Hangi ülkeler hak iddia etmiyor ki o kadim topraklarda….
Belki de haklılar….
Dünya tarihini değiştirmiş güneşin ilk doğduğu yer Mezopotamya insanlık mirası ismini hak eden ana toprak.
Ama hikaye başladığı yerde son bulacak gibi…
Son buzul çağdan sonra dünya yavaş yavaş ısınmaya başladı.
İlk uyanan, ilk yeşeren bölgelerden biri de Orta Doğu’ydu; özellikle de Urfa ve çevresi. Bereketli Hilal’in kalbinde yer alan bu topraklar, insanlığın tarımla, yerleşik hayatla ve inançla ilk tanıştığı coğrafya oldu.
Göbeklitepe'nin sırrı da bu erken ısınmayla yakından bağlantılıydı. Doğa canlandı, av hayvanları arttı, bitkiler çeşitlendi. İnsan doğayı gözlemlemeye, düzen kurmaya başladı.
Ve şimdi...
Urfa, Mezopotamya, "Levant"... yeniden iklimin ön saflarında.
Ama bu kez ısınma bir mucize değil, bir uyarı.
Artık "uyanmakta olan doğa" değil, "uyarı veren doğa" ısınıyor.
Göbeklitepe'nin yapıldığı bu kadim topraklar, bugün iklim krizinin en kırılgan bölgeleri arasında,
Ve son kaynak Fırat kalmış...
“Kutsal kitaplar, aynı vadin peşine düşmüş:
Kıbleler ortak, peygamberler birbiriyle akraba, eylemler benzer…
Sanki her din bu toprakların tapusunu almış gibi.
Ve bin yıldır, bu "kutsiyetin" uğruna dökülen kan, gözyaşını bastıramıyor.
Oysa bu topraklarda yaşam, artık savaşla değil, ısıyla tükeniyor.
Kimse fark etmiyor:
Kutsal olan toprak değil, su.
Tarihsel bir ironi gibi:
"Isınmayla uygarlık başlamıştı,
Aşırı ısınmayla medeniyet bocalıyor."
Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) raporuna göre, başta Göbeklitepe olmak üzere 1000’den fazla kültürel miras alanı su tehdidi nedeniyle risk altında.
Fırat, bir zamanlar Urfa’ya hoyratlarıyla geldi, Harran’la buluştu.
Şimdi Urfa, kendi hoyratlığıyla bu suyu tüketmeye, hayatı buharlaştırmaya doğru hızla ilerliyor.
Tek çare:
Suyun her damlasını değerli maden gibi korumak.
