Türkiye son yüzyılın en çetin dönemlerinden birini yaşamaktadır. Üç bir tarafı deniz olan dünyanın ortasında yer alan Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan köprü, toprağına ne ekersen onun biçildiği yeryüzünün cenneti en azından bizim için öyle olan ülkemiz yakın zamanda yüzyılın en büyük kaybını yaşamaktadır. Orman yangınlarıyla ülkemizin kaybı bir savaşta verdiğimiz kayıpla aynı miktarda olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Kayıp sadece topla tüfekle ölerek değildir. Nefessiz bırakılarak, ağaçsız kalarak yaşayan neslin dışında gelecek neslinde hayatına kast edildiği unutulmamalıdır.
Orman yangınlarını ekolojik yani doğa maksatlı küresel ısınma etkisiyle oluştuğu kanısına karşıyım. Bilerek yapılmaktadır. Aynı anda ülkemizin dört bir tarafında meydana getirilen yangınlar ülkemizin Ortadoğu'da yaşanan ve son dönemlerde ülkemizin kıymetini gözler önüne seren Suriye ve Gazze olaylarıyla anlaşılan ülkemizin başını kaşıyacak zaman verilmemesidir.
BM raporlarına göre ülkemizin on yıl içerisinde çölleşeceği raporu ülkemizin bekasını çiğnetmektedir.
Anayasamızda affı olmayan tek suç Orman yangınlarına sebep olmakken bunun ya bilinmiyor olması ya da bilinmesine rağmen suçu işleyenin aklanması veyahut aklanmaya çalıştırılmasıdır.
Her sene olduğu gibi bu yılda yangınlar ülkemizin genelinde boy göstermek ancak nedense iklim kanunu kabul ettikten sonra aniden dört bir yanda yangınların çıkması insanın aklına soru işaretlerini getirmektedir. Bu konunun üzerinde ülkece durmamız gerektiği mecliste yer alan oylarımızla oturan vekillerimizin iklim kanunu yasa tasarısında geri dönmelidir.
İklim kanunu karbon emilimi oranından dolayı ülkemizin sistemin isteği olan yani Avrupa ve zihniyetinin başta ABD daha sonra Çin'in isteğini yerine getirmektedir. Karbon emilimini aza indirmekse ilk başta ABD ve Çin kabul edip uygulamaya almalı kanunu.
Diğer bir hususa ülkemizde yangınlarla mücadele her yıl olduğunu bilmemize rağmen neden daha gelişmiş uçaklar üretmeyip almayıp yangınlar olduğunda vatandaş başta olmak üzere kısıtlı imkanlarla dev yangınları söndürmeyle kendimizi heba etmekteyiz.
Rabbim ülkemizi her türlü afetten, beladan ve musibetten korusun. Tez zamanda yangınları hikmeti yağmuru ile söndürsün.
Yukarıda bahsettiğim üretim ve hazırlıklı olma adına Cemil Meriç'in Umrandan Uygarlığa adlı kitabındaki bir anekdot'la bu haftaki konumuza noktayı koymak istiyorum.
"Devlet gemisi pupa yelken giderken, işi gücü eğlencedir herkesin: vur patlasın, çal oynasın. Ama, fırtına kopup da gemi çalkalanmağa başlandı mı, bir telaştır alır herkesi. Geminin sahibi, süvariler, mürettebat görev başına koşarlar: solukları kesilir çalışmaktan. Yolcuların da boş durmaması gerekmez mi? Kimi halatlara sarılmalı, kimi lengere. Ya gücü yetmeyenler! Onlar da öğüt vermeli çalışanlara. "
-JEHAN BODİN
Cemil Meriç- Umrandan Uygarlığa/ Syf. 184