HAKİKİ İMANIN GÜCÜ

Kur’an-ı Kerim, “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer mümin iseniz, en üstün sizsiniz.” (Âl-i İmrân, 139.) Buyuruyor. Yani Allah katında gerçek bir mümin, iman etmeyen bütün dünyadan üstündür. Çünkü iman hayatın hayatıdır, hem nuru hem esasıdır; hak ve doğruluktur; nur ve kuvvettir. İman etmemek yani küfür ise yalancılık, batıl ve karanlıktır. Mümin kâinatın yaratılış amacına uygun vaziyet takınarak, hak ve gerçek konumundadır ama iman etmeyenler batıldır, çürüktür, yalancı konumundadır.
Gurka oturmuş tavuğun altına civciv çıkarması amacıyla yüz yumurta konulduğunu düşünün. Bunlardan bir tanesi civciv olsa diğer doksan dokuz yumurta çürük çıksa, civciv olan o yumurtanın çürümüş doksan dokuz yumurtadan daha üstün olduğu tartışmasızdır. Bu itibarla “Bir tek civciv çürümüş yüzlerce yumurtadan üstündür.” denilebilir. Aynı misali ekilen tohum ve çekirdekler için de düşünebiliriz. Örneğin ağaç olması için ekilen yüzlerce cevizden ağaca dönüşen bir tanesi, bu vaziyetiyle çürümüş, başka yaratıklara yem olmuş diğer cevizlerden daha üstündür. Bunda hiç kimsenin şüphesi olmaz. İşte civciv olmuş o yumurta hakkı, çürümüş olan diğerleri ise batılı temsil etmektedir. Keza ağaç olan ceviz hakkı, çürümüş ağaç olma şanslarını yitirmiş olanlar ise batılı ifade eder. Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Tüm bu misaller hak ve batıl kavramının anlaşılmasında önemli bir fikir vermektedir. 
Demek ki amacı gerçekleşen hak, ona uygun olmayan da batıldır. Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İman eden mümin, kâinatın yaratılış amacına ve bu en yüksek hakikata masadak olur. Çünkü kâinatın yaratılış amacı, insanı  “insan-ı kâmil” denilen en mükemmel duruma getirmektir. Bu ise hakiki iman ile gerçekleşir. Bu itibarla iman eden kamil insan, iman etmeyen ve “kamillik” açısından çürük çoğunluktan daha üstündür.
İman hayattır, mümin ebedi hayata namzettir ve kazanmıştır ama küfür geçici dünya hayatı dışında hayatsızdır, sonsuz cehenneme mahkûmdur. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Hayat sebebiyle karınca küreden (gezgenden) büyük olur. Ger mizanü'l-vücudla (varlık terazisiyle) karıncayı tartarsan, onda çıkan kâinat küremize sıkışmaz. Bence küre hayevandır (canlıdır), başkaların zannınca meyyit olan küreyi ger(eğer)getirip koyarsan karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı (yarısı) bile olamaz. (Sözler, Lemeât.) 
Hayatı olduğu için karınca, hayatsız, cansız gezegenden daha büyük olduğu gibi, asıl hayatı elde etmiş olan mümin de iman sebebiyle milyarlarca imansız insanlardan daha üstündür, onlardan daha büyüktür. Onun içindir ki gerçek mümin, iman dolu yüreği büyük cesaret taşır, İslam’ın izzetini taşıdığı için, diğer izzetsiz korkaklardan çok daha büyük izzet sahibi olur. Ve onun içindir ki iman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.
Mehmet Akif, şu dizelerinde bu gerçeği ne güzel ifade etmiş:
“İmandır o cevher ki İlahi ne büyüktür…
İmansız olan paslı yürek sinede yüktür.”
Hakiki iman nedeniyle gerçekleşen büyüklük, “kâinata meydan okuyabilme” düzeyine getiren izzet ve korkusuzluğu, sahabe hayatını ve bir kısım tarihi menkıbeleri anlatan kitaplardan öğrenmiştik. Bu durumu ilmelyakin biliyorduk. Ancak zamanımızda canlı olarak, somut bir şekilde hakiki imanın sağladığı büyüklük ve cesarete Gazze’de aynelyakin hatta hakkalyakin dercesinde şahit olduk.
İki yıldır melun İsrail eliyle bütün küfür devletlerinin katılımı, desteği ve Müslüman ülkelerin kalleşliğiyle Gazzede sürdürülen soykırım karşısında bütün dünyaya meydan okuyarak direnen bir avuç müminin bu olağanüstü durumu, iman büyüklüğü ile açıklanmazsa hiç kimse anlayamaz. Düşünebiliyor musunuz, bütün dünya devletleri süper güçleriyle, en modern ve en ağır silahlarıyla karadan denizden bir şehrin etrafını sarmış ve gece gündüz, aralıksız vuruyor, yakıp yıkıyor, bina ya da insan, çocuk, bebek ayırımı yapmadan uçsuz bucaksız koca bir ülkeye saldırır gibi saldırıyor. Buna karşılık direnen Kassam mücahitlerine karşı hedefledikleri başarıyı elde edemediler. Gazze’nin gösterdiği bu azim ve sebatının “hakiki iman” dışında hiçbir şeyle izahı mümkün değildir.