7 Ekim tüm ülkelerin uluslararası sistemde nerede durduklarını, yapılarını, yöneticilerinin yapılarını ve siyonizmin yaşaması için kendi halklarına ve ülkelerine ihanet etme pahasına bile neler yapabildiklerini de gözler önüne sermiştir.
Birincisi küresel düzenin ve bu düzende ki hakim ülkelerin güçlü ülkelerin maskelerini düşürdü 7 Ekim. Aslında bunların maskeleri pek de yoktu çünkü bunlar neredeyse yarım asırdır ve özellikle de 11 Eylül provokasyonundan sonra İslam yurtlarında tüm maskelerini kendileri parçaladılar.
İkincisi bunlara tabi olan Müslüman İslam alemi denilen Müslüman ülkelerin ve bunların yöneticilerinin bunların maskeleri düştü.
Bunların yapıları, küresel sistemle ilişkileri ve küresel siyonizmle daha doğrusu küresel sistemle ilişkileri net olarak gün yüzüne çıktı ve üçüncüsü ise İslam ümmetinin cihadi unsurların maskesini düşürdü.
Elbette ki bu, 7 Ekim'den önce de belirgindi ancak toplumun tüm katmanlarının anlayabileceği bir netlikte değildi...
DİRENİŞİN B PLANI VAR MI?
Çok önemli bir kavşak noktasında bulunmaktayız. Direnişe ciddi baskılar yapılırken ve Gazze yakılıp ikinci nakbe başlatılmak üzere iken siyonizmin her türlü hizmetçileri, sahipleri güçler ve ülkeler de tüm mesailerini bu yönde harcamakta ve bu anlamda bir çaba içinde.
Dananın kuyruğu muhtemelen Lübnan'da, Irak ve Suriye sınırlarında kopacak...
Stratejik hiçbir sonuç alamayan ve yok oluş sürecini durduramayan küresel tek kutupluluk ve siyonist egemenlik her yolu sonuna kadar deniyor. Gazze yeni bir nakbe ile karşı karşıya.
Elbette direniyor ve nakbe olmayacak ama çok zorluklar var.
Direniş durgun bir görüntü veriyor. Ancak kimse için durgun olmak, durmak gibi ölümcül bir hata payı yok.
Öyle ise bu durgun görünüm neyin arifesi ve siyonizmin bu panik ve acelesi nasıl okunmalı?
ZAMANLA YARIŞ
Taraflar zamanla yarışıyor ancak siyonist cephenin çok acelesi var. Direnişe oranla zaman, onların daha çok aleyhine işliyor.
Lübnan hükümeti bu süreçte yıpranıyor, meşruiyetini ve etkisini kaybediyor. Hem Lübnan direnişinin hem de Suriye'de halkın işgal ve terörizme karşı ortaya çıkardığı direniş güçleniyor. Bu bağlamda bu iki hususta zaman bu unsurların lehine işliyor denebilir.
Genel anlamda ise zaman İsrail toplumu ve ordusunu çöküşe götürüyor. Hiçbir çatışma olmaması durumunda bile her yönüyle geriye giden siyonizmdir. Uluslararası platformlarda da siyonizmin meşruiyeti her geçen saniye eriyor...
12 gün savaşında iki şey kanıtlandı: İsrail'in klasik bir savaşta yenilgisinin kesin olduğu.
Ve bu olmasın diye nükleer güce başvurabilecekleri.
Bu durumda direnişin B Planı muhtemelen bu denklemi bertaraf etmeye dönük nitelikte olur.
Bu bağlamda şu hususlar dikkat çekicidir. Birisi, Atom Enerjisi denetçilerinin eskisi gibi İran'da serbestçe dolaşamayacakları düzenlemeler ve diğeri ise Arakçi'nin son yaptığı açıklamaların birinde, biraz da alaycı olarak, zenginleştirilmiş uranyumun bomalanan tesislerin enkazı altında olduğunu söylemesi.
Buna, bazı medyalarda İran'ın kıtalar arası füze denediğine yönelik haberleri de eklemek gerekir...
Yaklaşan son raunddur ve direniş hazır olsun veya olmasın, direnişin B planı olsun veya olmasın yaklaşan sondan kaçınılamayacağı kesin.
Eğer bu yönde bir hazırlık yapılmamışsa bu durgunluk bir ihanet olur ve direniş unsurlarının diğerlerinden farkı kalmaz.
Peki B Planı var mı?
Sadece bir tahmin yapılabilir: Kanaatimce ve umarım EVET.
Rabbim, yardım ediyorsun. Yardımını arttır.