BOYKOTUN PSİKOLOJİSİ

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Boykot, toplumsal olaylara karşı verilen tepkilerin en dikkat çekici biçimlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu tepki sadece bir ürünü satın almamak değil, ben buradayım ve bu duruma karşı çıkıyorum, yaptıklarınızı onaylamıyorum, reddediyorum demenin, kararlı bir duruş göstermenin yolu haline geliyor. Psikoloji bilimi boykot etme kararı alan bireyin duygusal, sosyal ve ahlaki süreçleri de yaşadığını belirtiyor. Boykot sadece bir şeyi reddetmeyi değil, bireyin kontrol hissini kazanmasına da olanak sağlıyor. Bir olay veya durum karşısında öfke, hayal kırıklığı, çaresizlik gibi duygularla karşı karşıya kalan bireyin boykot aracılığıyla ben de varım ve bu duruma karşı çıkıyorum düşüncesini somutlaştırıyor.

Sosyal kimlik kuramına göre insanlar, kendilerini ait hissettikleri gruplarla özdeşleşiyor, grup normlarını benimsiyor ve o normlara aykırı olan davranışları reddediyor. Birey bir kurumu, markayı, başka bir bireyi veya ülkeyi boykot ederken özünde kendini korumaya, bir gruba, topluma ya da bir ideolojiye aidiyet hissetmeye ve kendi değerlerini görünür kılmaya çalışıyor. 

Özellikle sosyal medyanın etkisiyle, boykot çağrıları bireysellikten çıkıp kitlesel bir yapıya dönüşüyor. Bireyin duyguları ürünün kalitesi ya da fiyatı gibi verilerin önüne geçiyor. Boykot gibi kolektif davranışların bireyin üzerinde birçok olumlu etkisi bulunuyor. Aynı düşüncelere ve aynı kaygılara sahip bir grupla aynı amaca yönelmesi, bireyin güçlü ve anlamlı hissetmesini sağlıyor.  “Sadece benim tepkilerimle ne değişebilir?” gibi düşüncelerin aksine, “Birlikte çok şey değişir” anlayışı temel alınıyor. Bu durum hem bireysel dayanıklılığı hem de toplumsal bağlılığı arttırıyor.

Tüm bunların yanında boykotta yapılan seçici hamleler, farkındalık, öz denetim ve değer odaklı yaşama da büyük katkılar sağlıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar bireyin boykot gibi toplumsal direniş kararları almasının yaşam doyumunu olumlu yönde etkilediğini gösteriyor. Boykot davranışı özdenetim becerilerini besliyor ve dolayısıyla bireyin duygularını düzenlemesini, seçimlerini anlamlandırmasını, iç tutarlılık geliştirmesini sağlıyor. Bu durumun stresle başa çıkmada bireyleri olumlu yönde etkilediği de bilimsel verilerle destekleniyor. 

İnsan yaptığı davranışlar kadar bilinçli olarak yapmadığı eylemlerle de kendini tanımlıyor. Bazen alışveriş listenizden çıkardığınız tek bir ürün bile değerlerinize tutuğunuz bir ayna olabiliyor. Tüketimden gelen gücü fark etmek, yalnızca bireysel değil toplumsal dönüşümü tetikleyen bir kıvılcım haline geliyor. Boykot bir değere yönelişi hedefliyor ve bu durum toplumsal boyutta umudu besliyor. Bugün alışveriş yaptığınız sırada bilinçli bir şekilde tercih etmediğiniz her bir ürün binlerce kilometre ötede bulunan bir halkın umut ışığını besliyor. 

Filistin halkının onurlu varoluş ve yaşam mücadelesine uzanan her bir bilinçli tercih “yalnız değilsiniz” düşüncesini ortaya koymaktır. Bizler bu haklı direnişte Filistin halkı için tüketimden gelen gücümüzü adalet için kullanabiliriz, kullanmalıyız. Biz boykot gibi eylemlerde kararlı oldukça zulmün destek bulduğu zemin daralacaktır. Umut ederim ki, her birimizin yaptığı boykot gibi küçük görünene eylemler Filistin’de bir çocuğun umudunu, hayallerini ve geleceğini beslesin. Filistin halkına dualarımla…

Kendinize nazik davranmayı ve vicdanınızın sesini dinlemeyi unutmayın!

BOYKOTUN PSİKOLOJİSİ

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.