MUSTAFA ÖZTÜRK'Ü NASIL BİLİRDİNİZ?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Biliyorsunuz, Mustafa Öztürk'ün Said Nursi'yi nasıl bilirdiniz, Elmalılı Hamdi Yazır'ı nasıl bilirdiniz şeklinde seri halinde yayınladığı konuşmaları var. Son konuşması Gazali'yi nasıl bilirdiniz. Bunlardan mülhem aklıma "Mustafa Öztürk'ü nasıl bilirdiniz?" başlıklı bir video hazırlamak geldi. Ama konuşmayı hazırlayacak imkanım ve ortamım olmadı. En iyisi bildiğim şeyi yapmak. Yani yazmak. Gerçi Mustafa Öztürk hala hayatta. Ama mahsuru yok.

İlahiyat camiasında asıl adamım, daha doğrusu bu camiada en çok sevdiğim isim Mustafa Öztürk. Piyasada yayınlanmış bütün kitaplarını okudum. Öztürk'ün üslubu muhteşemdi. Belki de mevcutlar içinde Türkiye'de Türkçe'yi en güzel ve en iyi kullanan ilahiyatçı idi. Tarihselciliği daha önceleri Ömer Özsoy ve Fazlulrahman'dan çok okumuştum ama hiçbiri Öztürk kadar beliğ, selis, veciz ve mukni anlatamamıştı. Onun için tarihselciliği ülkemizin gündemine yerleştiren isim Mustafa Öztürk diyebilirim. Zaman zaman tartışmalarımız, atışmalarımız, kavgalarımız oldu ama onu daima sevdim ve istifade ettim.

Vahyin mahiyeti ile alakalı dediklerinden dolayı linç edildi ama linç edenler dediklerine cevap verebilmiş değil henüz. Onu en fazla eleştirmiş biri olarak diyebilirim ki Mustafa Öztürk muhaliflerinin en büyük başarısı, Mustafa Öztürk'e karşı çıkarken Mustafa Öztürk'ten tek satır okumamaları ve sadece hamasetle yetinmeleri. Tarihselciliğe küfredenlerin tamamından biraz azı, tarihselciliğin ne olduğundan bihaber idi. Muhafazakar ve cemaatçi akademisyenler düşünceyi dondurduğu için, düşünenler Öztürk gibi zekaların yazdıklarını okuyordu haklı olarak...

Okumak kopmaktır diyordu şair. Mustafa Öztürk bir türlü koptuğunu itiraf edemiyor. Hem zihnen, hem kalben kopmuş mahallesinden. Daha açık söylemek gerekirse kopmuş geleneksel İslam'dan. Anlattığı şey İslam değil artık. Başka bir şey. Belki İslam'dan daha şümullu bir şey. İslam ile çağdaş dünya arasındaki iflah olmaz uyumsuzluğu görüyor. Hem İslam'dan vazgeçemiyor, hem çağdaş dünyadan. İkisi arasında bir uzlaşının imkansız olduğunu da görüyor. Yol ayrımında, kararsız, mütereddit. Herhangi bir teselliye kanmak istemiyor. Çok dürüst, çok samimi, çok sancılı, çok dertli. Ve bu yüzden çok yorgun ve çaresiz.

İslam'ın içinde kalmak için her yolu deniyor. Tefsir, kelam, hadis, İslam tarihi hepsinden bizar olmuş. Tutanmaya çalıştığı son ve tek dal tasavvuf. O da çok müphem duruyor. Farkındalığın ve bilinçliliğin bedeli ızdıraptır. Kafası karışık, hatta karmakarışık. Konuşmalarında ve yazılarında İslam'dan çok akıl var, sorgulama var, düşünce var, felsefe var. Çünkü İslam temelde bunlardan daha çok rivayet ve teslimiyettir. Her ne kadar kendisi kabul etmese de birçok insanın deist veya ateist olmasına sebep oldu. Seküler açısından bakınca buna birçok insanın aydınlanmasına vesile oldu da diyebiliriz. Nereden baktığımıza bağlı. Kanaatimce aynı sancıları Mustafa islâmoğlu da yaşıyor. Ama Öztürk kadar hem dürüst değil, hem de çoğu zaman bir parça tasannu kokuyor.

MUSTAFA ÖZTÜRK'Ü NASIL BİLİRDİNİZ?

İptal

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!

Tekrar deneyiniz.