TOZ-TOPRAK-VİLLA

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Yeni trend yaşam alanlarımız…

Müstakil evler inşa ediyoruz. Villa ya da villa siteler.

Ne itti bizi bu yeni yaşam alanlarına?

En önemli etken Deprem. 

Depremden sonra parası olanların evlerinden “müstakil eve çıkalım” sesleri yükselmeye başladı. Birçoğu kapalı dairelerin düzen ve temizliğiyle hakkıyla uğraşamıyorken, müstakil ev ve bahçe ile nasıl başa çıkacağım diye düşünmeden taleplerinde ısrarcı oldular.

Peki çalıştırılamayan hamamı, havuzu şusu bu su olan 5+1 odalı yüksek katlı lüks sitelere ne oldu? Onların neden suyu çıktı?

Sebebi sıradan tekli bir binada yaşanan sıkıntılar bu lüks sitelerde de yaşanması. Sonuçta memleketin insan kumaşı aynı. Para insanı pek değiştiremiyor. Üsttekinin tozundan, balkon yıkamasından, 10 cm’lik ortak duvardan komşunun her tür konuşmasını dinlemek zorunda kalınmaktan, Yönetimden, güvenlikten, ödenmeyen aidatlardan, Araba yeri kavgası yapmaktan şikâyet edildi. Hemen hemen hiçbir site müteahhittin teslim ettiği şekilde kullanılamadı, bakımı yapılamadı, yönetilemedi.

Talepler, oluşan algı müteahhitlerin çoğunu müstakil ya da villa sitelerin yapımına itti. 

Müstakil evlere İstenen paralara bakarsanız: 500-600 m² arsa payına sahip maliyeti çoğu yerde 10-15 milyonu geçmeyen yapıların fiyatı 20 milyondan başlıyor, 40-50 milyon isteyene bile rastlıyorsunuz. 40-50 milyona orta ölçekli fabrika satın alabilecekken, bu nasıl bir para, nasıl bir kâr oranı, bu yapılara bu para nasıl bağlanır diye düşünmeden edemiyorsunuz. OSB deki fabrika yıllık %3-5 kâr ile üretim yaparken, 3-5 yıl kullanıldıktan sonra değeri %50 düşecek olan bir taşınmaza bu kâr payı nasıl konur, üretim sektörüne 10 milyon yatırıp 10 kişiyi istihdam etmeyen, bu parayı buraya nasıl bağlar diye kafa yoruyorsunuz.

Yapılan sitelere bakıyorsunuz, Dip dibe. Binalar birbirinden 3 er metre çekmiş. Araları 6 metre olarak inşa ediliyor. Üst kata çıkınca 1,5 metrede çıkma yapılıyor, kalıyor iki bina arasında yine 3 metre…Müteahhit bir tane daha nasıl fazla çıkarırım diye tüm sınırları zorluyor. İmarda sözde %15 yapılaşması olan yerin bir bakıyorsunuz %40 ı 50 si betonla dolmuş. Eskiden düşeyde akraba olanlar şimdi yatayda aynı pozisyonda. Ne konuşursan ne pişirirsen anında komşunun evinin içinde. Damında kuş, bahçesinde kuzu besleyene, Tavuk kümesi kurana, Urfa’nın en nezih diliyle bağırarak eşini çocuğunu çağırana, kızana, düz gidene rastlarsanız şaşırmayın.

Site inşaatlarını gözlemleyin: Uzaktan bakınca tek parça beton yığını görüyorsunuz.

Sözde adları villa. Yeşil hak getire.

Ferah, mahrem bir ortam yaşamayı hayal ediyorsunuz, pencereyi açınca, balkona çıkınca komşu ile akraba oluyorsunuz.

Hızla yapılaşan bölgelerde yine her zamanki gibi Belediye nal topluyor. Önden altyapıyı bitirip bölgeyi inşaata açması gerekirken, villalar yapıldıktan sonra araya adam koyarak hizmet almaya çalışıyorsunuz. Asfalt artığı bulup yoluna serenler kendilerini şanslı hissediyor. Çoğunda doğalgaz, internet yok. Her taraf toz toprak içinde. Masrafın dibine vurulmuş evlerde pencere açamıyorsunuz. Yolun kül haline gelmiş tozu evinizin içine doluyor. Çoğu onlarca milyonluk evler foseptiğe talim ediyor. Bazı yerlerde yapımına ses çıkarılmayıp inşaatı biten evler, belediyenin yeni aklına gelip yaptığı yol projeleri ile ya metrelerce yukarda ya da aşağıda kalıyor. Yüksek havadar yerde diye satın aldığınız villa arsanıza bir bakıyorsunuz belediyenin açtığı yolun 10 metre üstünde kalmış. Yolu kullanabilmek için dağı indirip arsanızı gömmek zorunda kalıyorsunuz. Ne manzara kalıyor ne hava… Sırtını dayadığınız arka parsele belediye bir kot veriyor sizden metrelerce yukarda kalıyor. Arkanız 6-7 metre yüksekliğinde istinat duvarı…

Projelendirme, düzen, akıl, hak getire. Her işimizde olduğu gibi bunda da kervanı yolda diziyoruz. 

Villa-konut imarlı yerlere düğün salonu, okul, lokanta, kafe, kreş ruhsatı vermekten bizi hiçbir şey alıkoyamıyor.

30 milyon para sayıp kafa dinleyeceğim dediğimiz villa evlerimizin komşusu kafe, düğün salonu, okul, inşaat deposu, ciğerci. Siz eve milyonlar harcamışsınız bitişiğiniz konteyner, ya da baraka koymuş.

Her şeyimiz tuhaf. Parayı dengesiz-hesapsız şekilde kazanıyoruz ama nasıl harcanır bilemiyoruz. Kazandığımız paraya göre yaşayamıyoruz, çevremizdekileri ona göre yaşatamıyoruz.

Bu parada kimin ne şekilde hakkı var, topluma nasıl bir katma değer sağlayabilirim diye düşünemiyoruz. 

Yanımızdaki personele asgari ücret vermemek için didinirken öte tarafta birileri göz boyayıp, abartarak bu malları bize satıyor ve elimizdeki parayı alıyor.

Olan yine memleketin ekonomisine, geleceğine, yeni nesillere oluyor.

Müslüm YILDIRIM-

 

TOZ-TOPRAK-VİLLA

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.