edilmiştir. İmam A’zam Ebu Hanife’ye göre teşriq tekbirleri, Arefe günü sabah namazından sonra başlar, bayramın birinci günü ikindi namazından sonra biter. Yani sekiz vakit farz namazlarının akabinde bu tekbirler getirilir. Ayrıca cemaatle kılınan farz namazlarda getirilmesi vacip olur, tek başlına kılınan namazlarda vacip değildir. Ancak İmameyn’e göre (Muhammed ve Ebu Yusuf) Arefe günü sabah namazından sonra başlar, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, yirmiüç vakit farz namazının akabinde, cemaatle olsun, ferdî olsun, bu tekbirler getirilmelidir. Günümüzde imameyn’in görüşü uygulanmaktadır. Şafiilerde ise çeşitli görüşler bulunmakla beraber en yaygın görüş, arefe günü akşam namazından bayramın dördüncü günü sabah namazına kadar tekbir getirilmesi sünnettir. Teşriq tekbirinde: “Allahu Ekber” lafzının Hanefilere göre iki kez, Şafiilere göre üç kez söylenmesi esastır.
Bütün okurlarımızın, bayramını tebrik eder, Âlem-i İslam’a hayırlar getirmesini temenni ederim.
0 Yorum