Urfa’nın Kırkpınar köyünde yaşanan bu olay, yalnızca yerel bir haber değil. Bu, toplum olarak bağımlılıkla mücadelede geldiğimiz en acı eşiklerden biridir.
Gururlu ve dürüst bir baba… 28 yaşında, uyuşturucu bağımlılığı pençesindeki bir evlat…
Yıllarca süren mücadeleler, denemeler, uyarılar… Ve sonunda, çaresizliğin en karanlık yüzü.
Uyuşturucu, sadece gençlerin damarlarına değil; ailelerin yüreğine, köylerin huzuruna, toplumun vicdanına da zehir akıtıyor. Bu genç, bağımlılığın gölgesinde önce kendisine, sonra çevresine zarar verdi. İddiaya göre, uyuşturucu bulmak için gayrimeşru yollara başvurdu. Tüm kapılar kapanınca, kendi evinde, kendi babasına saldırdı.
O an, baba için artık “devlet” de “komşu” da “dost” da yoktu. Tek başınaydı. Ve bir karar verdi… Geri dönüşü olmayan bir karar.
Bu satırlar kimseyi yargılamak için değil. Çünkü burada suç, yalnızca bir kişiye ait değil. Suç; köylerde, mahallelerde sessizce ağlarını ören uyuşturucu baronlarında, yıllardır önlem almakta yetersiz kalan sistemde, bağımlılıkla mücadeleyi yalnızca slogan sanan anlayışta.
Urfa, uyuşturucu tacirleri için verimli bir zemin haline geldi. Gençler, umut yerine uyuşturucuya uzanıyor. Çaresizlik büyüyor. Ve sonunda, evlat ile baba arasında bile kan girecek kadar derin yaralar açılıyor.
Bir baba, evladına kıymak zorunda kaldıysa, orada bireysel değil, toplumsal bir iflas vardır.
Ve bu iflasın bedelini hepimiz ödüyoruz.
Urfa da yaşayan her fert top yekün bu konunun üzerne gider.
Ya da bir gün hastanede eli bıçaklı bağımlu doktora kadleder...
Bir başka gün bir baba evladının canını alır...
Ve gün gelir kapınız çalınır...
Artık sesiz kalma vakti geçti...