YOL YORUYOR

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Viranşehir görevi. Dinlenmek yok. Yol yoruyor. Başladığım kitapları bitiremiyorum. Okuduğum hiçbir kitaptan tat alamıyorum. Kitabın, kültürün, düşüncenin, edebiyatın reel hayatta hiçbir sahici karşılığı yok. Belli bir hedefim, bir idealim yok. Akademisyen olmak, yönetici olmak, zengin olmak gibi bir gayem yok. Hayatım boyunca hiç düşünmedim böyle şeyleri. Belki olsa hayatı daha çok severim, hayata daha çok bağlanırım. İyi bir insan olmak, iyi bir baba olmak, iyi bir arkadaş olmak, iyi bir vatandaş olmak gibi isteklerim var. Ama bu isteklerim beni harekete geçirmek için fazla kuvvet vermiyor. Bunlar bu toplumda çok afaki istekler olarak kalıyor. Çok iyi bir yazar olmak gibi bir idealim var, hala devam ediyor. İdealden çok hayal demek daha doğru olur. Bu bile harekete geçmek için fazla heyecanlandırmıyor. 

Şimdilik hedefim çocukların geçimini temin etmek, onları kimseye muhtaç ettirmemek. Goriot Baba gibi. Onların saadeti için kendi saadetini unutmak. Geçen bir büyüğüm "dokuz değil, on dokuz kitabın bile olsa Urfa'da ikamet ettiğin sürece bir arpa boyu yol alamazsın, acilen İstanbul'a gitmen lazım ama bu memur maaşıyla orada aç kalırsın" demişti. Çok üzülmüştüm. Bu ülkede kültürü olanın parası yok, parası olanın kültürü yok. Para çoğunlukla kültürsüzlerin ve bedevilerin elinde. Üniversite mezunu işsiz bir dost şöyle yakınıyordu: "Abi valla bu ülkede paran yoksa adam olamazsın, hatta müslüman olamazsın, müslüman olmak bile paralı olmaya bağlı." Düşünen bir zeka için bu hayattaki en büyük acı, halden anlamayan insanlarla aynı mekanı paylaşmak zorunda kalmak. 

Boş geçen bir gün. Uğursuz düşünceler, uğursuz hisler. Lanet mazi, lanet hatıralar. Geriye dönüp düzeltmek imkansız. Kabızlık hali. Tutulma, büzülme, çekilme hali. Her şeye ve herkese karşı surat asma isteği. Nedenleri anlamama, sonuçları görme sadece. Yaklaşık kırk beş gün günlük yazamadım, birkaç gündür üst üste yazıyorum. Böyleyim. Bazen aylarca yazamam, bazen günlerce üst üste yazarım. Bilhassa hazan mevsiminde. Sunuhat veya ilhamat. Çoğunlukla dağınık ve özensiz sayıklamalar. Ağızda biriken köpükler gibi. Cümlelerin çoğu böyle şeyler. Nasihat, vaaz havası çekilmiyor. 

Çevremdeki bazı yazar ve çizer arkadaşlara bakıyorum yazıları daima nasihat ve vaaz havasında. Her hafta cuma günü isteksizce dinlediğimiz hutbeler gibi. Hayret ediyorum, iç dünyanda yaşadığın herhangi bir çelişki yok mu? Kafana takılan, beynini kemiren bir soru, bir sorunun yok mu? İnançlarından bir gün olsun hiç şüphe etmedin mi? Zihinleri o kadar net ve berrak, kalpleri o kadar mutmain gibi. Eğer böyleyse neden yazıyorsunuz, ne yazıyorsunuz, kime yazıyorsunuz, nasıl yazıyorsunuz?

YOL YORUYOR

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.