Muhterem Kardeşlerim…
Her yazımızda olduğu gibi, sizlere önemli konuları öncelikle sahih kaynaklardan, Tam İlmihal Saadeti Ebediyye, İmamı Rabbani Hazretlerinin Mektubat, Hakikat Kitab Evinin İhlas Yayınlarından faydalanarak sizleri bilgilendirelim istiyoruz.
Efendim;
Her hediyeyi almak gerekir. Hediye geri çevrilmez. Verilen koku ve gül, alınıp koklanmalı. Gülü koklayınca, Salevat-ı Şerife getirmeli, çünkü Resulullah Efendimizin mübarek teri, gül gibi kokardı. Hadis-i Şerifte, (Üç şey, bedeni besler: Güzel koku, yumuşak kumaştan dikilmiş elbise ve bal yemek) buyuruldu. (Şir’a)
Ortak bir ağacın meyvesinin veya ortak bir tarlanın mahsulünün bir kısmı birine, ancak taksimden sonra hediye edilir.
Ben ölene kadar kendim oturmak şartıyla, evimi hanımıma veya çocuğuma hediye etmem caiz olur.
Bir arkadaş, “Namazda giymek üzere bu çorabı sana hediye ettim” dedi. Ben o çorabı namazda giymesem, başka zamanlarda giysem de haram olmaz. Hediyesi sahihtir, şartı bâtıldır. O çorabı namazda hiç giymeseniz de, hatta başkasına hediye etseniz de mahzuru olmaz. Yani o mal artık sizindir, istediğiniz gibi kullanabilirsiniz.
Hediyeyi hediye etmek caizdir.
Birine ücretsiz iş yaptırmak veya ondan hediye istemek uygun değildir.
Bir Hadis-i Şerifte, “İhtiyacını insanlara açan, ihtiyaçtan kurtulamaz. Allah'a arz ederse, ihtiyaçtan kurtulur” buyuruluyor. (Hâkim)
Bir kimseye yiyecek hediye edilse, o da o hediyeyi yese, bir süre sonra, hediyeyi veren, ona herhangi bir sebeple darılıp, “Verdiğim şey sana haram olsun” dese, o yiyecek, hediye edilen kimseye haram olmaz. Hediyeyi veren geri isterse, hediyesi yenmiş veya hediyede değişiklik meydana gelmişse, geri vermesi gerekmez. Hediye mevcut olsa ve bir değişiklik de olmasa bile, verilen hediyeyi geri istemek çirkindir.
Bir Hadis-i Şerif:
“Verdiği hediyeyi geri isteyen, kustuğunu yalayan köpek gibidir.” [Buhârî]
Bir kimse, tarlasındaki ağacı hediye edemez. Ağaçtaki meyveyi hediye edebilir. İçinde yemek olan tabağı hediye edip de, “Sadece tabağı hediye ediyorum, içindeki yemeğini hediye etmiyorum” demek caiz olmaz. Bunun aksini, yani tabakla yemeği verip, “Sadece yemeği hediye ediyorum, tabağımı isterim” demek caizdir; çünkü yemek, tabaktan ayrılmayan bir parça değildir. Bunun gibi bu koyunu sana hediye ettim; ama yünü benimdir denmez. Yünüyle hediye edilir. Tarladaki ağacı hediye etmek, bu kuralın dışındadır. Yani tarladaki ağaç hediye edilemez; çünkü ağaç tarlaya bağlıdır. Tarlasız yaşayamaz. Ancak ağaç sökülüp verilebilir. Tarlaya bağlı olduğu sürece hediye edilemez.
Bir arkadaş bana, “İmam ol, cemaatle namaz kılalım” diyerek paltosunu verdi. Palto da tam bana uygun geldi. “Paltoyu bana verdin mi, benim mi oldu?” diye sordum, “Evet, sana verdim” dedi. Namazdan sonra giderken, “Paltoyu çıkar” dedi. Ben de, “Bana vermiştin” dedim. “Kriz dönemindeyiz, veremem” diyerek, zorla paltoyu aldı.
İcap ve kabul gerçekleştiğine göre, verdim derken, hediye etmeye niyet etmemiş olsa da, palto sizindir. Vermemesi uygun olmaz. Dinen fakir değilseniz ve hediyeyi geri istemeye mani olan diğer şartlar da yoksa, geri istemesi caiz ise de, hediyeyi geri istemek insanlığa yakışmadığı için, yiğitliği sizin yapmanız ve geri hediye ederek, onu zor durumdan kurtarmanız, en uygun olanıdır.
Bir erkek, hanımına ve mahremi olanlara iyilik etse, para verse, hediye verse, sonra bir şeye kızıp, “Bunları sana haram ettim” dese, haram olmaz. Bunları geri istemeye de hakkı olmaz. Fakire verilen hediyeyi geri almak da caiz değildir, çünkü fakire verilen hediye sadaka olur.
Karı koca, birbirine verdiği hediyeyi geri isteyemez. Erkek Müslüman, kadın kitap ehli bir kâfir olsa, hatta boşansalar da bağışından dönemez, verdiğini geri isteyemez.
Usûl ve fürular yani baba, babanın babası ve daha yukarısı, ana, ananın anası ve daha yukarısı, evlat, torun ve daha aşağısı ile kardeş, kardeş çocuğu, amca, dayı, hala, teyze, verilen hediyeleri geri isteyemez. Bu şekilde akraba olan, ister Müslüman, isterse kâfir olsun eşittir. (Seadet-i Ebediyye)
Sadakanın hediyeden farkı nedir?
İslam Ahlakı kitabında, “İki kişi, ortak oldukları, bölünebilen bir malı bir kişiye hediye edebilirse de, bir malı iki veya daha fazla kişiye hediye etmek caiz olmaz. Ama bir malı iki fakire sadaka vermek caizdir” deniyor. Sadakayla hediyeyi taksimi mümkünse, ayırıp parçalarını her birine ayrı ayrı vermeli. Mesela kurban eti böyledir. Tartıp taksim edilir. Ama bir koltuk, bir telefon, bir saat bölünemez, bunları hediye etmek caiz olur.
Hediye ile sadaka arasında fark vardır. Hediye edilen şeyi geri istemek, kustuğunu yalamak gibi çirkinse de, yine caizdir, yani istenebilir, ama verilen sadaka geri istenemez. Fakire hediye edilen mal sadaka olur.
Yardım kurumlarına hediye vermek sahih olmaz. Onlar hükmi şahıstır. O kurumun Başkanına veya oradaki bir yetkiliye verilirse sahih olur.
Sünnet olan hediyeleşmek, yani istemeden alıp vermektir. Hediye istemek ise dilenmek olur, haramdır. Çünkü bir günlük yiyeceği olanın, başkasından bir şey istemesi, yani dilenmesi haramdır.
Herhangi bir kimse, kendi helal mülkü olan malından hediye verse, istenmeden verilen bu hediyeyi kabul etmek sünnettir.
“Hediyeleşiniz, birbirinize muhabbet ediniz” Hadîs-i Şerifi, Künûz-üd-Dekâıkta yazılıdır.
Mektûbât-ı Ma'sûmiyye kitabında deniyor ki:
“Peygamber Efendimiz Hazreti Ömer’e hediye gönderdi. O da kabul etmeyip geri gönderdi. Peygamber Efendimiz, hediyeyi geri göndermesinin sebebini sorar. O da;
-İnsan için hayırlı olan, kimseden bir şey almamaktır buyurdunuz deyince, Resûlullah Efendimiz;
-İsteyip de almak için demiştim. İstemeden verilen şey, Allahü Teâlâ’nın gönderdiği rızıktır. Onu alınız! buyurdu. Hazreti Ömer de;
-Allahü Teâlâ’ya yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim ve istemeden verileni alacağım dedi.
Hediye kabul etmenin tevekküle mani olmadığı, Makâmât-ı Mazheriyye kitabında uzun yazılıdır.
Bir kimsenin, salih olan kız ve erkek çocuklarına hediye verirken, müsavi, eşit miktarda vermesi efdaldir. Malının hepsini oğluna hediye etmesi caiz ise de günahtır. Hediye edilen böyle bir mal, çocuğun mülkü olur ise de, hediyeyi veren babaya günah olduğu Hindiyyede bildirilmiştir. Bir kimsenin, salih veya ilim tahsilinde olan çocuklarına daha çok mal vermesi caizdir. Bu çocuklar, salih olmakta eşit ise, hediye edilen malı müsavi, eşit olarak dağıtmalıdır. Çocukları fasık, günahkar olanın, miras bırakmayıp, salihlere, hayrata vermesi efdaldir. Çünkü, günaha yardım etmemiş olur. Fasık çocuğa nafakadan fazla yardım yapmamalıdır.
Ölüm hastasının hediye etmesi konusunda Redd-ül-Muhtârda buyuruluyor ki:
“İhtiyaçlarını temin etmek için sokağa çıkamayan hastaya, Ölüm hastası denir. Bir hastanın bazen sancısı, ağrısı olsa, çok zaman sokağa da çıksa, buna Ölüm hastası denmez. Sıtma, verem, zafiyet böyledir. Böyle hasta, bütün malını hediye etse, emanet, başkasınındır dese, caiz olur. Varislerinden birine bir şey satabilir ve hediye edebilir. Başka varislerin buna izin vermesine lüzum olmaz.”
Mirasının kendi arzusuna göre taksim edilmeyeceğini anlayan kimse, dilediğine, dilediği miktarda hediye ederek, hepsini dağıtır.
Mecellenin 1596. maddesinde de şöyle deniyor:
“Zevcesinden, hanımından başka varisi olmayan, Maraz-ı Mevtinde, ölüm hastalığında iken bütün malını, zevcesine, hanımına vasiyet edebilir.”
Allahu Teâlâ cümlemizi Kendisine layık Kul, Habibine layık Ümmet eylesin. (Amin)