Kader, Arapça kökenli bir kelime olup TDK’nin lügat’ında “kötü talih, kaçınılmaz olan” gibi anlamlarda gelmesi toplumumuzdaki FATALİZM yani kaderciliğe karşı bakış açısını kötü şekillenmesine sebep olmuştur. Kaderin, TDK’de sadece kötü anlamları bulunmamaktadır. Alın yazısı, en önemli ve kıymetli olan açıklamaysa “teslim olmak” anlamıdır.
İnsan, yaşamı boyunca bir duruşla hafızalarda yer edinir. Giyim, kuşam, makam, mevki, statü sayesinde önem görmüş olsa da hayatta insanı hafızalarda yer eden tek şey duruşudur. Asil bir duruş. Omurgalı bir duruş.
Kader ve duruş arasında bağlantılar nelerdir?
Kader, insanın duruş şeklini hep olmasa da yaşadığımız bazı çalkantılı durumlarda sarsmaya başlar. Burada insan irade mekanizmasını çalıştırır. Yaşanan olaylar ne olursa olsun, asil bir duruş ve omurgalı bir yaşayışın temeli kadere boyun eğmek yerine ona rıza gösterip nehrin akış yönüne doğru kulaç atmaya yeltenmektir. Kadere boyun eğmekten kasıt pes etmek değildir. Durmadan mücadele etmektir. Savaşa girmiş bir cengaver yoruldu diye öleceğini düşünürse ölmesi kaçınılmaz olur. Çünkü savaş anında savaşmayı değil de yorulduğundan dolayı öleceğini hayal etmesi ve bunun sancılı düşüncesinin içine girmesi onun kadere iman ve duruşunda bir eksikliği göstermiştir. Oysa elbet bir gün öleceğim ama şimdi kısa da olsa soluklanıp tekrar ceng edeyim demekle ben yoruldum diye öleceğim demek aynı şey olamaz.
Kaderin çizgisi ve ipi kılıçtan keskin kıldan ince, bu yol ve çizgi insanın rızkını, yaşamını hepsinin belli olduğunu bizlere açıklar. Hakkında hiçbir müdahalede bulunamayacağımız tek şey ölümdür. Ölüme hiçbir şekilde müdahale edemeyeceğimiz gibi rızkında kefilinin yüce kudret sahibi olduğunu kadere imanla bilmiş olmalıyız. Rızkı, Allah kimisine bol bol verip onu verdiği rızıkla sınava sokarken rızkındaki bollukla onu aziz eder bu çalışan kişi olarak tanımlanır bu aziz olandır, çalışmayıp hep yatan tembel olana da rızkını gönderir Allah, oda zilletle rızkına ulaşmış olur. Rızık ve ölüm bellidir aslında. Ne kadar çabalarsak çabalayalım ötenin ötesine geçmek gibi bir hikmetimiz bu iki konuda da olmayacaktır.
Kader, mana olarak ta çok büyük sırları içinde barındırır. İlahi kudretten başınıza gelen bir şeyin kaderiniz olmamasına yakınmanız, ona üzülmeniz kaderin sizi daha büyük sıkıntı ve belalardan kurtulduğunuzu belli bir süre sonra göstermesi kudret ehlinin muntazamlığıdır. Burada teslimiyetçi duruş söz konusu olmalıdır. Allah’ım bulunduğumuz durumdan sen razıysan bizde razıyız diyerek duruşumuzu asil bir vaziyete sokmamız daha güzel sonuçlara ulaşacağımızı gösterecektir.
İnsan’ ın doğduğu ev kaderi midir?
Bu soruyu çoğu defa duyduğumuzu olmuştur. Aslında o soru değil de “İnsan’ ın kaderi doğduğu andan itibaren bellidir. Sadece bizlerin mücadelesi ile olacak olanlar Allah’ın da izniyle gerçekleşecektir.” Böyle bir açıklama daha kıymetli bir manayı ortaya çıkaracaktır.
Bazen yaşadığımız hayat yaşanmaz olabilir. Bazen isteklerimiz hiçbiri gerçekleşmeyebilir. Bazen kendimizde büyük bir nazar mı yoksa uğursuzluk mu olduğunu düşünürüz işte tam burada teslimiyetle Allah’ a sığınılması her şeyin içinde saklı bir cevher ve sınav olduğunu düşünüp önemli olan o sınav esnasında duruşumuzu bozmamış olup omurgalı ve asil bir duruş sergilemeye çalışmamızdır.
Her şeyin bir gün geçip gideceğini düşünüp yalansız, haramsız, amasız, rantsız, adaletsizlikten uzak bir hayata niyetlenmemiz bile bizlerin omurgalı bir duruş meydana getirdiğini gösterecektir. Ve daha çok mutlu olacağız. Yetinip, paylaşmaya dahi yerimiz olacak. Kaderi seveceğiz. Kaderden gelen kedere rıza gösterip bir kaya gibi çelik sabırla kendimizi sonunda kayanın içinden çıkacak mücevherlerle ödüllenecekmiş algısıyla yaşadığımız hayatı güzel bir yolculuğa çevireceğiz.
Farklı bir bakış açısıyla kadere bakınca bazen ne yaparsak yapalım istediklerimiz olmaz. Kendimizi parçalasak ta, gece gündüz yorsak ta kaderde yazılmayan hiçbir şey kudretin onayı olmadığından gerçekleşmesi imkânsızdır. Yüce Mevla burada vermediği şeyde bile insanı bir sınava koyup duruşunu ölçer. İsyan, sitem, şikâyet kişinin bu sınavda netice ve duruşunu ortaya koyacaktır. Kader dediğimiz derin ve ince çizgi, içerisinde büyük manalar barındırırken gölgesinde bizi serinletmektedir. Biz ne kadar da farkına varmamış olsak ta yüce Allah, verdiğinde bir hayır vermediğineyse bin hayır yüklemiştir.
Rahmetli Üstat Sezai Karakoç’un EY SEVGİLİ adlı şiirini sizlerle beraber okumak isterim. Şiirin kader manasını ele aldığı dizeleri paylaşarak duruşumuz asil teslimiyetimiz kaderin sahibine olması temennisiyle.
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.