Allah sizi önce topraktan sonra bir damla sudan yarattı, sonra da sizi erkek-dişi şeklinde çiftler hâline getirdi. O’nun bilgisi olmadan bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya ne kadar ömür verildiği de, ömründen neyin eksildiği de bir kitapta yazılıdır. Bütün bunlar, Allah için pek kolaydır. (Fatır/11)
İnsan aslının topraktan geldiğini, inanan her insanın inandığı bir hakikattir... Yüce Rabbimiz bu hakikati şu âyeti kerimelerle şöyle beyan buyurmaktadır: " "Hani Rabbin meleklere muhakkak ben yeryüzünde bir halife (bir insan, Âdem) yaratacağım." demişti (Bakara, 2/30). "And olsun biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmîş balçıktan yarattık." (Hicr, 15/26)
İnsanın aslı, kaynağı, mayası, geldiği ve gideceği yeri toprak olduğuna göre; İnsanın toprak ile benzerliği birçok konuda da tıpa tıp aynıdır. Mesela, toprak ekili olduğu zaman ona <<day'a>> =geliri olan= denir. Toprak üzerinde ağaç bulunduğu zaman ona <<bahçe >> denilir. Toprağa bakla, sebze ekildiği zaman <<bostan>> denilir. Toprak dikenli ve boş olduğu zaman ona <<çorak arazi>> denilir. (İmam Burhaneddin Ez-Zernuci. Ta'lüm'ül Müteâllim. Terc. Sh:71)
Peki, toprağa ekin ekildiğinde ana, ağaç dikildiğinde bahçe, bakliyat ekildiğinde bostan oluyorsa; dünyanın kendisi için yaratıldığı insan, topraktan neden daha verimli olamuyor acaba? İnsan da tıpkı ağaç gibidir, budama ve aşılanması vaktinde, suyu zamanında ve ihtiyacına göre verilip, güneş ışığından da faydalandırıldığında, hem bol yaprak hem de bol ve olgun meyve vereceği muhakkaktır. Ama yapılması gerekenler ihmal edildiğinde, vereceği meyvelerin çürük olacağı da bilinen bir gerçektir.
İşte insan da böyledir. Ağaç yaş iken eğilir, atasözü bize; insanın küçükken temel eğitimiyle ilgili olarak fıtratına uygun ip uçları vermektedir! Bir çocuğa, yedi yaşından itibaren; ebeveynleri tarafından inanç aşısıyla büyüyülse, büyükleri de, güzel davranış, hal ve hareketleriyle ona örnek olmaya devam ettikleri sürece, tıpkı ağaç gibi, o çocuk hem kamil, hem de imanlı bir insan olarak yetişir... Böyle olunca, o insan başta kendi nefsi olmak üzere, diğer insanlara da faydalı hale gelir. İslamsız olan her insan, nasipsiz insan demektir! İslâm'ı bilmeyen, yaşamayan insan, meyvesiz ağaç gibidir. Bir gölgesi olur, birde odun olur!
İnançsız insan, çok çok iyilikler yapsa da; yaptığı iyiliklerin Allah katında zerre kadar değeri yoktur... Aziz ve Celil olan Rabbimiz, önce insandan sağlam bir iman, arkasında mükellef olduğu daimi ibadetler (başta Namaz olmak üzere) takva, ihsan, uhuvvet ve ümmet şuuru istemektedir... Kısaca sıralamaya çalıştığımız bu kulluk vazifeleri, biri diğerine bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdırlar... Bir halka eksik olduğunda, diğerlerinin işlevi de nakıs kalır haliyle. Kısacası, tohumun ekilipte değer kattığı yer nasıl ki toprak ise; insan ruhunun huzura erişmesi ve değerli olması da, Allah'a ve onun hükümlerine inanmasına bağlıdır...
O zaman gelin, maddi ve manevi topraklarımıza ihsan tohumlarını ekelim ki, hem iyi insan yetiştirsin, hem de dünya yaşanılır bir yer haline gelsin.
Zira, birr ihsandır, bürr tohumdur, berr topraktır. Öyleyse her birimiz, hangi toprağa nasıl bir tohum serptiğimize iyi bakalım. Hata yapan çiftçinin mahsülü, hatta yapan ebeveynlerin zürriyetleri heba olur. Gelin hep birlikte, bu tehlikenin önüne geçelim. Çare mi? Allah ve Resulü'nün emrettiklerine icabet, nehyettiklerinden ictinap etmektir.
Ez cümle, Rabbimizin şu evrensel mesajına kulak vermemiz yeterli olacaktır: "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır."(Necm, 53/39) Kalın sağlıcakla efendim.