Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki; Filistin ve Gazze ile ilgili çabaların yüzde doksanından fazlası Gazze'de soykırımı durdurmak ve işlenen insanlık dışı suçları adil mahkemelerde yargılamak, bağımsız Filistin devletini kurmak ve İşgalci İsrail’in Filistin işgaline son vermek hedefli değildir.
Tam tersine küresel Batı hegemonyasının İsrail üzerinden bölgede sürdürdüğü işgali genişletmek, İsrail’i, 7 Ekim Devrimi ile girdiği bitkisel hayattan kurtarmaktır.
İki yıldan fazla bir zamandır soykırım, açlık, tehcir ve her türlü insanlık dışı mühimmatla ve yöntemlerle Filistin’in direniş iradesi ve kararlılığını yenemeyen batı soykırım koalisyonunu, bu defa Filistin halkının zafere yaklaşan ve küresel vicdanın desteğini alan konumunu ve iradesini “ikna”, “barış” gibi tuzak söylemler kullanarak kırmak istemektedir. Bu ayartıcı kötü yol için Müslüman ülkeleri görevlendirmiş, onlarla toplantılar yaparak, onları överek motive etmiş ve sahaya salmıştır.
Trump’un ateşkes planı dediği, tehdit ederek dayattığı ve Müslüman ülkelerle zafer işareti yaptırarak aşağılayıp alay ettiği, ‘Her türlü silahı Netanyahu’ya verdik; o da onları çok iyi kullandı’ sözleriyle bahsettiği tarihin benzersiz bu soykırımını Müslüman ülkelere zafer işareti yaptırarak ilan ettiği plan ve Müslüman ülkelerin tüm bu yapılan ve bu şekilde sözlerle ilan edilen soykırımı bir zafer olarak görüp parmaklarıyla, soykırımcılarla birlikte zafer işareti yapması tüm iyileri derinden yaralamış, vicdanları kanatmıştır.
Münafıklığın, hayasızlık ve ihanetin zirve yaptığı bir çağa denk geldi Filistin soykırımı. İyi görünenlerin çoğu arkasını tüm iyilere, iyiliklere dönmüş ve mutlak kötülerle birlikte kötü yolu tercih etmişlerdi. Kötü yola düşmemişler; kötü yolu tercih etmiş, bulundukları kötü yolda yürüyüşe devam etmişlerdi. Halen de öyle. Artık dönmezler ve umarım da dönmezler zira tercihlerini, geri dönülmez ve geri dönmeleri kabul edilemeyecek bir boyuta taşımışlardır…
İran, onurlu bir davranış sergileyerek düşmanları ve insanlık düşmanı soykırımcıların Mısır’da sahneye koyduğu şova katılmayı reddetti.
Küresel siyonizmin/soykırım cephesinin eskiden beri ve şimdi de durumun aciliyetine binaen Müslüman ülkelerden ve özellikle Türkiye’den ciddi istekleri var. Ontolojik durumu bir kenara bırakacak olursak; bu isteklerin yönü hep aynı olmak üzere (Siyonizmin selameti) tek kutuplulukla birlikte daha görünür hale geldi.
Birkaç ana kolon var ve bunlar tepede tek başlık altında toplanır.
Dinler arası diyalog ve BOP. 28 Şubat darbesiyle engellerin kaldırılması. İslamcı/Siyonist İslam’ın, müslüman ülkelerde iktidara taşınması.
Bu başlıkta iki ana hedef var. İsrailci bir İslam’ı tahkim etmek. Müslüman halkları İslam devrimi ve direniş/cihad ruhundan/İran’dan koparmak. En zayıf halka Hamas idi. Suriye’de ilk ayartma operasyonu başarılı bir şekilde icra edildi ve Hamas, Suriye’den Katar’a, “ikna” edilerek taşındı. İşte şimdi tekrar böyle bir performans bekleniyor o günün operatörlerinden. Bu defa Hamas’a ABD’ye ve İsrail’e güvenmesi telkin edilecek; ABD, bu defa kesin kararlı ve ciddi; bitirmek istiyorlar, diyerek elindeki silahını, namusunu almak için “ikna” çalışmaları yapılacak. Ne kötü bir iş, ne kötü bir yol!...
İşin Türkiye ile kısmında coğrafi bir genişleme ve enerji ambarı gibi vaatlere ek olarak bazı inşaat ihaleleri filan vaat edilmiş olabilir.
Davutoğlu’nun yeni Osmanlı projesini hatırlayalım ve Tom Barrack’ın güncel Osmanlı vurguları ve Sykes-Picot Antlaşması’nın artık geçersiz olduğu iması buna işarettir. O halde Türkiye bu defa tüm İslam coğrafyasında Osmanlı misyonu ile ikna gücünü yeniden kullanabilir hesabı var…
Bunu da bizim için, batı için, İsrail için yap, deniyor. Demek ki; şimdiye kadar yapılanlar yetmemiş. Demek ki; bir grup Müslüman devletin soykırım boyunca İsrail'i koruması ve tedarik etmesi, halklarını 2 yıl gibi uzun bir süre soykırım karşısında sessiz ve hatta destekleyici tutabilmesi, teröre de bulaşarak, komşuları Suriye’yi İsrail’e açmaları bile yetmemiş…
*
Osmanlı misyonu tutarsa diğer başlıklarda ilerleme daha hızlı olabilir. Diğer başlıklar ise coğrafi ve demografik çalışmalardır. Burada Türkiye’den, Suriye’de başardığı gibi, insani ve dini görünümlü -yaralıların ve hastaların tedavisi, konutlar inşa edilinceye kadar barınma, hicret vb söylemlerle- tehcire yardımcı olması. İlk hedef Gazze. Filistin başta olmak üzere siyonizmin nüfus hareketlerinde, tehcir, Nakbe ve mülksüzleştirme/vatansızlaştırma projelerinde Mısır ve diğer ülkelere de rol veriyor batı. Silahlarını ellerinden almaya ikna ettiğinde; onları, soykırıma rağmen ve her türlü zorluğa katlanarak bile terk etmedikleri vatanlarından ayrılmaya ikna etmek de daha kolay olabilir hesabı yapılıyor…
Ancak nüfus hareketleri sadece Müslüman mazlumların yerlerinden edilerek planlanan yerlere yerleştirilmesi değil; en az onun kadar önemli olan diğer husus ise Siyonist yerleşimlerin Kıbrıs, Kafkaslar da dahil olmak üzere Batı Asya’ya yerleştirilmesi…
Hem dinler arası diyalog hem de nüfus yerleştirme planları açısında dikkat çeken birkaç olaya dikkat çekmek faydalı olabilir.
Türkiye’nin son geçersiz olmasına rağmen devreye konan İran’a karşı tetik mekanizmasını acele ile devreye sokması, Rusya ile enerji alımında kısıtlamaya gidileceği sinyalleri, Rusya ziyaretleri…
İstanbul ve Mısır gibi kimi yerlerde Türk ve Hamas yetkililerinin de bulunduğu görüşme ve toplantılar yapılması…
CHP’nin, NATO Parlamenter Asemblesi’ne, “İran’ın Bölgesel Güvenliğe ve Avrupa-Atlantik Güvenliğine Yönelik Tehdidi” başlıklı bir raporu. Bu raporda, bahsedilen tehditlere karşı yapılabilecekler de sıralanmış...
İstanbul patriğinin ekümnelik sıfatıyla yurt dışında yaptığı diplomatik görüşmelere Türkiye’nin çok cılız tepki vermekle kalması.
Sopnuç olarak İsrail/batı, durma niyetinde değil. Sadece yeni bir evreye hazırlanmak için enerji topluyor. Daha bugün (17 Ekim 2025 Cuma) ateşkese rağmen Gazze bombalandı. Lübnan da ateşkes anlaşmasına rağmen sık sık bombalanıyor.
Hamas, özellikle Kassam ve diğer bileşenlerin silah bırakması mümkün değil. Garantör Müslüman devletlerin Filistin’e karşı bu görevlerini yapabilecek irade ve güçleri/pozisyonları yok. Bunlar Filistin’den çok İsrail için güvence olabilenler.
İsrail ve Batı, Filistin’i/Batı Asya’yı kaybetmeyi sonuna kadar göze almayacaktır. Durmayacaklardır. Filistin/Gazze halkı, silah bıraktıkları gibi sadece Gazze değil; Batı Şeria ve tüm Filistin’in elden gideceğini bilir. Bu hain tuzak, bu plan taraflar için kısmi bazı sonuçlar doğursa bile kesinlikle kırılgandır.
İsrail/batı ile bir anlaşma, bir barış tabiatları gereği, mutlak kötü oldukları için mümkün değil.