Bazen bir selam, yılların suskunluğunu bozar. Bazen bir köy ziyareti, tarihin yönünü değiştirir. Geçtiğimiz günlerde DEM Parti Şanlıurfa Milletvekilleri Dilan Kunt Ayan ve Ferit Şenyaşar öncülüğünde Akçakale ve Harran’ın Arap köylerine yapılan ziyaret de tam olarak böyle bir andı. Sessizlikle örülmüş yılların ardından gelen bu yürek yüreğe buluşma, tarihin kenarına değil, tam da merkezine yazılacak cinstendi.
Mil/Dalca, Küçükyıldız ve İncedere de yapılan toplantılar, sadece siyasi değil; sosyolojik, vicdani ve insani bir mesaj içeriyordu: “Bin yıllık kardeşliğimizi yeniden tesis etmek için buradayız.” Denildiği gibi; barış, yalnızca silahların susması değil, adaletin konuşmasıdır.
DEM heyeti, gecenin karanlığında, telefon ışıkları ve araba farlarıyla halkla oturup sohbet etti. Bu fotoğraf her şeyi özetliyordu: Işıklar kesik olabilir ama halkın yüreğinde barışın ışığı yanmaya devam ediyor.
Ancak bu samimiyeti ve cesareti, bu içtenliği, bu risk almayı bölgeyi yıllardır temsil ettiğini iddia eden ve Arapları temsil eden siyasetçiler de neden göremiyoruz.
Sizler yıllardır bu bölgenin temsil makamındasınız. Mecliste elinizde mikrofonlar, belediyelerde makam koltuklarınız var. Peki nerede barışa dair bir tek sözünüz? Nerede bu halkın taleplerini meclise taşıyan raporlarınız? Neredesiniz?
Barış süreci yeniden şekilleniyor. Türkiye, on yıllardır süren kanlı bir döngüyü artık sonlandırmak istiyor. Ve bu süreçte, Arap halkı da masada yer almak, sesini duyurmak, kardeşliğini haykırmak istiyor. Ama siz bu sesi duymamak için kulağınızı tıkamış gibisiniz. Sahi, neden?
Unutmayın: Bu halk, ne bir lütuf ne de bir bahşedilmiş sadaka bekliyor sizden. Sadece temsil edilmeyi, sadece sorunlarının dillendirilmesini istiyor. Eğer bu siyasi mecra, sizi temsil makamına taşıdıysa; bu mecranın yüklediği sorumlulukları da yerine getirmek zorundasınız. Getirmiyorsanız, açıkça söyleyelim: Bu işi hakkıyla yapamıyorsunuz demektir.
Ve o meşhur söz geliyor aklıma: Hannibal Barca, dağların arasında ordusuyla sıkışıp kaldığında komutanlarına şöyle demişti:
"Ya bir yol bulun, ya da bir yol açın."
Şimdi bu söz, Şanlıurfa’daki, Akçakale’deki, Harran’daki suskun siyasetçiler için geçerlidir. Ya bu halkın taleplerine bir yol bulun, ya da o yolu açacak olanların önünden çekilin!
Çünkü ışıklar kesik olsa da, Arap halkının içinde barışa ve kardeşliğe dair büyük bir aydınlık yanıyor.
Bu topraklarda yaşayan herkesin kardeşliği, hiçbir siyasi kariyerden, hiçbir parti talimatından daha kutsaldır.