HATALARINI TEKRARLAMAK

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan doğası tuhaf bir çelişki içerir: Aynı hatayı defalarca yapar ama her seferinde bunun son olacağına inanır. “Bir daha asla” der, ama bir süre sonra kendini yine aynı duygusal döngünün, aynı pişmanlığın, hatta bazen aynı cümlenin içinde bulur. Ancak bu bir zayıflık değildir, insan olmanın en karmaşık yanlarından biridir.
Psikoloji bu durumu çok yönlü biçimde açıklar. Sigmun Freud, bunu “tekrarlama zorlantısı” olarak adlandırmıştır: İnsan, geçmişte acı veren bir deneyimi, bilinçdışı bir biçimde yeniden yaşama eğilimindedir. Bunun nedeni, o acıya farklı bir sonuç kazandırma umududur. Beyin, tanıdık olanı seçer. Çünkü tanıdıklık, çoğu zaman güven hissiyle karıştırılır. Bu yüzden aynı ilişkide kalır, aynı tür insanlara yönelir, aynı hatalı kararlara meyleder. Acı bile tanıdık olduğunda, bilinmeyen bir mutluluktan daha az korkutucudur.
Nöropsikolojik olarak bakıldığında, beynin temel görevi hayatta kalmaktır, mutlu olmak değildir. Bu yüzden riskli ama bilinen bir davranış kalıbı, güvenli ama bilinmeyen bir alternatife göre tercih edilir. Beyin, duygusal olarak öğrenilmiş yolları yeniden yürümeye eğilimlidir. Çünkü bu yollar geçmişte bir şekilde işe yaramıştır veya en azından felaketle sonuçlanmamıştır.
Davranışçı psikolojiye göre ise hatalar, öğrenilmiş birer davranış döngüsüdür. Kısa vadede bir rahatlama sağlayan her davranış, uzun vadede zararlı olsa da beyin tarafından “ödül” olarak kaydedilir. Birine öfkeyle bağırmak, o anda bir güç hissi yaratabilir ama sonra suçluluk ve pişmanlık gelir. Buna rağmen, o anlık rahatlama hissi, hatanın tekrarlanmasını sağlar. Dopamin sistemi, anlık ödüllere uzun vadeli huzurdan daha çok değer verir. Bu yüzden insan, defalarca aynı davranışa döner. Tıpkı bir labirentin içinde bildiği çıkmaz sokağa yönelmek gibi.
Carl Gustav Jung ise bu döngüyü farklı bir açıdan ele alır: “Bilinçdışına dönüp bakmadığımız her şey kaderimiz olur,” der. Yani kişi hatasını değil, kendisini tekrarlar. Aynı ilişkide, aynı kişilerle, aynı çatışmada bulunmak, aslında bilinçdışındaki bir ihtiyacın kendini yeniden üretmesidir. İnsan bazen acıya değil, o acının içinde gizlenen anlam arayışına bağlıdır. Bir çocukluk yarası, yetişkinlikte tekrar tekrar sahneye çıkar çünkü kişi o yarayı fark etmeden onarmaya çalışır.
Bu kısır döngüyü kırmanın yolu, farkındalıktan geçer. Ama farkındalık yalnızca “bunu yapıyorum” demek değildir “neden bunu yapmaya devam ediyorum?” sorusunu dürüstçe sormaktır. Bu noktada psikoterapi, kişiye bir ayna tutar. Kişi o aynada yalnızca hatalarını değil, o hataları yapan tarafını da görür. Kendine dışarıdan bakabilmek, en güçlü değişim adımıdır.
Kendini affetmek de bu süreçte temel bir unsurdur. Suçluluk, paradoksal biçimde kişiyi değişimden uzak tutar. Çünkü suçluluk insanı cezaya, şefkat ise dönüşüme yöneltir. Kendini affetmek, hatayı meşrulaştırmak değil, ondan ders çıkarabilmeye izin vermektir. Psikolojide “öz-şefkat” olarak adlandırılan bu tutum, kişinin kendi yaralarına düşman değil, tanık olabilmesini sağlar.
Gerçekte, aynı hatayı tekrar etmemek yalnızca davranışı değiştirmekle mümkün değildir. İnsan değişmezse, davranış biçimleri yeni kılıklara bürünse de özünde aynı kalır. Bu yüzden kalıcı değişim, hataları düzeltmekten çok, kendini anlamaktan geçer. İnsan, kendi bilinçdışının karanlık noktalarına cesaretle bakabildiğinde, o hatalar anlamını yitirir. Çünkü artık aynı kişi değildir. 
Belki de insan, hatalarını tekrarlarken aslında kendini bulmaya çalışıyordur. Çünkü bazen bir hata, insanın en derin yerini gösterebilir. Ve o yeri gerçekten gördüğünde, artık aynı hatayı yapacak biri kalmaz.
Kendinize nazik davranmayı unutmayın! 

HATALARINI TEKRARLAMAK

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.