İsrail'in Gazze'de uyguladığı vahşet ve soykırım karşısında Gazze'ye sahip çıkmayan bu ümmet kaybetti diyoruz ya, aslında çok önceleri, asırlar önce bu ümmet kaybetti.
Hz. Peygamber (a.s.v.)'ın reyhanım dediği, başını koklayıp öptüğü, mübarek ensesinde oturttuğu ve namazda bile oradan indirmediği torunu Hz. Hüseyin'in kafasının kesildiği gün bu ümmet kaybetti. Hz. Peygamber (a.s.v.)'ın öptüğü o başı kesenler güya Müslümandı ve yıllarca ümmeti yönettiler.
Belgesellerde görüyoruz: hayvanlarda dahi izzet vardır ve izzetleri uğruna hayatlarını tehlikeye atıyor, çoğu kez hayatlarını kaybediyorlar. Hayvanlardan bile izzet varken izzetini kaybetmiş bir ümmetin hayatta kalması, izzetsizce yaşaması neye yarar? İzzetiz yaşamaktansa ölmek çok daha müreccahtır.
Her gün ekranlarda, aralıksız olarak, sınır tanımayan İsrail vahşetiyle kimisinin kafaları, kimisinin kolları bacakları kopmuş, bazısı da açlıktan bir deri bir kemik kalıp son nefesini vermiş onlarca bebek ve çocukları görüyoruz. Kur’an’da, “Küntum hayru ümmetin: siz en hayırlı ümmet oldunuz..” diye nitelenen, övgüyle söz edilen bu ümmet yöneticileriyle, halklarıyla, ordularıyla harekete geçmek için daha ne olmasını bekliyorlar? İsrail’den korkan ve kardeşlerini İsrail’in pençesine terk eden ümmet, “en hayırlı ümmet” vasfını taşıyabilir mi? Acaba üç milyon Gazzeli Müslümanın tamamen yok olmasını mı bekliyorlar? Doğrusu akıl almıyor. Bu Müslüman ordular niçin beslenip bekletiliyor, silah ve mühimmatlar niçin hazırlanıyor? Daha nasıl bir şey olsa harekete geçilecek? İsrail'in her bir saldırısı Bu ümmetin izzetini yerin dibine geçiriyor, yine de harekete geçen, İsrail’e dur diyen çıkmıyor. Amerika'nın Avrupa'nın hareketle geçmesini bekliyorlar. Onlar da İsrail’e sınırsız destek, silah ve mühimmat veriyor, hepsi Gazze’nin tamamen yok edilmesinde, dünya durdukça bir daha Filistin diye bir şeyden söz edilmeyecek, esamesi bile okunmayacak, tamamen yok edilecek şekilde fikir ve eylem birliği etmişlerdir. Sözde İslam ülkeleri işte bunlardan medet bekliyor. Sus pus olmuş yerinde donmuş, kınamadan başka bir sözü ve hareketi olmayan ümmete rağmen Avrupa ülkelerinden bir iki tanesi daha vicdanlı çıkıyor.
Gazze, ümmetin umursamaz bakışları arasında İsrail'in başını çektiği ve yönettiği kâfir ve zalimlerce yok ediliyor. Gazze artık cennetteki şehitler topluluğudur. Ama Ebu Ubeyde'nin "büyük ümmet" dediği ümmet, o vasfını kaybetmiştir, aslında kokuşmuş cenazelerden oluşan cehennemlik bir ölüdür. Gazze kahramanları bunlardan ümidini kesmelidir.
Önce Gazze’yi ve Gazze şeridindeki bütün şehirleri en ağır bombalarla yakıp yıktılar. Ayırım yapmadan her yeri içindekilerle birlikte enkaza çevirdiler. Uzmanların beyanına göre Gazze’ye atılan binlerce ton bomba Hiroşima’ya atılan atom bombasının 4,6 katı kadar korkunçtur. Bunun karşısında ümmet kılını kıpırdatmadı. İki yıl içinde kayıplarla birlikte sayıları 400 bine ulaşan şehitler, yine ümmeti ve övündükleri ordularını, harekete geçiremedi. İsrail’in ablukası ve her türlü yardım girişini engellemesi sonucu maalesef iki milyarlık ümmet, tamamı açlıktan ölmeye başlamış olan o masumlara bir ekmek ulaştıramadılar, donmuş bir şekilde seyretmeye devam ettiler. Evet, artık her gün onlarca insan açlıktan ölüyor. Pahalı bomba masrafına gerek kalmadan, İsrail tüm girişleri kapatarak yardım girişini engellemekle ümmetin sessiz bakışları arasında topyekûn açlıkla öldürüyor. Her gün açlıktan ölen masumların sayısı katlanarak artıyor. Böyle giderse kısa bir süre içinde Gazzeli hiç kimse kalmayacak.
Gazze açlıktan yok olunca ümmetin kurtulacağını, keyfine devam edeceğini sanmayın. Biz İslam ümmeti olarak rezillik kilimini başımıza çekip İsrail’in akıl almaz barbarlığını durdurma konusuyla ilgilenmemeye devam edersek, bütün güçlerimizle seferberlik ilan edip harekete geçmezsek, unutmayalım ki dünyada rezalet ve aşağılanma, ahirette de elemli bir azap bizi bekliyor olacaktır. “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir.” hadis- şerifinin sırrıyla, açlıktan ölen her Gazzeli, bizi peygamberimizden (ASV) ve cemaatinden koparıyor. Kendimizi süslü camilerle, umrelerle, okunan ezanlarla, ilahilerle, sarık ve takkelerle, düğünlerdeki mevelevi gösterileriyle, eğlenceli yemeklerle kandırmayalım.